Erdoğan ve AKP Filistin meselesinde safını seçti! Takke düştü, kel görüldü!

Bu günlerde, Filistin meselesi hakkında yazarken, lafı eveleyip gevelemeden daha yazının en başında söylemek gerek:

AKP ve Erdoğan, Filistin halkının mücadelesine ihanet ediyor!

Evet, İHANET! Açık bir İHANET!

Reisliğin, Ümmet edebiyatının, “Filistinli kardeşlerim” söyleminin altından Siyonizm dostluğu, emperyalizmin çıkarlarına “paralellik” çıktı.

Olan biten bu kadar net!

Erdoğan’ın Filistin halkının mücadelesine olan desteğinin bir pazarlama taktiğinden ibaret olduğunu, Erdoğan’ın en fazla efelendiği dönemlerde, “One minute” dediği zamanlarda bile, bunun göstermelik bir şov olduğunu hep söyledik. İsrail ile olan ticaret, Mavi Marmara olayından sonra aldı başını gitti.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği başkanının açıklamasına göre, İsrail’e yapılan ihracat %4043 kat arttı (http://www.aksam.com.tr/ekonomi/israil-surprizi-yuzde-4043-artti/haber-492062). Askeri ve diplomatik ilişkiler kesilmedi. Tüm dünyada Filistin için İsrail’i boykot hareketi Siyonist İsrail’i köşeye sıkıştırma yolunda çok ciddi başarılara imza atarken, Türkiye Diyanet’i, Batı Kudüs uğramalı umre turu ile İsrail turizmine katkı sunmaya girişti. Türkiye, İsrail vatandaşlarına kapıları açıp, Filistinlilerden vize istedi.

2015 ortalarından itibaren, Türkiye Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile Siyonist İsrail Devleti’nin gizli gizli görüştükleri medyada yer alıyor, Türkiye yetkilileri sadece kısa açıklamalarla yetiniyorlardı. Şimdi, AKP’nin Siyonizm aşkı, başka bir aşamaya giriyor. Kenarı yakılmış, gizli saklı sevgili mektupları dönemi geride kaldı. Şimdi, (bahar da geldiğine göre) Türk filmlerindeki gibi, ağaçların arasında koşuşup, sarılma, koklaşma dönemi başlıyor. Önce büyük “Reis” ağzından baklayı çıkardı. “One minute” diyen ağızdan, “İsrail’e ihtiyacımız olduğunu kabul etmemiz lazım” cümlesi döküldü. Sonra, tüm havuz medyası, onun papağanlığına soyundu. “Filistin’e elektrik lazım, altyapı lazım” demeye başladılar. Mızrak bildiğiniz mızrak, ama Erdoğancıların elindeki torba, naylon BİM torbası. Sığmıyor.

Büyük Reis, bir yandan Kürt illerini yeniden fethe çıkarken, aynı günlerde ABD’ye ziyarete gitti. Kimlerle görüşmeye? “Musevi kuruluşlarla!” Hani evlilik öncesi aileler görüşür ya. Bu da ondan. Kimmiş bu kuruluşlar? Filistin halkının özgürlüğü için mücadele eden Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi’nin (BDS Türkiye) kendi sitesinde yer alan açıklamasından aynen aktaralım:

ABD’de ortak toplantı yapılan bu kuruluşların, Amerikan Yahudilerini temsil eden inanç veya azınlık hakları temelli sivil toplum kuruluşları değil, Siyonist lobinin parçası olan kuruluşlar olduğunun altı çizilmelidir. Bunların içinden örneğin AIPAC, temel politikasını “İsrail’in güvenliği” üzerine inşa eden ve Amerikan dış politikasını “neo-con” çizgisinde yönlendiren başlıca lobi kuruluşlarından biridir. Keza ADL, İsrail yanlısı propaganda faaliyetleriyle bilinmektedir. Başkanlar Konferansı” Birleşmiş Milletler içinde İsrail çıkarları lehine faaliyet yürüten bir kuruluş olarak bilinirken, Dünya Yahudi Kongresi” Filistin’e Siyonist göçünü teşvik eden kurumlardan biridir.” (http://bdsturkiye.org/bds-haberler/siyonistlerle-neler-gorusuluyor/)

Elbette, Erdoğan, tam da Filistinlilerin Toprak Günü’ne denk gelen bu görüşmesinde, bu eli kanlı Siyonist katillerin hepsine “one minute” demiştir.

