Bütün ülkelerin çevrecileri, birleşin!

Eski başbakan Mesut Yılmaz’ın BirGün gazetesinden Enver Aysever’e 90’lı yılların faili meçhulleri konusunda yaptığı açıklamada bazı devlet sırlarından söz etmesi, Türkiye ile Yunanistan arasındaki rekabette kullanılan korkunç yöntemleri gündeme getirdi. Anlaşılan bunlardan biri de rakip ülkede orman yangını çıkartmak. Burjuvazinin devletleri sözde “ulusal” çıkarları koruyacağım, düşmanımı alt edeceğim derken, demek ki güzelim Ege’nin iki yakasında doğayı mahvediyorlar! Yılmaz’ın bu açıklamasından sonra, Türkiye’de kendine “çevreci”, “ekolojist”, “yeşil” diyen herkesin ve her örgütün ayağa kalkması gerekir. Ege hepimizindir! Doğanın ulusu yoktur!

Mesut Yılmaz Yunanistan’dan gelen sert tepkiden sonra Türkiye zor duruma düşünce şimdi işi saptırmaya çalışıyor. Yok onu demek istememiş. Açıklama BirGün’de dört gün önce yayınlanmış. Görüşmeyi yapan, deneyimli bir gazeteci olan Enver Aysever. Mesut Yılmaz açıklama gazetede çıkınca itiraz falan etmemiş. Yunanistan tepki gösterdikten sonra, “ben öyle dememiştim”! Neden daha önce açıklamadınız öyle demediğinizi, beyefendi? Gazetedeki demecin ilgili bölümünü okuyalım: “Devlet sırrı dışındaki tüm bilgiler raporda [Susurluk konusundaki ünlü Kutlu Savaş raporundan söz ediliyor] var. Devlet sırrı olanlar Azerbaycan’da darbe girişimi, Yunanistan’a orman misillemesi gibi konular. Faili meçhuller için engel yok.” Ne dediği açık değil mi? Faili meçhuller araştırılabilir, ötekiler devlet sırrı diyor. Azerbaycan’a karşı darbe girişimini bütün dünya biliyor. Bu durumda Yunanistan’a orman misillemesinin ne olduğu belli değil mi?

Beyefendi hazretleri şimdi ne diyor? Açıklaması şöyle: “Konu tamamen yanlış anlaşılmıştır, Enver Aysever ile yaptığım görüşmede 90’lı yıllarda Ege sahillerinde meydana gelen orman yangınlarının Yunan gizli servisiyle ilişkili olduğuna ilişkin değerlendirmelerin, bu bilgiler kanıtlanmadıkça yayınlanmasının dış politika açısından sakıncalı olacağı ifade edilmiştir. Anlaşılacağı gibi olay Yunanistan’daki değil Türkiye’deki orman yangınlarıyla ilgilidir.” Peki “misilleme” neydi, beyefendi? Siz “yayınlanma” dediniz de Enver Aysever “misilleme” mi yazdı? O ne biçim gazetecilik? Dava edin bu gazeteciyi! Maskaralığın alemi yok! Olan yalın olarak şudur: Mesut Yılmaz, o dönemden düşman olduğu rakibesi Tansu Çiller’e bir kazık atmak isterken, bastıramadığı düşmanca duygular yüzünden gereğinden fazla konuşmuştur. Bu da Türkiye devletinin orman yakmayı politik bir araç olarak kullandığını cümle aleme ilan etmiştir. Şimdi soruyoruz: PKK’ye karşı savaş sırasında da Kürt illerinde de pek çok orman yangını çıkıyordu. Acaba bunlar da devletin planlı eylemleri olmasın?

