Emperyalistlerin mahalle kavgası

G-7 olarak bilinen, dünyanın en zengin büyük ülkelerinin (ABD, Kanada, Japonya, Britanya, Almanya, Fransa, İtalya) Kanada’da yaptığı toplantı mahalle kavgası ile sona erdi. Tabii, baş aktör, Gerçek gazetesinde ve sitesinde zaman zaman “şehir ağası” olarak andığımız Trump! Bu beyefendinin bütün dünyaya karşı benimsediği üslup, yanaşmalarını sürekli azarlayan köy ağasından farklı değil. Ama ne edeceksiniz ki adam şehirlinin önde gideni. Dünyanın ekonomik ve kültürel bakımdan en önemli kenti olan NewYork’un demirbaşı gibi. Üstelik şehre damgasını vuran zengin mi zengin bir müteahhit. Öyleyse, şehir ağası demek en doğrusu.

İşte bu adam G-7 zirvesine geç geldi, erken ayrıldı ve Singapur’a, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’la buluşmaya giderken yolda uçağından attığı tweet ile hem ABD’nin ortak bildiriyi imzalamayacağını açıkladı, hem de Kanada başbakanına kendisi toplantıdayken “öylesine ılımlı ve yumuşak başlı” konuştuğu halde arkasından verip veriştirdiği için “şerefsiz ve zayıf” davrandığını ileri sürdü. Alın size bir edepsiz mahalle kabadayısı!

Meseleyi Trump’ın ağzından çıkanı kulağının duymamasına indirgemek büyük yanlış olur. Trump, Kanada’sından Almanya’sına ve Japonya’sına, hepsinin burjuvazisinin yaklaşık bir yüzyıldır hayran olduğu, öykündüğü, taklit ettiği, peşinden yürüdüğü, ağabey gibi gördüğü Amerika Birleşik Devletleri’nin burjuvazisinin tipik, hem de ne tipik küstah zihniyetinin açık sözlü bir temsilcisidir. Amerika’yı biraz tanıyan, o ülkenin zenginlerinin, politikacılarının, aydınlarının, kısacası iktidar sahibi toplumsal katmanlarının bütün dünyayı, evet bütün dünyayı nasıl küçümsediğini gayet iyi bilir. Sen yüz yıl ABD’yi tepene çıkart, sonra açık sözlü davranınca küs. Olmaz!

Ne kullanılan kelimelere takılın, ne oynanan komediye. Kavga büyük, hepsi edepsiz olmasa da hepsi yağmacı, sömürgen emperyalistler. Yüzlerce yıl dünyanın her yerinde “yerli” halkları yerinden eden, topraklarını talan eden, insanlarını sömüren, ezen, zulmeden bir sınıfın en seçkin temsilcileri. Salon demokratlarının pek hayran olduğu Justin Trudeau, aynen Trump gibi, Kuzey Amerika’nın yerlilerine yüzyıllara yayılan bir soykırımı uygulayarak bugünkü “vatan”ını ve servetini yaratmış bir hâkim sınıfın temsilcisi. Avrupalıların Asya’da, Afrika’da bütün modern tarih boyunca yarattığı vahşeti anlatmaya gerek yok. Bizim en az tanıdığımız Japonya Asya halklarının kasabıydı düne kadar.

Şimdi saç baş birbirilerine girdilerse bu, yönettikleri dünya sisteminin, emperyalist kapitalizmin tarihi gerilemesinin ve krizinin, Gerçek sayfalarında Üçüncü Büyük Depresyon olarak anılan ekonomik krizin, yağmacıların kendilerini birbirlerine düşürmesindendir. Bir süre önce Gerçek sayfalarında yazıldı (“Dünya burjuvazisinin bağrındaki çatlak: ticaret savaşlarına doğru”, https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/dunya-burjuvazisinin-bagrindaki-catlak-ticaret-savaslarina-dogru). Dünya kapitalist düzeninin o çok yüceltilen piyasası tekledikçe, her ülkenin burjuvazisi yavaş yavaş “hadi bana eyvallah” demeye başlıyor. Herkes kendi gemisini kurtaran kaptan olmaya yöneliyor. Trump bunu en açık ve en saldırgan biçimde yapanı sadece. Şimdi Avrupa, Japonya ve Kanada’yı çelik ve alüminyuma ek gümrük vergileriyle vurduğunda iş ayyuka çıktı. “Küreselleşme” hayranı aydınlara da nanik yapıyor arada!

Mahalle kavgası çoğunlukla bir kabadayının kışkırtmasından çıkar, ama arkasında hep maddi çıkarların çatışması vardır. Bir toprak rantı meselesidir, birilerinin kârlı ticaretine engel çıkarıldığı içindir, birinin çöpünün diğerinin hayatını zehirlemesindendir vesaire, bunlardan patlak verir. Emperyalist mahallenin kavgası, mahallenin toptan çöküntü içine girmiş olmasından ileri geliyor. Trump’la uğraşmakla yetinmeyelim. Kavganın özünü anlayalım. O zaman bu beyefendilerin ve hanımefendilerin dünyayı nasıl felaketlere sürüklemekte olduğunu, tek alternatifin işçi ve emekçilerin bütün ezilenlerle birlikte yeni bir düzen kurmasında olduğunu kavrar ve harekete geçeriz.