Yerseniz!

Derken 8 Nisan geldi. Bir de baktık ki, nikah davetiyeleri basılmış. 8 Nisan’da şöyle diyor Dışişleri Bakanlığı:

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu ile İsrail Başbakanı'nın Özel Temsilcisi Joseph Ciechanover ve İsrail Milli Güvenlik Konseyi Başkan Vekili Jacob Nagel'in başkanlıklarındaki Türk ve İsrail heyetleri bugün Londra'da bir araya gelmiştir. Heyetler, mutabakat metninin nihai hale getirilmesi ve farklılıkların giderilmesi yönünde ilerleme sağlamışlar ve anlaşmanın çok yakında gerçekleştirilecek bir sonraki toplantıda sonuçlandırılması hususunda uzlaşıya varmışlardır.

Ne diyelim? Allah tamamına erdirsin! Bize şunu söylemek düşer: Siyonistlerin dostu olan, Filistinlilerin dostu olamaz. Emperyalizmin çizgisinde olan, bölgedeki hiç bir ezilen halkın yanında olamaz. Biz devrimci Marksistler, safımızı çoktan seçtik. Erdoğan ve hempaları ile ayrı saflara düşmek bizi hiç şaşırtmadı!

Erdoğan ve AKP hükümetinin Filistin halkına attığı bu büyük kazık, havuz medyasında hiç bir utanma doğurmadı. Bunların alayı, birden bire uluslararası ilişkiler uzmanı kesildiler. “Dostluk başka, diplomasi başka” demeye başladılar. Milli çıkarlar söz konusuymuş. Normalleşme, Filistin’in de çıkarınaymış. Daha bir sürü zırva! Dedik ya, ellerindeki BİM poşeti. Ama mızrak, Reis’in mızrağı.

Emir büyük yerden gelince, Filistin ambargosunun kaldırılacağını yazdılar utanmadan. Elbette ambargo falan kalkmıyor. Ambargoyu Türkiye devralıyor. İsrail’in izin vereceği, Gazze’deki altyapı inşaatlarını Türkiye’nin yapması. Zaten, âlâ Siyonistimiz Karel Valansi, bir süre önce, Siyonist devletin İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen’den, Gazze’nin imarında Türkiye’nin öncelikli rol oynayacağını teyit ettirmişti.

Gazze’deki insanlık dışı durumun giderilmesi için bir şeyler yapılmasına kimse ses çıkaramaz. Ama kardeşim, Gazze’nin bu hale gelmesinin nedeni doğal bir afet değil ki! Sen, Gazze’yi bu hale getiren, dahası her an yeniden saldırabilecek olan, yapısal olarak Filistin halkının yaşadığı zulmün tek sorumlusunu; çaldığı doğalgazı satın alarak, ticaret yaparak, “normalleşerek”, OECD’ye üye yaparak güçlendiriyorsun. Yatırım yapsan ne olacak? Sadece yatırımla bu iş çözülmez, çözülür gibi olur, ama Gazze, Türkiye’ye bağımlı hale gelir. Hatta, İsrail’e de bağımlı hale gelir. Daha önce Türkiye’nin Alman ve Fransızlarla bölgede kurduğu sanayi bölgelerinde kontrol bu ülkelerin elinde. Ayrıca İsrail şirketleri bu bölgelerde boykotu delmeye yönelik yatırımlar yapmayı deniyorlar. AKP’ye sorsanız, “Filistinli kardeşlerimize istihdam sağlıyoruz”. Bunlar anca kendilerine ikbal sağlarlar. Ötesi yalan!

İşin bir başka boyutu ise, AKP’nin kendi yoldaşlarına attığı kazık. Politik malzeme yaptıkları Mavi Marmara şehitlerinin aileleri, bir anda bunlara ayak bağı olmaya başladı. Ancak utanmazlıkta sınırları olmadığından, örneğin Karar Gazetesi şöyle bir manşet kullandı: “Mavi Marmara’ya Gazze Yolu Açıldı”. Mavi Marmara gemisi, sanarsınız ki Türk müteahhitleri taşıyordu. Yazıklar olsun! Siyonizme karşı şehit düşen insanlardan hiç mi utanmazsınız?

