Elleri kanlı “demokratlar”

3 Ağustos günü öğle saatlerinde İspanya’nın Kuzey Afrika’da Fas'taki işgal topraklarından Fransız pasaportlu kardeşi tarafından bavulun içine saklanarak İspanya’ya geçirilmeye çalışılan 27 yaşındaki bir genç, içine girdiği bavulda havasız kalarak can verdi. Yaşanan olayla ilgili olarak, can veren bu gencin kardeşine “kazara ölüme sebebiyet vermek” suçlamasıyla soruşturma açıldı. İnsanlık onurundan nasibini almamış burjuva mizahçılar tarafından “trajikomik” olarak nitelendirilebilen bu olay, aslında acı ve karanlık bir tablonun göze çarpan kısımlarından yalnızca bir tanesi.

Biz, meseleye burjuva yazarların, mizahçıların yaklaştığı gibi yaklaşamayız; biz bu ölümün ardında düşüncesiz kaçaklar değil, bir insanı bavulun içine girebilecek hale getiren rezil bir düzen görürüz. Bu düzen; bu gencin ölümüne kasıtlı ve bilinçli olarak sebebiyet veren, çıkarları uğruna halkları ölüme mahkûm eden emperyalizmdir. Ölen her bir mültecinin faili kapitalizmin kendisidir.

Çeşitli sol-liberal çevreler de dahil olmak üzere “demokrasinin mabedi” olarak gösterilen Avrupa Birliği, bugün yoksul ülkelerde ölen yüzlerce, binlerce insanın başlıca sorumlularından birisidir. Nasıl ki bir patron, işçinin sırtından servetini büyütüp, işçiyi yokluğa mahkûm bırakıyorsa; benzer bir biçimde başta AB ve ABD olmak üzere emperyalistler de sömürdükleri toprakları yoksulluğa mahkûm bırakıyorlar. Örneğin Avrupa Birliği’nin ve işgalci Avrupa ülkelerinin Afrika’da sömürdüğü; kendi şaşaalı yaşamları uğruna üzerine bastığı halklar; ya yoksulluğun, sefaletin, açlığın içinde ölüyorlar ya da mülteci teknelerinde veya kaçış yollarında can veriyorlar. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinden (UNCHR) William Spindler, sadece bu yıl içerisinde yaklaşık 900 mültecinin Akdeniz’de boğularak hayatını kaybettiğine dikkat çekiyor.

Bütün bunlar yaşanmıyormuş gibi emperyalistler bir de basının önünde barıştan, kardeşlikten bahsediyor. Hadi oradan! Biz, işçiler ve emekçiler barışı, elleri kanlı “demokratlara” bırakmayacağız. Gerek iş havzalarında, gerek çıkar savaşlarında, gerekse mülteci kamplarında yaşanan toplu ölümlerin sorumlularına karşı yılmadan mücadele edeceğiz ve gerçek barışın tohumunu avuçlarımızda yeşerteceğiz.