Karagöz Hacivat kavgası mı?

TSK’nın yönetimi İslamcı burjuvazinin iktidarının elinde “savaş esiri” gibi gördüğü bu subayları kurtarmak, kurtaramasa bile emekliye ayrılmalarını engellemek için son kozlarını oynamış, üstünlük sağlayamayınca da protesto için istifa etmiştir. Yani burjuvazinin kansız iç savaşının yeni bir episodu yaşanmıştır. Burjuvazinin iç savaşını anlamak istemeyen ve bize bu yüzden eleştiriler yöneltenler bu sefer ders alsalar iyi olur.

Genelkurmay Başkanı ile üç kuvvet komutanının istifası hangi ülkede ortaya çıksa önemli bir olay olurdu. Türkiye’de ise çok daha fazla mana yüklü. Eskiden olsa, herkes “bunun ardından mutlaka darbe gelir” derdi. Daha doğrusu, generaller istifa edeceklerine başbakanı istifa ettirirlerdi!

Gerek bu, gerekse medyada olayı çok büyüten seslerin pek cılız kalması, AKP’nin ordunun hükümetin karşısındaki gücünü epeyce kontrol altına almış olduğunun açık kanıtı. Buna rağmen kimse gardını indirmesin. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ellerinden sert bir protestodan başka bir şey gelmeyeceğine karar vermiş olabilirler. Kısa vadede de zaten başka bir şey gelmeyeceği olayın gelişme tarzıyla ortaya çıkmış gibidir. Jandarma Komutanı’nın hızlı ve emin adımlarla Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna doğru yürüyüşü, krizin kısa vadede, Cunhurbaşkanı Gül’ün de söylediği gibi, çözüme kavuşturulduğunu düşündürüyor. Tabii YAŞ dönemi bazı tuzaklar içermiyorsa.

Ama orta vadede çelişkilerin yeniden siyasi hayatı germesi bütünüyle olasılık dışı değildir. Özellikle dünün Jandarma Komutanı, bugünün Kara Kuvvetleri Komutanı, yarının Genelkurmay Başkanı Necdet Özel öteki komutanların, “bari sen kal, tamamen kopukluk olmasın” demesi üzerine mi görevde kaldı, yoksa kendisi öteki komutanlara rağmen mi istifa etmedi, bunların hangisinin geçerli olduğuna bağlı olarak önemli gerilimler ortaya çıkabilir. Şayet ikincisi geçerli ise, Özel’in kendi astlarının gözüne uygun adım yürümeyen biri gibi görüneceği ve epeyce tepki toplayacağı açıktır. Orta vadede bunun alt kademelerde ne gibi sonuçlar doğuracağını bekleyip görmek gerekiyor.

Bunlar sonuçlarla ilgili. Nedenlere dönülünce, bu gelişme solda bir tartışmaya kaçıncı kez nokta koyuyor. Tabii anlamak isteyenler için. Kimileri bir süredir ısrarla şu teoriyi ileri sürüyorlar: Ordu ile AKP barışmıştır. Daha da ötede Türkiye’de yeni bir iktidar bloku oluşmuştur. Paranın, dinin, silahın gücü birleşmiştir. Bu teoriyi benimserseniz, generallerin toplu istifası hayal perdesinde halkın gözünü bağlamak için oynanmış bir komedi olmaktan, Karagöz’ün Hacivat’a attığı o sayısız dayaktan başka bir şey olarak görülemez.

Oysa her şey berraktır. Batıcı-laik burjuva hegemonyasının temel koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bu hegemonyaya meydan okuyan İslamcı sermayenin politik ve ekonomik yükselişine karşı iç savaş açmış, AKP’yi düşürmek için uzun yıllar boyunca çeşitli komplo ve darbe girişimlerine kalkışmış, teşebbüsler yakalanınca 250 muvazzaf ve emekli subay ve assubay tutuklanmıştır. Şimdi TSK’nın yönetimi İslamcı burjuvazinin iktidarının elinde “savaş esiri” gibi gördüğü bu subayları kurtarmak, kurtaramasa bile emekliye ayrılmalarını engellemek için son kozlarını oynamış, üstünlük sağlayamayınca da protesto için istifa etmiştir. Yani burjuvazinin kansız iç savaşının yeni bir episodu yaşanmıştır. Burjuvazinin iç savaşını anlamak istemeyen ve bize bu yüzden eleştiriler yöneltenler bu sefer ders alsalar iyi olur.

Çünkü bir sınıfın böylesine bölünmesinin çok önemli sonuçları olur. İç savaşı anlayamayanlar bu çatlakları işçi sınıfı lehine değerlendiremezler. Kürt hareketi anlıyor ve değerlendiriyor.

Bitirmeden bir de soru: Asker kişiler açısıdından toplu dilekçe vermek isyan sayılmıyor muydu?