Bakın, bu olay, yüreği anti Siyonizm ile atan gençler için büyük dersler içeriyor. Biz devrimci Marksistler, yoldaşlarımızı satmayız. Bunlar ise doğalgazın bırakın kendisini görmeyi, kokusunu alınca dahi, tazminat, dava falan hepsini unutuverdiler. Mavi Marmara şehitleri çıkıp gelse, bunların yüzüne tükürürler! Aileler yarın nasıl ikna edilir, ya da ikna edilebilirler mi bilemeyiz. Umarız bu alçaklığa karşı dimdik dururlar. Ancak ne olursa olsun, Siyonizmin insanlığa karşı işlediği bir savaş suçundan dolayı yargılandığı davayı nasıl kapatabilirsiniz? Bunun bir açıklaması olabilir mi?

Mesele aslında çok ama çok yalın, çok basit.

Öncelikle, AKP denilen teşkilat, büyük bir ailenin parçası. İçinde CHP’sinden MHP’sine, DSP’sinden ANAP’ına nicelerinin olduğu burjuva sınıfının temsilcileri ailesinden bunlar. Bunların genlerinde kapitalizm var. Arada üfürseler de, bunların emperyalizmle, Siyonizmle onarılamaz bir çelişkisi olamaz. Bunlar için Filistin, bir politik malzemedir. Daha ötesi değil. Müteahhit yollamaya pek hevesliler. Tekfircilere yolladıkları silahlardan bir tanesini Filistinli direniş örgütlerine yolladılar mı dersiniz? Elbette hayır!

İkincisi, hep yazdık: AKP’ye, Erdoğan’a, TÜSİAD’a, MÜSİAD’a, ve bunların bilumum türevine, doğalgaz lazım.

Burada iki farklı yorum yapılabilir. Birincisi, bunlar bilindiği üzere, Suud ve Katarlı dostlarıyla Suriye’de bazı maceralara girdiler. Çok kiraz yiyen ufaklıkların, akıllarının başlarına tuvalette geldiği gibi, bunların da akılları, Rus uçağını düşürdükten sonra domatesler, salatalıklar elde kalıp, doğalgaz vanaları gacırdamaya başlayınca geldi. Denize düşen yılana sarılır. Bunların düştükleri yer bataklık olduğundan, ne gelirse sarılacaklardı. Nitekim öyle oldu; Siyonizme sarıldılar.

Bu, yine de iyimser bir yorum. Daha gerçekçisi ise şu: AKP bu maceraya hesap yapmadan girmiş olamaz. Dolayısıyla, belki de denize düşmek benzetmesinden daha da tehlikelisi söz konusu. Bunlar, “Nasıl olsa İsrail, Filistinlilerin doğalgazını çalacak, gazı oradan alırız, Rusya’ya posta koymaktan, ABD’nin pis işlerini yapmaktan imtina etmeyelim” demiş de olabilirler. Nitekim, Türkiye - İsrail görüşmeleri başladığında (Haziran 2015), Rusya ile uçak krizi henüz gerçekleşmemişti.

Netice olarak, ihanet büyük. Çok büyük. İsrail gibi işgalci, yayılımcı, adı katliamlarla anılan gayri meşru bir devletin ortadan kaldırılması yolunda AKP’den hiç bir şey bekleyemeyiz! Aynı şekilde, Filistin’in kurtuluşu ve Filistinlilerin ve Yahudilerin beraber yaşayacağı laik ve bağımsız bir Filistin için de! Sisi iktidarında Mısır nasıl Gazze’yi besleyen tünelleri suyla doldurup Filistinlileri sırtından bıçaklıyorsa, Erdoğan’ın “reisliğinde” Türkiye de bunun bir benzerini yapıyor. AKP ve Erdoğan, bu ihaneti gizleyebilmek için, çok büyük bir çaba harcayacaklar. Onların yalanlarını yüzlerine vurmak bizim görevimiz. Çünkü Devrimci İşçi Partisi, Siyonizme lafta değil, gerçekten düşmandır. Çünkü devrimci Marksistler, Filistin halkının gerçek dostlarıdır.