Kıdem tazminatında işçileri bekleyen büyük tehlike!

Hükümet işçilerin kıdem tazminatı hakkını gasp etmek için düğmeye bastı. Kıdem tazminatının kaldırılarak fona devredilmesi ile ilgili bir taslak çalışma Bakanlar Kurulu'na sunuldu. Henüz söz konusu taslakla ilgili somut hiçbir bilgi kamuoyu ile paylaşılmıyor. Söylenen tek şey yeni sistemin bireysel emeklilik uygulamasına benzeyecek olması.

Fon uygulamasının ayrıntıları bilinçli şekilde saklanıyor

Ayrıntıların gizlenmesi işçi ve emekçilerin karşılaşacağı hak kayıplarının infial uyandırmasını engellemek için kullanılan bir taktik. Hiçbir somut veri olmadan işçiler arasında, "işten ayrıldığımızda da tazminat alabileceğiz, hak kaybımız olmayacak, bir gün bile çalışsak tazminat hakkına sahip olacağız" gibi ayağı yere basmayan afaki beklentiler oluşması isteniyor.

BES örneği benimseniyorsa hak gaspı büyük olacak demektir

Sınırlı verilerle bile durumun ne kadar vahim olduğunu görmek mümkün. İşçilerin bir yıllık çalışma karşılığında 30 günlük brüt ücret tutarında hak ettiği kıdem tazminatının yerine ücretin yüzde 8,33'ü tutarında bir katkı payından bahsedilmektedir. Bu katkı payının ücretten mi kesileceği ayrı mı ödeneceği belli değildir. Yeni sistemin BES'e (Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi) benzeyeceği söyleniyor. Eğer BES'te olduğu gibi katkı payı ücretten kesilirse ya da bir kısmı işçiden kesilir bir kısmı devlet tarafından ödenirse bunun anlamı patronu tazminat yükünden kurtarıp, işçinin ücretini gasp etmektir. İyi ihtimalle kıdem tazminatı katkı payı ayrıca yatırılsa bile sonuç farklı olmaz.

Sürekli işten atılma tehdidi geliyor

Şöyle ki artık işten çıkartmada herhangi bir tazminat ödemeyecek olan patronlar kısa süre içinde ödedikleri katkı payını fiilen işçilerin ücretlerine yansıtırlar. İşten atmakta tazminat ödemekten kurtulacak olan patronlar, özel istihdam bürolarının da desteği ile sürekli işçi sirkülasyonu yaparak ücretleri aşağı çekecektir. İşsizliğin artışıyla işçilerin ücretleri asgari ücrete doğru çekilecektir. Sürekli işçi sirkülasyonu olması her bir işçinin fon hesabında birikimin de kesintiye uğraması demek olacaktır.  Çok az sayıda işçi tüm yıl kesintisiz çalışma olanağına kavuşacaktır.

İşsizlik sigortası tümden işlevini yitirecek

Kağıt üstünde 30 günden geri adım atılmamış gözükse bile uygulamada hak gaspı çok daha ağır olacaktır. Çünkü işçiler 3 ya da 5 yıldan önce fondan çekim yapamayacak (kayıpsız şekilde ve nemasıyla ancak 15 yıl sonunda çekilebileceğinden bahsediliyor) ama sürekli işten çıkartılma yüzünden boşta geçen haftalarını, aylarını ücret almadan geçirmek zorunda kalacaktır. Ayrıca işsizlik sigortası yasasında da değişiklik yapılmadığı takdirde kısa süreli iş değişiklikleri yüzünden işsizlik sigortasından yararlanmak da mümkün olmayacaktır. Fondaki birikiminden para çekse bile bu işçiye yetmeyecek, dahası fondaki birikim sıfırlanacak ve yıllar içinde sürekli iş değiştirerek çalışmak zorunda olan işçi yıllar sonunda elinde avucunda hiçbir şey kalmadığını görecektir.

İşçi simsarları ellerini ovuşturuyor

Dolayısıyla 30 gün tartışması da, fondan ne zaman para çekilip çekilmeyeceği de, devletin ne kadar destek sunup sunmayacağı da önemli değildir. Esas önemli olan patronların işçi çıkarmada toplu tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulması ve işgücü piyasasının esnekleştirilerek işçilerin özel istihdam bürosu adı altındaki simsarların insafına terk edilmesidir.

Kıdem tazminatı kırmızı çizgidir

Bu yönüyle Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük hak gasplarından bir ile karşı karşıyadır. En ufak bir rehavet sadece bugünün işçilerinin değil gelecek kuşakların da sefalete ve kölelik koşullarına mahkum edilmesi anlamına gelir. Bu yüzden DİSK ve Türk-İş'in kongre kararlarına geçen biçimiyle kıdem tazminatı kırmızı çizgidir. Kıdem tazminatına dokunmak genel grev sebebidir.