Çipras’ın Düyun-u Umumiye’si!

Hain Çipras, bunu da yaptı! Yunan halkının zalim düşmanı Troyka’nın, beş yıl boyunca ne sosyal demokrat etiketli PASOK’un Yorgos Papandreu başkanlığındaki hükümetine, ne “teknisyenler hükümeti” diye anılan Papadimos hükümetine, ne de sağcı Yeni Demokrasi’nin Samaras başkanlığındaki hükümetine yaptırabildiğini yapmayı taahhüt etti. Beş yıldır Yunanistan’ın başında olan bütün burjuva partilerinin işçi sınıfından ve yoksul halktan korktuğu için yapamadığını Çipras yapmaya çalışacak!

Pazar günü ve Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan bütün gece boyunca, 17 saat süren bir toplantıdan sonra Avro grubu devlet ve hükümet başkanları bir plan üzerinde anlaştı. O plana göre Yunan parlamentosu 14 ve 15 Temmuz günlerinde mezarda emeklilik ve KDV artışı yasalarını geçirmek zorunda. Öyle böyle artış değil, birtakım sektörlerde yüzde 13’ten yüzde 23’e çıkıyor KDV. Ardından, İş Yasası gündeme gelecek. Esneklik, Yunan çalışma hayatının ana normu haline getirilecek. Sermaye Yunan işçi sınıfını teslim alacak. Kamu emekçileri cephesinde ise işten çıkartılma heyulası yükseliyor: memur sayısı fazlaymış, öyle buyurmuş Merkel ve arkadaşları.

Bütün bunların üzerine, burjuva partilerinin beş yıldır yapamadığı en önemli şeyi yapmaya hazırlanıyor Çipras: 50 milyar avroluk bir özelleştirme dalgası. Bu, hem 2010 Memorandum’unda, hem de 2012 Memorandum’unda olan bir koşul. Ama hiçbir hükümet doğru dürüst uygulamadı. Şayet verilen rakamlar doğru ise, 50 milyarlık taahhüde karşı bu kadar yılda sadece 3 milyarlık özelleştirme gerçekleşti. Diyeceksiniz ki, “aman canım, ötekiler gibi Çipras da taahhüt eder, sonra yapmaz, ne var bunda?” Ama işin püf noktası burada. Yeni anlaşmaya göre, özelleştirme Avrupa kurumlarının kontrolüne verilecek!

Sistem şöyle işleyecek: Troyka’nın atayacağı birtakım kurumlar 50 milyarlık özelleştirme programının denetimini yürütecek. Özelleştirmeden gelen gelirlerin yarısı Yunan bankalarının sermaye yapılarının güçlendirilmesine, yarısı borçların ödenmesine gidecek. Belli ki ya avro grubu halka sevimli göstermek için düşünmüş, ya da Çipras görüntüyü kurtarmak için sonradan ekletmiş: bir bölümü de yatırıma ayrılacak. Özelleştirme gelirlerinin toplanması ve özel olarak belirlenmiş bu amaçlara yönelik kullanımı AB kontrolünde olacak.

Buna bizde Düyun-u Umumiye denir! Osmanlı 19. yüzyılın son çeyreğinde borç batağına battığında Düvel-i Muazzama (yani yeni yeni yükselmekte olan emperyalizmin büyük devletleri) 1881’de Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) adlı bir kurum kurup Osmanlı’nın maliyesini kontrol altına almışlar, devlet gelirlerinin nasıl harcanacağına kendileri karar vermişler ve elbette bugün “Abdülhamid Han Sultan” diye yüceltilmeye çalışılan Kızıl Sultan’ın (komünist anlamında değil “kanlı” anlamında Kızıl!) köylünün iliğini emerek topladığı vergileri esas olarak dış borçları ödemek için ayırmışlardı. Şimdi komşumuza yapılmakta olan tam tamına budur!

İş buralara kadar geldi! Yunan halkının neredeyse üçte ikisinin kemer sıkmaya karşı yükselttiği “Oxi” sesi, Çipras sayesinde, kendisine bir köleleştirme paketi olarak döndü! Ne “umut kaynağı” imiş şu Syriza! Devrimci Marksistleri hayalci bulanların “gerçekçiliği” de buraya kadar! Ne devrimcisiniz, ne gerçekçi! Haydi açıktan özeleştiri yapamıyorsunuz, “acaba ben nerede yanıldım?” diye soruyor musunuz bari?

Peki, bu köleleştirme ve süründürme paketi uygulanabilecek mi? Yunan Düyun-u Umumiyesi kurulabilecek mi? O kadar çelişkili ve gelgitli bir durumdaki hem Yunanistan, hem Avrupa, anlaşma “oybirliği” ile yapıldı diye ne kadar vurgulansa da düşük ihtimal uygulanabilmesi. Avrupa burjuvazisi hâlâ kendi içinde tepişiyor: toplantı 17 saat sürdüyse hain Çipras “direndiği” için değildir, Almanya ile Fransa birbirine girdiler! Şimdi sadece Yunan meclisinden değil her parlamentodan onay alınacak olması bile içeride ne kadar gerilim olduğunu gösteriyor.

Yunanistan’a gelince, Çipras’ın sağlam bir tabanı var: kemer sıkma taraftarı sağcı blok bu, sağcı Yeni Demokrasi, PASOK ve Potima (Nehir) adlı uydurma parti. Çipras, 25 Ocak seçimlerinde kendisine oy verenlerin değil, kendisine karşı olanların seçtiği milletvekillerine güvenecek en çok! Peki, Syriza milletvekilleri? Şimdi Syriza içinde ayrışmalar yaşanacak. Yunan krizi şimdi aslına dönecek ve siyasi bir kriz biçimini alacak. Bunun için halkın gücünü göstermesi gerekir. Referandumda işçi sınıfı ve halk yumruğunu masaya vurdu. Syriza önderliği ise halka ihanet etti. Halk bu aşamada fena halde demoralize, şaşkın, dağılmış bir psikoloji içinde. Halka yol gösteren devrimci güçlere acilen ihtiyaç var. Kardeş partimiz EEK bu güçler arasında en berrak programa ve tarihsel sürecin Marksist bir kavrayışına sahip.

Kimin kazanacağını mücadele belirleyecek. Bütün dünya krizinin çelişkileri yoğunlaşmış biçimde Yunanistan’da yaşanıyor. Anlatılan hepimizin hikâyesidir.