Dakikada 2.700 (yazıyla iki bin yedi yüz) lira kazanan adam

ABD’nin kafayı servetle bozmuş iki dergisinden biri olan Forbes (öteki zaten adını İngilizce’deki servet kelimesinden (Fortune) almış), yedi yıldır “En zengin yüz Türk” diye bir liste yayınlıyor. Bu yılın kodamanlarını açıkladığı basın toplantısı hakkında Radikal gazetesi “9 yeni milyarderimiz oldu” manşetini atmış. Bunlar nasıl “bizim” oluyorsa artık.

 Milletçe 9 yeni milyarderimiz var diye sevinsek ne anlamı var? “Haydi pamuk eller cebe, biraz daha fazla vergi verin” desek, servetlerini, bugünlerde tuzu kuru Fransızların yaptığı gibi, o saat başka ülkelere taşırlar, şimdiden İsviçre bankalarında yatan paralara ilaveten. Bazısı, mesela ünlü Fransız oyuncular Gérard Dépardieu, Brigitte Bardot ve Monica Bellucci gibi, başka ülkelerin vatandaşlığına bile geçer. O zaman da “bizim” olacaklar mı? Böyle zengin oldular da kime faydaları oldu ki “bizim” oluyorlar? Neyse, Radikal’in cemaatçi şefini çok yormayalım sorularımızla.

Geçen yıl toplam 35 milyarderimiz varmış. Öyle milyarder deyip de Türk lirası milyarderi falan sanmayın. Has dolar milyarderlerinden söz ediyoruz. Dolayısıyla, verdiğimiz rakamları siz kabaca iki ile çarpın. Geçen senekilerin toplam 95 milyar doları varmış. Ama bu yıl 44 “milyarderimiz” olmuş. Toplam servetleri de 118 milyar dolara yükselmiş.

Malzeme çok ama zenginin malı züğürdün dilini çok yormasın. Biz sadece iki örnekten söz edeceğiz. Bunlardan biri Çukurova Holding’in sahibi Mehmet Emin Karamehmet. Durumu gerçekten üzücü.  Zavallıcık geçen yıl servetinden 500 milyon dolar yitirmiş. Bu yüzden ilk ona bile girememiş! Ancak on birinci sırada yer almış. Bu durumda BMC işçilerinin ücretlerini on aydır ödememiş olmasına kızmak mümkün mü? Hepi topu 2,5 milyar dolara bile ulaşmayan bir serveti var. Onunla mı ödesin yani işçilerin ücretlerini? Adam belli ki zarar ediyor, neden boğazına yapışıyorsunuz? İşin alayı bir yana, burada birdenbire burjuvazinin bir efsanesinin patladığını görmemek mümkün mü? Hani bu zenginler fakir fukaraya, işçiye emekçiye “ekmek kapısı” sağlayarak hayırlı bir toplumsal işlev görüyorlardı? Neden bu adam 2,5 milyar dolarlık kişisel servete sahip olduğu halde, işçiyi emekçiyi ekmek bile alamayacak duruma düşürüyor? Madem “ekmek kapısı” yaratıyor, elini atıversin 2,5 milyar dolara. Hemen bitecek değil ya, dile kolay 2,5 milyar dolar! Yapmaz, çünkü o işçiye “ekmek kapısı”, yani istihdam sağlamıyor. İşçi ona artı değer, yani kâr sağlıyor, o da ancak o artı değerden zenginleştikçe işçiye ücret veriyor. Her kim kapitalisti hayırsever, fakir fukara babası, toplumsal olarak olumlu işlev gören biri gibi gösteriyorsa, hemen onun kendi “ekmeğini” nasıl kazandığını araştırın!

Karamehmet’in durumuna üzüldük, Ferit Şahenk’in durumuna sevinerek teselli bulalım. Doğuş Holding’in ve Garanti Bankası’nın sahibi bu beyefendi, geçen yıl 2 milyar 600 milyon dolarlık servetiyle dördüncü sırada imiş. Bu yıl, hani, derler ya, “servetine servet katmış”, toplam 3 milyar 400 milyon dolarla birinci sıraya oturmuş. Allah kem gözden korusun! Gazete hesap etmiş, bir yıl içinde 800 milyon dolarlık servet artışı, Şahenk’in saniyede 25 dolar kazanması anlamına geliyormuş. Bunu dakikaya çevirecek olursak, 1.500 dolar, yani 2.700 Türk lirası ediyor. Dikkat, dakikada! Şimdi acaba kaç tane Doğuş Holding çalışanı ayda, tekrarlıyoruz, dakikada değil ayda 2.700 lira eşiğini geçiyordur net ücret bakımından? Bu adamlar ne kazanıyor, biz ne kazanıyoruz, anlıyor musunuz? Ücretler azıcık yükseldi mi ah vah etmeye başlayan patronların durumunu görüyor musunuz?

Unutmayın bu Ferit Şahenk’in kişisel geliri. İşçinin ürettiği ve şirketlerinin el koyduğu artı değerin sadece bir bölümü. Bununla bitmiyor. Kendisi listeye ilk sıradan girerken kızkardeşi Filiz Şahenk de Türkiye beşincisi olmuş. Onun serveti sadece 3 milyar dolarcık. Bunlara bir de artı değerin holding içinde kalan, yeniden yatırılan ya da yedek akçe gibi tutulan bölümlerini ekleyin. İşin nerelere kadar gittiği konusunda biraz daha iyi fikir sahibi olursunuz.

“Allah yürü ya kulum demiş” mi dediniz? Allah mı yoksa başkası mı? Şimdi anlıyor musunuz, Ferit Şahenk’in sahibi olduğu NTV’nin yayın politikası neden değişti? Şimdi anlıyor musunuz, Ferit Şahenk Erdoğan’ın elini sıkarken neden padişah önünde temenna eder gibi boyun eğiyor? Neyse ki şanslı Şahenk. Erdoğan da eski bakanı İdris Naim gibi, “nereden bileceğim beni sevdiğini, haydi bir takla at bakalım” dese ne yapacaktı?