Emriniz olur!

Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeli Beştepe’deki külliyeye giderek Tayyip Erdoğan ve atama başbakan Binali Yıldırım ile el sıkıştı. Bahçeli zaten 7 Haziran 2015’ten beri Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı gibi çalışıyor. Külliyede epeyce mizahi durumlar yaratmış. Mesela özü meclisin yetkilerini Kenan Evren’e, pardon Tayyip Erdoğan’a devretmekten ibaret olan OHAL’i desteklediklerini söyledikten sonra “TBMM’nin de tamamen devre dışı bırakılmaması gerektiği”ni ifade etmiş! Ama daha hoşu şu: darbelere ilişkin olarak “parti olarak bu tür girişimlere hiçbir zaman sıcak bakmadıkları”nı belirtmiş. MHP’nin tarihi önderi, büyük “Başbuğ”u Alparslan Türkeş, bir askeri cuntanın, 27 Mayıs 1960 darbesinin Milli Birlik Komitesi’nin üyesiydi. 12 Eylül 1980 darbesi sırasında ise mahzun bir ruh durumu içinde “biz hapisteyiz, ama fikirlerimiz iktidarda” diyerek Kenan Evren cuntasını en azından fikren onayladığını açıklamıştı!

Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan destekçileri arasına daha yeni yazıldı. 7 Haziran’dan sonra Ahmet Davutoğlu ile hükümet kurma çalışmalarına girişmek gibi olmayacak bir işe kalkışmakla Erdoğan’a çok değerli bir hediye vererek yeni stratejisi için zaman kazandırmıştı gerçi. Ama o aşamada amacı henüz Erdoğan’a destek vermek değil, TÜSİAD’ın “istikrar” talimatını yerine getirmek, “düzenli geçiş” stratejisini uygulamaktı. 1 Kasım hayalet seçimi böylece Erdoğan’a hediye edildi. Son zamanlarda Kılıçdaroğlu bir adım daha attı: HDP’lileri hedef alan dokunulmazlıkların kaldırılması operasyonunda Erdoğan ve AKP’nin yolunu açtı. Şimdi ise darbe girişiminin ertesinde Erdoğan’a bütünsel bir destek vermeye yönelmiş bulunuyor. Yeni Şafak gazetesinin “Tarihi fotoğraf” manşeti tam bunu söylüyor: “Siyasi parti liderleri FETÖ cuntasına karşı Cumhurbaşkanı’na açık destek verdi”.

Kılıçdaroğlu’na sormak gerekiyor: Tayyip Erdoğan’a “diktatör bozuntusu” diyen, “başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsin” diyen siz değil miydiniz? Değişen ne? Külliyeye gidip “iktidar özeleştiri yapmalı” deyince her şey halloluyor mu? O boş sözlerinize herhangi bir yanıt aldınız mı? Siz o “10 maddelik manifesto” olarak andığınız kâğıt parçasını Tayyip Erdoğan’a sundunuz diye bir şey mi değişecek? Erdoğan başkanlıktan vazgeçmiş mi? Külliyeye gidip kuşdili konuşuyorsunuz: “biz hem darbeye hem diktaya karşıyız” diyorsunuz. “Dikta” dediğiniz şeyin ne olduğunu açık söylemeyince bu hiçbir şeye yaramıyor. Bir tek şeye yarıyor daha doğrusu. “Dikta” diye andığınız Erdoğan-AKP istibdadına karşı mücadelede hiçbir şeye yaramıyor ama Pazar günü mitinginize gelerek sizi solunuzdan destekleyenlerin rahatlamasına yol açıyor: “Biz hem darbeye hem diktaya karşıyız dedik.” Ama siz oradan çıkınca Tayyip Erdoğan’ın gazeteleri sizin Erdoğan’a destek verdiğiniz gerçeğini manşetten haykırıyor!

TÜSİAD hassasiyetli, “light AKP” hâline gelmiş Hürriyet gazetesi de emir veriyor: “Böyle devam”. 7 Haziran’dan sonra “istikrar” adına koalisyon oyalaması. 1 Kasım’dan sonra Erdoğan’ın anayasayı fiilen değiştirmesine sessiz kalma. Bugün de “böyle devam”. Emriniz olur!

Kılıçdaroğlu’na hitap etmiyoruz. İşçi hareketine, kitle örgütlerine, sola hitap ediyoruz. Erdoğan zayıf durumda. Ne genelkurmay başkanına güvenebiliyor, ne MİT müsteşarına. Ama onları görevden de alamıyor. Bu yüzden öteki partilerin desteğini almaya, bir barış ve yumuşama atmosferi yaratmaya çalışıyor. CHP de onun arkasında yerini alıyor. İşçi hareketi, kitle örgütleri, sol da CHP’nin arkasına dizilmemeli!

Erdoğan Gezi’de Diyarbakır ayağa kalkmadığı için sarsıntıyı atlattı. 17-25 Aralık’ta Koç’lara ve Ergenekonculara dayanarak ayakta kaldı. 7 Haziran sonrasında Bahçeli sayesinde en tehlikeli dönemden ayakta çıktı. Şimdi de CHP’ye yaslanıyor. Güçlendiğinde yeniden taarruza geçecek.

Darbecilere karşı, en geri düzeye itilmiş dahi olsa kitlelerin demokratik haklarına sahip çıkalım. Burjuva demokrasisinin gölgesi haline gerilemiş olsa bile bugünkü rejimden geri gidilmesine karşı mücadele edelim. Ama bunu Erdoğan’ı destekleyen CHP’nin peşine takılarak değil, bağımsız sınıf ve kitle çizgisiyle gerçekleştirelim. Bir kez o bağımsızlık elde edilirse, işte o zaman her türden istibdada karşı muazzam bir güç belirmiş olacaktır.