Fransa’da faşizmin yükselişi berdevam!

Anlamayan sol halk kitlelerine nasıl önderlik eder? Fransa’da milletvekili seçimlerinin ilk turu yapılıyor. Burjuva basınının ne yazdığı bizi ilgilendirmiyor. Ama sol basının bir bölümünde mutabakat var: Seçimi “sol” kazanmış (EvrenselBirGün, soL, sendika.org). Faşist hareketin elde ettiği sonuçlardan kimi hiç söz etmiyor (Evrensel), söz eden ise faşistlerin seçimi kaybettiğini yazıyor (BirGün, soL). Bir tek sendika.org, birinci turun faşistlerin lideri Marine Le Pen için “büyük bir gece” olduğunu not etmiş. Çünkü haberi olduğu gibi BBC’den aktarmış! Düşünün, BBC “büyük bir gece”den söz ediyor faşistler için, bizim solcular faşizm kaybetti zannediyor. Birinden biri fena halde yanılıyor olmalı!

Fransa parlamento seçimlerinin ilk turu Gerçek’in daha önce Mayıs ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle vurguladığı bir noktanın doğruluğunu bir kez daha teyid etti. Neofaşist Front National’in (FN - Ulusal Cephe) lideri Marine Le Pen, o seçimlerde ilk turda yüzde 18 oy almış,yani neredeyse beş Fransız’dan birinin desteğine mazhar olmuştu. Şimdi milletvekili seçimlerinin ilk turunda yüzde 13,6 oy topladı. Solcularımız bunu gerileme sanıyorlar. Oysa bu, en az cumhurbaşkanlığı seçimindeki kadar büyük bir başarıdır Le Pen için. Yakından bakan görür.

FN 2007 başkanlık seçimlerine Marine Le Pen’in babası, partinin tarihi önderi Jean-Marie Le Pen’i aday göstermişti. Baba Le Pen, 3,8 milyon oy almıştı (yüzde 10,5). Kızı Marine 2012 seçimlerinde babasının oyunu katladı: 6,4 milyon oy aldı, yani yüzde 18. Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Parlamento seçimlerini karşılaştıralım. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından yapılan parlamento seçimlerinde baba Le Pen’in liderliği altında partinin aldığı oy 1,1 milyondu, yani yüzde 4,3. 2012’de ise Marine Le Pen’in liderliğinde alınan oy 3,5 milyon, yani yüzde 13,6. Bizim sol cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yüzde 18 ile milletvekili seçimlerindeki yüzde 13,6’yı karşılaştırıyor, faşizmin gerilediğine kanaat getiriyor. Elmalar ile armutları karşılaştırırsanız tabii doğru! Ama siyasi yelpazenin sivri uçlarındaki partilerin parlamento seçimlerinde aldığı sonuçların cumhurbaşkanlığı seçimlerinden daima daha düşük olduğunu hesaba katarsanız, elmalar ile elmaları karşılaştırırsınız. O zaman FN oylarının parlamento seçimlerinde 2007’de yüzde 4,3 iken bugün yüzde 13,6’ya çıkmış olduğunu, yani üç katı artmış olduğunu görürsünüz! Bu sadece yüzde olarak da böyle değil. Mutlak oy miktarı bakımından da doğru (1,1 milyondan 3,5 milyona). Yani katılımın düşük olması değil artışın nedeni.

Birinden biri fena halde yanılıyor olmalı dedik. Eh, oyunu üç kat arttıran bir harekete kaybetti diyenin birazcık yanıldığını söylemek yanlış olmaz herhalde. Bunun bir de “bonus”u var. Bazı solcularımız Marine Le Pen’in seçimleri kaybettiği iddasını hiç milletvekili çıkaramama ihtimaline dayandırıyor. Ne parlamentarizm! Seçimlerin önemli yanı ne zamandan beri kazanılan sandalye sayısı oldu? Bir an bile düşünmüyorlar: “Yahu bu parti yüzde 13,6 oy almış ama tek bir milletvekili bile çıkaramıyor. Bu nasıl demokrasi?” demiyorlar! Bakın bizdeki yüzde 10 barajından bile etkili bir (gizli) baraj var Fransa’da. Dar bölgeli seçim sistemi! Bazı solcularımız onu da durur durur savunurlar: İnsanlar adayını tanımalıymış da, falan da filan da. İşte o dar bölge sisteminin uç partilere verdiği zarar. Bu sol “analiz” ile faşizme karşı mücadele edeceksek çok işimiz var demektir!

Bir de seçimleri solun kazandığına ilişkin manşetler var. Hangi sol! Bizim solun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde pek sevdiği reformist Jean-Luc Mélenchon (Sol Cephe) parlamento seçimlerinde pek ağır bir yenilgi aldı. O zaman “sol” dedikleri, Mayıs ayında cumhurbaşkanlığını Sarkozy’ye karşı kazanan Hollande (okunuşu “Oland”) olmasın? Sosyalizm iddiasındaki yayınlarda Hollande’a sol derseniz, okuyucunuz ne anlar? Hollande’ı destekleyen partilerin çoğunluk olduğu doğrudur. Hollande’ın önü açılmıştır. Şimdi önümüzdeki beş yıl boyunca eli serbesttir. Haydi bakalım, bizim solun iddia ettiği gibi halk lehine politikalar izleyecek mi? Hollande Sosyalist Enternasyonal denen sosyal kapitalist uluslararası akımın, yani en yaygın kullanılan adıyla “sosyal demokrasi”nin temsilcisidir. Avrupa burjuvazisinin sol görünümlü sözcüsüdür. Bu akımın seçim kazanmasına “sol kazandı” demek için insaf gerek!

Aslında bütün bunlar Türkiye politikasıyla bire bir ilişkili. Sözünü ettiğimiz solun gönlü, Türkiye’de de CHP ile birlikte bir sol cephe yaratmakta olduğu için Fransa’ya böyle bakıyorlar. Türkiye’de neden CHP ile cephe istiyorlar? “AKP faşizmi”ni yenilgiye uğratmak için. Faşizmin yükselişini esas suratıyla tanıyamayanlar, acaba Türkiye’de de yanılıyor olmasınlar?

Fransa seçimleri bir kez daha uyan borusu çalmıştır. Avrupa’da hakiki faşizm yükseliyor. Yunan seçimlerinde Syriza’nın 17 Haziran Pazar günü kazansa da kazanmasa da elde edeceği büyük başarı, işçi sınıfının ve kitlelerin sosyalist bir önderlik arayışı içinde olduğunu gösteriyor. Ama bu önderliği sağlayabilmek için gerçek bir Leninist partiye ihtiyaç var. Faşizm tehlikesini görme kapasitesine sahip. Bu derinlikte bir ekonomik krizin iki sınıfın cepheden hesaplaşmasını gerektirdiğini anlama kapasitesine sahip. İşçi sınıfı iktidarını hedefleyen bir programa sahip.