“Grevdi, boykottur, ıvır zıvır”!

Tayyip Erdoğan yine bilinçaltını konuşturmuş. Muhtarlar toplantısında OHAL’in avantajları ile Lozan konusunda fikir belirtirken birden AKP’nin ve onun lideri olarak kendisinin genel olarak 14 yıla yakın süredir nasıl önemli bir hizmet vermekte olduğuna kaymış. Ve Erdoğan şöyle demiş:

“Biz geldiğimizde de bu ülkede olağanüstü hal vardı. O zamanlar Güneydoğu Anadolu'da sokağa bile belirli saatlerde çıkamıyordunuz. Şimdi öyle bir şey var mı? Yok. Grevdi, boykottur, ıvır, zıvır bir şey var mı? Yok.”

Bir dakika. Kürt sorunuyla ilgili olarak geçmişte Türkiye’de uzun yıllar OHAL uygulandığı doğru. Dolayısıyla, Erdoğan’ın kendi iktidarını olumlu bir ışıkta göstermek için 1990’lı yıllarla kendi dönemini karşılaştırmasını, “şimdi yeri mi?” deseniz de anlamak mümkün. Peki, işçilerin grev yapması, öğrencilerin (ya da başka toplum kesimlerinin) boykot yapması, birden OHAL tartışmasının orta yerine nasıl giriyor? Tayyip Erdoğan’ın bilinçaltı konuşuyor çünkü.

Çok kısa süre önce, işçisini işten atan patronun mağdur duruma düşmesine (!) son vereceklerini anlatmıştı TOBB’un toplantısında Erdoğan. “Tabii tekme tokat kapıya koyalım demiyorum” lafı kaçmıştı ağzından. Sözde bir demokratik sistemi bırakın, en koyu diktatörlükte bile devletin başındaki kişinin, işçinin “tekme tokat kapıya konulması”nı, bunu ne kadar özlüyor olsa bile halkın önünde savunmayı bırakın lafını bile etmesini hayal etmek mümkün olmadığına göre bu lafın anlamı neydi? Erdoğan bunu özlüyordu ve ağzından kaçırmıştı. Bilinçaltı.

Bilinçaltı, işçi karşıtlığıyla dolu Erdoğan’ın. Olmadık yerlerde bile çıkıyor bu. Ama son dönemde iyice belirgin. Şimdi soralım: muhtarlara “grev yok” diye övünmenin anlamı ne? Bir insan üçten-beşten fazla işçi çalıştıracak bir ekonomik güce sahip olsa muhtar olur mu? Elbette hayır. Muhtarlar küçük burjuvazinin tipik temsilcileridir. Elbette Erdoğan’a gelenler muhafazakâr olduğundan her türlü istikrarsızlığa karşıdır mutlaka. Ama hayatta en önemli sorunları grev değildir. Erdoğan başkalarına hitap etmek istiyor. Onun için dökülüyor olduk olmadık yerde bu sözler ağzından. Kendisinin iktidar zemini sarsıntıya girdikçe patronlara işçi sınıfı karşısında kendilerine en akla bile gelemeyecek olanakları vaat ederek “beni ayakta tutun, sizin lehinize olur” demek istiyor.

Solda bazılarının anlayamadığı nokta şu: Erdoğan’ın iktidarının merkezinde kapitalist sınıfın çıkarlarına hizmet etmek var. Tabii doğal olarak en çok işçi sınıfının ezilmesi yoluyla. Yerli yersiz, durduk yerde ortaya çıkıyor bu.

Durum çıplak. Erdoğan greve düşman. Boykota düşman. Halkın kitlesel mücadelesine düşman. İşçi sınıfına bunu anlatabildiğimiz gün, AKP’nin iktidarı onarılamayacak bir hasar görecektir.

Demokrasi demek, işçi sınıfı için her şeyden önce grev demektir. Gerisi ıvır zıvırdır.  Patronlar sınıfının grev hakkına dokunamayacağı bir toplumu elde etmek için bütün işçiler el ele vermeli. Birbirimizin ellerini yeterince sıkı tutarsak, patronların iktidarı kendi çıkarlarınca belirleyemediği bir topluma bile ulaşabiliriz.