Faşizm hortluyor!

Bugün 9 Mayıs. 9 Mayıs tarihi, 1945’te Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliği’ne teslim olduğu, yenilgiyi kabul ettiği tarihtir. Bir bakıma, 20. yüzyılın tartışmasız en büyük kâbusu olan faşizmin ve Nazizmin sona erdiğinin, Hitler’in düşlediğinden farklı olarak bin yıl boyunca sürmeyeceğinin ilanı idi. Bu yüzden, Sovyetler Birliği’nde ve Sovyet Kızıl Ordusu sayesinde Nazi işgalinden kurtulan Doğu Avrupa’da onyıllar boyunca muazzam bir heyecanla kutlandı. Doğu Avrupa 1989’da çöktükten sonra 9 Mayıs orada bütünüyle unutuldu. Sovyetler Birliği 1991’de dağıldıktan sonra Rusya’da kutlanmaya devam etti, ama gençlik gittikçe daha az haberdar oldu 9 Mayıs’ın anlamından.

Bu yıl 9 Mayıs’ın anlamı bambaşka. Okuyucularımız yukarıdaki resme bakarak bizim Alman Nazilerinin bir katliamını hatırlatmak istediğimizi düşünebilirler. Hayır! Bu resim ve aşağıdaki benzerleri, bir hafta önce, yani 2 Mayıs günü Ukrayna’nın liman kenti Odesa’da yaşanan olayın belgeleridir. O gün, Odesa’da oynanacak olan bir maça taraftar kılığında gelen binlerce Pravyi Sektor (Sağ Sektör) faşist örgütü taraftarı, önce Odesa’daki çadır kampı ateşe verdi. Çadır kampın, Kiev’deki liberal-faşist karması hükümete karşı olan halkı bunu üzerine yakındaki Sendikalar Evi’ne kaçtı. Faşistler bu kez Sendikalar Evi’ni ateşe verecek, içeridekilerin bir bölümünün yanarak ve dumandan boğularak ölmesine yol açacaktı. Binadan atlayanlar sokakta öldürülüyordu. Ama Rus basınının ve internet sitelerinin eline geçen fotoğraflar, binanın içinde yangının etkilemediği bölgelerde de hükümet karşıtı hareketin insanlarının çeşitli yöntemlerle soğukkanlı biçimde ve profesyonelce öldürüldüğünü düşündürüyor.

Kara Cuma olarak adlandırılması gereken bu olayda en az 40 dolayında insan hayatını verdi. Bazı kaynaklar binanın içinde bulunan cesetlerin sayısını 120 kadar yüksek bir düzeyde de veriyor. Ölümlerin kitleselliği kadar önemli olan, barbar yöntemlerle gerçekleştirilmiş oluşu. Pravyi Sektor’un Nazileri, tipik bir faşist siyasi yöntemi uygulamış oluyorlar: Faşist hareket kurbanlarını insana dehşet verecek yöntemlerle ortadan kaldırarak kendisine karşı olan kitleleri çaresiz hissettirmeye, terör içine düşürmeye, korkudan her türlü mücadeleden vazgeçirerek teslim almaya çalışır. Bu nedenle uyguladığı yöntemlerin hunharlığında sınır tanımaz! 2 Mayıs Kara Cuma uygulamaları da tam bu kalıba uymaktadır.

Ukrayna’da faşizmin yükselişinde bütün Avrupa için uğursuz bir yan vardır. Bu faşizmi dünyaya getiren Maidan hareketi, ABD ve Avrupa Birliği’nin desteğiyle kazanmıştır. Şubat ayının sonunda eski devlet başkanı Yanukoviç henüz başta iken Maidan’da patlak veren kitlesel katliamda bir günde 100’den fazla insan ölmüştü. Batı emperyalizmi ve onun emrindeki “tarafsız” ve “profesyonel” medya, bu kan banyosunun faturasını hiç sormadan soruşturmadan Yanukoviç’in toplum polisi, gaddarlığıyla ünlü Berkut’a çıkartmıştı. Oysa daha sonra Avrupa Birliği’nin Dışişleri ve Güvenlik Politikası konusundaki Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile Estonya Dışişleri Bakanı Urmas Paet’in bir telefon konuşması, muhtemelen Rus gizli servisince internete sızdırıldı. Bu konuşmada Estonyalı bakan Ashton’a, o kan banyosunda fail olarak yer almış olan keskin nişancıların arkasında Yanukoviç destekçilerinin değil, “yeni koalisyon”un olduğu kanaatinin gittikçe kuvvetlendiğini söylüyor! Ashton ve Paet bu ses kaydının sahiciliğini hiç ama hiç sorgulamadılar. Batı basınında da yer alan bu rahatsız edici delil, kısa süre içinde uygun yöntemlerle unutturuldu ve ABD ve Avrupa Birliği, iktidar mücadelesinde “her yol mübahtır” anlayışıyla çalışan faşist örgütlerin bu kitle katliamı konusunda sessiz kalmayı tercih etti. İşte 2 Mayıs Kara Cuma’sında yaşanan olayların sorumlusu aynı zamanda bu suskunluğu tercih eden ABD ve AB’dir! Başka bir şekilde söyleyecek olursak, Kara Cuma’nın ardında sadece milliyetçilikten gözü dönmüş bir faşist güruh değil, aynı zamanda onların kanlı eylemlerinin üstünü örten Batı emperyalizmi ve Ukrayna hâkim sınıfları vardır.

Bu gelişme, 25 Mayıs seçimlerinde bütün AB ülkelerinde eş zamanlı olarak yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sadece 20 gün önce yaşanıyor. 25 Mayıs büyük ihtimalle bir dizi faşist, neofaşist, ırkçı ve aşırı sağcı partinin büyük bir zaferiyle sonuçlanacak. Yani faşizm, hatta açık Nazizm, kıtanın bütününde güçleniyor. Bugün Ukrayna’da koalisyon hükümetinin ortağı olarak görev yapan faşist Başbakan Yardımcısı ve altı faşist bakan, Avrupa’ya geleceğini gösteriyor.

Bu bağlamda MHP’nin son yerel seçimlerde oylarını mutlak olarak 2 milyondan fazla, oransal olarak dört yüzde puanı arttırmış olmasını hatırlamak gerekir. Türkiye işçi sınıfı ve solu, Kürt halkı ve onun örgütleri, 1960’lı ve 70’li yıllardan faşizme karşı mücadele bakımından, iyisiyle kötüsüyle deneyimlidir. Bugün Avrupa çapında yükselmekte olan bu vebayı yeryüzünden bir daha canlanamayacağı şekilde kazımaya önemli bir katkıda bulunabilir. Yeter ki emperyalist yalanlara kanmayalım, yeter ki faşizmin “değiştiği”ne dair yanılsamalara kapılmayalım, yeter ki sözde demokratik burjuva parlamentarizmini faşizmin çaresi sanmak gibi hayallerle oyalanmayalım.

Faşizm hortluyor! Hazır olalım.