İndirin iblisin bayrağını Ortadoğu’nun üzerinden!

 

 

Kürt hareketinin kökü sola, Mahir Çayan’ların geleneğine kadar gider. Onun için hareketin en azından eski kuşaktan olan temsilcileri solun dilini ve kavramlarını iyi tanırlar. Bugün o dile ve kavramlara giderek daha az önem veriliyor olsa bile.

Solun dilinde “bayraklar karışmasın” diye bir söz vardır. Politikada en aykırı akımların bile bazen yolunun kesişebileceğini, çok geçici ve taktik anlarda, Lenin’in kullandığı bir deyişle, “şeytanla bile işbirliği yapılabileceğini” söylemek mümkün. Ama, der sosyalistler, Marksistler, has solcular, “bayraklar hiç karışmamalı”. Yani anlık işbirliği yaptığınız güçlerin programıyla, hedefleriyle, adıyla sizinkiler büyük halk kitlelerine hiçbir zaman aynı görünmemeli. “Bayrak” mücadele alanına çıkartılan politik varlığın beyanıdır. Bir hareketin politik varlığı değil “şeytan”ınki ile, geçici işbirliğine girdiği hiçbir akımla karışmamalıdır. Bu demektir “bayraklar karışmasın”.

Sosyalistler, Marksistler, has solcular bunu devrimin berisinde duran, ama mücadelenin bir dizi merhalesinin birlikte yürünebileceği güçler için söylerler. İşçi sınıfı mücadelesi söz konusu ise, reformist işçi hareketlerinin tabanındaki işçilerle birlikte mücadele edebilmek için mesela, birleşik işçi cephesi önerir proletaryanın devrimci hareketleri. Ulusal kurtuluş söz konusu ise, milliyetçi akımlarla anti-emperyalist birleşik cephe önerirler. Uzunca bir süre, birlikte gidilebilecek yol tüketilene kadar omuz omuza mücadeleyi savunabilirler. Ama, derler, “bayraklar karışmamalı!” Yani işçi sınıfı, emekçiler, ezilenler, kısacası büyük halk kitleleri gözünde, devrimci ile reformist, enternasyonalist ile milliyetçi arasındaki sınır bulanıklaşmamalı. “Şeytanla bile işbirliği”nin bir koşuludur bu.

ABD emperyalizmi “şeytan”ın önde gidenidir. İblistir. Yeryüzünde ondan daha gericisi yoktur. İşçi, emekçi ve ezilenlerin daha büyük düşmanı yoktur. Barbarlıkta herkesi gölgede bırakır, çünkü bütün dünya ekonomisine ve politikasına damga vuran kapitalizmin artık tarihi gerileme aşamasına girdiği bu çağda her türlü barbarlığın anası odur. “Olur mu?” demeyin, “Ali kıran baş kesen DAİŞ dururken uygar ABD’ye barbarlığın anası denir mi?” demeyin. Tarihi anlamda gericileşmiş olan emperyalist kapitalizm var olduğu içindir ki DAİŞ var! O yüzden hepsinin anasıdır o. Bazen o barbarlık ona karşı döndürse de silahını.

Tarihte öyle istisnai anlar vardır ki, insanlığın kurtuluşu için mücadele eden hareketlerin yolu emperyalizmle bile geçici, anlık, taktik anlamda kesişebilir. En çok da askeri alanda. Siyasi bağımsızlığını koruyarak. Askeri bakımdan aynı yönde vurduğunda bile anti-emperyalist olduğunu gizlemeden. Bu, işçi sınıfının ve bütün insanlığın kurtuluşu için mücadele eden komünistler için geçerli olduğu gibi, ulusal kurtuluş için mücadele edenler için belki daha da fazla geçerlidir.

2014’te Kobani’in (Kobanê) DAİŞ’ten kurtarılması, Kürt halkının Suriye’de yarattığı özgürlük alanı Rojava’nın geleceği için hayati önem taşıyordu. Bu amaçla askeri olarak peşmerge güçleriyle işbirliği ve ABD hava yardımının reddedilmemesi anlaşılabilir şeylerdi. Ama daha o aşamada hareketin bir sözcüsünün yaptığı gibi bu işbirliğini yüceltmeden. Kürt halkının gözünde ABD’nin (ve Barzani’nin) dost güçler olduğu izlenimini yaratmadan. Bölgenin öteki halkları, Türkler, Araplar, İranlılar nezdinde Kürt kurtuluş mücadelesinin onların emperyalizme esareti ile sonuçlanacağı izlenimini doğurmadan.

Ama Suriye Kürdistanı’nın tamamında, hatta Kürdistan dışında Suriye’nin kuzeyinin bütününde, boylu boyunca ve yıllar boyunca ABD’nin kara ordusu rolünü üstlenmek. Bir siyasi birim olarak Rojava’nın yerine Kuzey Suriye Federasyonu’nu koyup kendi geleceğini bu işbirliğine yaslamak. İşte bu yapılmamalıdır!

Ahlaki nedenlerle değil. Siyasi nedenlerle. Geleceğini emperyalizmle ittifaka bağlayan ulusal kurtuluş mücadeleleri hiçbir yerde başarıya kavuşamamıştır. Kavuştuysa bize örnek gösterin, bilelim! Kürdistan tarihi, kaderini emperyalizmin himmetine bağlayan önderliklerin hüsran dolu sonunun örnekleriyle doludur. Siz bugün Barzani’nin elde ettiği konumu kurtuluş mu sayıyorsunuz? Rojava’nın kendisinin kısacık tarihi emperyalizmin o hizmetkârının Kürtlerin özgürlüğü önünde bir engel olduğunu göstermiyor mu? Velev ki bir Kürt birimi kuruldu. Bu birim bölge halklarının emperyalizmin hâkimiyeti altında inlemesine yol açacaksa bunun Kürt halkına da yararı olmaz uzun vadede. Şimdi Irak’ta yaşananlara bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız.

Ortadoğu’da daha ne örnekler var. Filistin halkı Osmanlı sultasından kurtuluşunu Britanya eliyle sağlamaya çalışmıştır. Gelecek yıl Filistin’in Osmanlı’dan kopuşunun 100. yıldönümü. Filistin yüz yıldır sömürge!

Stratejik işbirliği, günün biri gelir, her şeyin birbirine karışmasına yol açar. İşte şimdi bayraklar bile karışmıştır. Hem de dost olabilecek güçlerle değil, emperyalizmle! Tel Abyad’da yükselen ABD bayrakları, Kürt halkının kurtuluş mücadelesinin üzerine bir leke gibi yapışmıştır. Çünkü Amerikan bayrağı, Amerikan ulusu için değerli olabilir, ama Ortadoğu’da zulmün, esaretin, hunharlığın simgesidir. Emperyalizmin simgesidir.

Size çağrımızdır: silin bu lekeyi Kürt hareketinin üzerinden! İndirin iblisin bayrağını Ortadoğu’nun üstünden!