Deli Dumrul vergisi!

Kıbrıs’ta yaşanan ekonomik kriz ve AB’nin krizi “çözmek” için ülkeye dayattığı önlemler, kapitalizmin karakterini, daha doğrusu karaktersizliğini, anlamak istemeyenlere bile çarpıcı biçimde gösteriyor. 

Kendinizi bir Kıbrıslı işçi, köylü, emekli veya kendi başına yaşamak zorunda olan yaşlı bir dul kadın yerine koyun. Yıllar, hatta on yıllar boyu dişinizden tırnağınızdan arttırarak tasarruf yapmışsınız. Ya kara günde kullanmak için. Ya çocuğunuz evlenecek diye. Ya kefen parası. Kocasının ölümünde üç kuruş tazminat almış dul kadın, eli ayağı tutmazsa hiç olmazsa bakıcı tutabilmek için para biriktirmiş emekli, çocuğunu üniversiteye göndermeye hazırlanan işçi. Mesela bankada yirmi bin liranız var. Birdenbire kendi devletiniz bile değil, Avrupa Birliği denen emperyalistler, yanlarına kötü şöhreti dünyaya yayılmış İMF’yi de alıp geliyorlar, bir Cumartesi sabahı mevduatınıza aniden hiç öngörülmemiş bir vergi koyuyorlar. Yüzde 7. Vergi dediysek sözün gelişi. Buna haraç denir. Ya da padişah zamanında müsadere diye bilinen kurumdur bu. Gitti mi 1500 liranız! Banka soyguncularına, hırsızlara, gaspçılara neden hiddetleniyorsunuz. Bir devlet böyle 6 milyar para elde edecek! Saddam Irak’ı, Kuzey Kore’si, Beşar Suriye’si “haydut devlet”miş! Siz haydutu kendi içinizde arayın!

Kıbrıs halkı (bizde Kıbrıs Rum kesimi diye bilinir, Güney Kıbrıs’ın halkı, yani Türkiye’nin işgali altında olmayan bölümü) başkalarının günahlarının kefaretini ödemeye mecbur tutuluyor. Kıbrıs’ın kapitalistleri, yani en başta bankacıları, Rus oligarklarıyla ve kara para aklayıcılarıyla yıllarca iş tuttular. Onlardan Kıbrıs bankalarına oluk oluk akan parayı kaldırıp Yunanistan’a yatırdılar. Sonra dünya kapitalizmi krize girip zayıf halkalardan Yunanistan batağa saplanınca Avrupa Birliği Yunanistan’ı gizliden iflas ettirmek için Yunan bankalarının alacaklılarına “saç traşı” yaptı. Yani başkalarının yanı sıra Kıbrıs bankaları Yunan bankalarından alacaklarının mesela yarısında feragat etti. Bu Kıbrıs bankalarını batağa sürükledi. Kıbrıs 2012 Haziran ayından beri bir önceki cumhurbaşkanı Hristofyas’ın başvurusu ile AB kurtarması bekliyor. Ama Merkel önce Hristofyas’ın yerine Anastasiadis’in seçilmesini bekledi. Sonra da kendi seçtirdiği cumhurbaşkanı ile derhal bu paket üzerinde anlaştı. Ama hesaplayamadıkları tek bir şey vardı. Emekçi halk faktörü. Anastasiadis paketi parlamentoya satamadı. Tek bir milletvekili bile olumlu oy kullanmadı pakete. Tek bir tane bile. Çekimser var, olumlu oy yok! Kıbrıs halkı kapitalistlerin günahlarının bedelini ödemek istemiyor. Bu da burjuva milletvekillerinin şimdilik AB’ye başkaldırması anlamına geliyor. Ama yarın?

Kapitalizm sapıtıyor. Bir yerden kurtarıyor, başka yerden batırıyor. Yunan bankalarını kurtaracağım diye Kıbrıs bankalarını batırdı. Şimdi onları kurtaracağım diye vergi adı altında haraç alıyor. Vergilendirme tekniğinde herhalde tarihte görülmemiş bir şey yapıyor. Akşamdan sabaha geriye yürüyen vergi koyuyor! Rus oligarklarını vergilendiriyor. Böylece Kıbrıs’ın daha da fazla batmasına çanak tutuyor. Vergi parlamento tarafından reddedilmiş bile olsa, artık bir bankacılık cenneti olarak Kıbrıs kara para aklayıcılarının ve oligarkların güvenini yitirdi. Şiedi bankalar açılır açılmaz, banka paniği yaşanabilir, paralar çekilmeye başlayabilir. O zaman AB kurtarmaya çalıştığı Kıbrıs bankalarını ve ekonomisini çökertmiş olur. Kıbrıs iflas ederse ve avrodan ayrılırsa tahvil piyasaları zordaki ülkelerin devlet tahvillerine para vermekten yine kaçınmaya başlar. İspanya ve İtalya zaten topun ağzındaydı. Birinin hem başbakanı, hem de kralının damadı yolsuzluk batağı içinde. Öteki hükümet kuracak başbakan bulamıyor. İki palyaço ülkenin elini kolunu bağlıyor. Kriz oralarda da alevlenir. Zaten Troyka’nın Kıbrıs’ta uyguladığı Deli Dumrul vergisinin aslında bir ilk test olduğu az çok kesin. Dolayısıyla, o ülkelerde de banka panikleri yaşanır.

Kıbrıs Merkez Bankası’nın başkanı şu sıralarda kendini iyi hissetmiyor olmalı. Çökmekte olan bir banka sisteminin tepesinde, onu kurtarmakla sorumlu mevkide oturmak kolay değil. Ama adamın bir de adıyla derdi mutlaka vardır. Banka paniği korkusuyla yaşayan bir ülkede ve bir Avrupa’da insanın adının Panikos olması hiç de hoş bir rastlantı değil. Tanıtalım: Panikos Dimitriadis. Kıbrıs Merkez Bankası Güvernörü. Ve de Troyka’nın ayaklarından biri olan Avrupa Merkez Bankası’nın Yönetim Kurulu üyesi.