Darısı Trump’ın başına!

Gerçek gazetesi başından beri Trump’ı “serseri mayın faşizmi” olarak niteliyor. Yani, Trump faşist bir parti örgütüne sahip değil, henüz sokak çeteleri de yok. Ancak, kendisi gibi “serseri mayınları” var. Onlardan biri geçtiğimiz günlerde bir gösterinin arasına arabasıyla dalıp bir kadın eylemciyi öldürdü, onlarca insanı yaraladı. (http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/ku-klux-klanini-neo-nazilerini-ortadogudaki-despotlarini-al-da-git.) Bu serseri mayın, DAİŞ’in Avrupa’da kendine yöntem edindiği saldırı biçimini uygulayarak, Amerikan İç Savaşı’ndan kalma ırkçı Konfederasyon (kölelik yanlısı ayrılıkçı eyaletlerin oluşturduğu birliğin adı) sembollerinin savunulmasını protesto eden eylemcileri hedef aldı. Bunun sonucu olarak, protestocu kitlelerin tepkisi ürkmek değil, gösterileri ülke çapında yaygınlaştırmak ve radikalleştirmek oldu.

İşte o gösterilerden biri de Kuzey Carolina eyaletinde Durham ilçesi eski adliye binası önünde cereyan etti. Aşağıda görüntülerini izleyebileceğiniz gösteri sırasında siyahi genç bir kadın -giyimine kuşamına bakılırsa emekçiler içinden mütevazı bir halk insanı, ismine (Takiyah Fatima Thompson) bakılırsa Müslüman aileden gelme kim bilir kaçıncı kuşak bir göçmen- bir merdivene tırmanıyor, sarı kemendi Konfederasyon heykelinin boynuna geçiriyor. Bu sırada protestocular var güçleriyle coşkulu biçimde “No Trumps, no KKK, no fascist USA!” yani “Trump’lara hayır, KKK’ye (son eylemlerde de ön plana çıkan Ku Klux Klan adlı tarihi ırkçı örgüt) hayır, faşist ABD’ye hayır!” diye bağırıyorlar, bir kısmı urganı çekerek heykeli deviriyorlar. Devamında yere düşüp zarar gören heykelin etrafını saran gençler bu ırkçılık sembolüne tükürüyorlar, onu tekmeliyorlar, gericiliğe karşı bu küçük zaferlerini kutlamak ister gibi gitarıyla üzerine oturuyor bir diğer siyah genç, fakat daha öfke dinmediği için başkaları da heykeli tekmelemeye gelince vazgeçip kalkıyor.

Benzer gösteriler pek çok yerde görülüyor. Mezarlıklarda, şehir merkezlerinde, hükümet binalarının önündeki benzer heykellere sprey boyalarla ya da balyozlarla zarar veriliyor. Amerikan devletinin buna tepkisi eyalet valisinin ağzından “bu anıtları kaldırmanın daha iyi bir yolu var”, ilçe şerifinin ağzından “dün çok ileri gittikleri konusunda hepimiz hemfikir olabiliriz” demek ve 22 yaşındaki Fatima’yı gözaltına almak oldu. Ne yapsaydı Fatima imza mı toplasaydı? Bu imzaları “Sayın valiye” bir yürüyüşle götürmek isterken bir ırkçı saldırganın arabasının altında mı kalmalıydı? Belki de şerifin polislerinden birinin kurşunuyla can vermeliydi. Onu beğenmezseniz şok tabancası ya da boğazını sıkarak nefessiz bırakma tercihleri de mevcut. Amerikalı sınıf kardeşlerimiz bu palavracılara kulak asmasalar iyi ederler: Fatima en doğrusunu yaptı. Kendi bildiği “daha iyi bir yoldan” gericilik abidesinden kurtulmanın yolunu buldu.

İç savaş sona ereli yüz elli yıldan fazla olsa da Trump’la birlikte iyice görüldüğü üzere nihai olarak ortadan kaldırılmayan her türden gericilik kapitalizmin krizi ile yeniden ve yeniden hortluyor. Bu durum karşısında her yaştan, her renkten emekçi birlik olup ayağa kalkmalı.

Trump içeride ve dışarıda çok sıkışmış durumda, adeta topun ağzında. Emekçi halkın yüzde 99’luk çoğunluğuna değil içinden geldiği zenginler kulübüne, %1’lik azınlığa yaslanan her iktidar gibi o da bu sıkışıklığı içeride ve dışarıda tehlikeli sularda yüzerek aşmaya çalışıyor.

ABD, kendine düşman seçtiklerinin heykellerinin devrilmesini her şeye muktedir olduğunu dünya âleme göstermek için sergiler durur. Irak’ı işgal edip Saddam heykellerinin devrilmesini izlettirdiler bütün dünyaya. Ukrayna’da kapitalizme dönüşten ancak yirmi küsur sene sonra faşist çetelere yıktırabildiler Lenin heykelini. Şimdi sıra Amerikalı sınıf kardeşlerimizde… Devirin o heykelleri! Devirin o serseri mayını! Çekin; Kore’den Venezüella’ya, Suriye’den Afrika’ya bütün dünyadaki sınıf kardeşleriniz olan bizlerin üzerinden çirkin altın rengi saçlarını, küçümser iğrenç dudak mimiklerini, aşağılayıcı bakışlarını! Dünyanın kalanı ve Amerikan halkı için daha geç olmadan!