Hoşgeldin, Leyla Zana! Hoşgeldin, Hatip Dicle!

“Ez vê sondê li ser navê biratiya gelê kurd û tirk dixwim.” Böyle diyordu Leyla Zana meclis kürsüsüne ilk ayak basışında. Başında sarı-kırmızı-yeşil bir kurdele vardı. Tarih 6 Kasım 1991’di. Yirmi yıl önce. Henüz 30 yaşındaydı Zana. Mecliste görev yapmak isteyen her milletvekilinin kanunen okumak zorunda olduğu gerici yemin metnini okuduktan sonra söylemişti bu cümleyi. Türkçesiyle şunu söylemişti: “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum.”

Siyaseten tercümesi şu: Bu gerici metin halkın oylarıyla meclise gelen bir vekile zorla okutulacak bir yemin olmamalıdır, ama ben her şeye rağmen bu yemini ettiysem bu, halklarımızın kardeşliği için çaba göstermek için burada bulunduğumdandır.

Leyla Zana, meclise SHP-HEP ittifakı sonucunda seçilmişti. Birçok başka arkadaşıyla, bu arada Hatip Dicle ile birlikte. Sonra 1993’te bu Kürt milletvekillerinden bir bölümü yurtdışında bir Kürt konferansına katıldıkları için SHP’den ihraç edildiler! Sonra sıra milletvekilliğinden ihraç edilmelerine geldi. 2 Mart 1994’te mecliste yapılan oylamada Leyla Zana, Hatip Dicle ve öteki Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Ardından polis halkın yüz binlerce oyuyla seçilmiş olan bu milletvekillerini, enselerinden tutarak meclis bahçesinde göz altına aldı. Bu insanların bir bölümü tutuklandı. Dördü, Zana ve Dicle’nin yanı sıra Selim Sadak ve Orhan Doğan, 15 yıl hapis cezasına çarptırılarak 1994’ten 2004’e kadar cezaevinde yattı. 2004’te yeniden görülen davada beraat ederek çıktılar, ama Orhan Doğan 2007’de hayatını yitirdi.

Hatip Dicle, iki yıl önce, tam da Kürt sorunundaki sözde “açılım”ın başlayacağı aşamada KCK davası nedeniyle yeniden tutuklandı. Şimdi bu iki insan, her ikisi de Kürt özgürleşmesinin başkenti olan Diyarbakır’dan olmak üzere, Kürt halkının oylarıyla yeniden milletvekili seçildiler ve meclise dönüyorlar. Dicle tutuklu olduğu cezaevinden çıkarak meclise girecek.

Zana ile Dicle’nin 17 yıl önce maruz kaldıkları muameleden ve 10 yıl boyunca hapislerde çürümeye terk edilmelerinden sonra yeniden meclise giriyor olmaları, Kürt varlığını inkâr eden Türk şovenizmine esaslı bir tokattır! Onlar bu topraklar üzerinde yaşayan ezilmiş bir halkın onurudur. Bu yüzden aynı zamanda proletarya enternasyonalistlerinin de onurudur. Daha bir buçuk yıl önce, hem de sözde “açılım”ın tam orta yerinde, Demokratik Toplum Partisi (DTP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldığında milletvekillikleri sona eren Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi, onları da meclisin dışında tutmaya Türk şovenizminin gücü yetmemiştir. Kürt halkı her iki durumda da gerekli cevabı vermiştir.

Öyleyse, hoşgeldiniz Leyla Zana ve Hatip Dicle!

Her biji bıratıya gelê Kurd û Tirk! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!