Ormanların gezegenimizin akciğerleri olduğuna inanan, doğanın bütün insanlığın ve canlılar aleminin geleceği için önemini kavramış olan bütün birey ve hareketlere şimdi görev düşüyor. Öyle plajlardan pet şişe toplamakla, çocuklara “aman sokağa çöp atmayın” demekle olmaz. Esas görev böyle anlarda ortaya çıkar. Anlaşılmıştır ki, Türkiye ile Yunanistan arasındaki rekabette kullanılan korkunç yöntemlerden biri de rakip ülkede orman yangını çıkartmak. Burjuvazinin devletleri sözde “ulusal” çıkarları koruyacağım ve düşmanımı alt edeceğim derken, güzelim Ege’nin iki yakasında doğayı mahvediyorlar! Yılmaz’ın bu açıklamasından sonra, Türkiye’de kendine “çevreci”, “ekolojist”, “yeşil” diyen herkesin ve her örgütün ayağa kalkması gerekir. Ege hepimizindir! Doğanın ulusu yoktur!

Bize “Yunanistan’dan mı yanasınız?” diye soran aklı evveller olabilir. Hayır, biz Ege’den yanayız, zeytin ağaçlarının avukatıyız, doğayı savunuyoruz, insanlığı korumaya çalışıyoruz, canlılardan ve hayattan yanayız. Her kim orman yaktıysa, ister Yunan devleti, ister Türk devleti, teşhir edilmeli, yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır!

Eski başbakan Mesut Yılmaz’ın BirGün gazetesinden Enver Aysever’e 90’lı yılların faili meçhulleri konusunda yaptığı açıklamada bazı devlet sırlarından söz etmesi, Türkiye ile Yunanistan arasındaki rekabette kullanılan korkunç yöntemleri gündeme getirdi. Anlaşılan bunlardan biri de rakip ülkede orman yangını çıkartmak. Burjuvazinin devletleri sözde “ulusal” çıkarları koruyacağım, düşmanımı alt edeceğim derken, demek ki güzelim Ege’nin iki yakasında doğayı mahvediyorlar! Yılmaz’ın bu açıklamasından sonra, Türkiye’de kendine “çevreci”, “ekolojist”, “yeşil” diyen herkesin ve her örgütün ayağa kalkması gerekir. Ege hepimizindir! Doğanın ulusu yoktur!

Mesut Yılmaz Yunanistan’dan gelen sert tepkiden sonra Türkiye zor duruma düşünce şimdi işi saptırmaya çalışıyor. Yok onu demek istememiş. Açıklama BirGün’de dört gün önce yayınlanmış. Görüşmeyi yapan, deneyimli bir gazeteci olan Enver Aysever. Mesut Yılmaz açıklama gazetede çıkınca itiraz falan etmemiş. Yunanistan tepki gösterdikten sonra, “ben öyle dememiştim”! Neden daha önce açıklamadınız öyle demediğinizi, beyefendi?

Gazetedeki demecin ilgili bölümünü okuyalım: “Devlet sırrı dışındaki tüm bilgiler raporda [Susurluk konusundaki ünlü Kutlu Savaş raporundan söz ediliyor] var. Devlet sırrı olanlar Azerbaycan’da darbe girişimi, Yunanistan’a orman misillemesi gibi konular. Faili meçhuller için engel yok.” Ne dediği açık değil mi? Faili meçhuller araştırılabilir, ötekiler devlet sırrı diyor. Azerbaycan’a karşı darbe girişimini bütün dünya biliyor. Bu durumda Yunanistan’a orman misillemesinin ne olduğu belli değil mi?

Beyefendi hazretleri şimdi ne diyor? Açıklaması şöyle: “Konu tamamen yanlış anlaşılmıştır, Enver Aysever ile yaptığım görüşmede 90’lı yıllarda Ege sahillerinde meydana gelen orman yangınlarının Yunan gizli servisiyle ilişkili olduğuna ilişkin değerlendirmelerin, bu bilgiler kanıtlanmadıkça yayınlanmasının dış politika açısından sakıncalı olacağı ifade edilmiştir. Anlaşılacağı gibi olay Yunanistan’daki değil Türkiye’deki orman yangınlarıyla ilgilidir.”

Peki “misilleme” neydi, beyefendi? Siz “yayınlanma” dediniz de Enver Aysever “misilleme” mi yazdı? O ne biçim gazetecilik? Dava edin bu gazeteciyi!

Maskaralığın alemi yok! Olan yalın olarak şudur: Mesut Yılmaz, o dönemden düşman olduğu rakibesi Tansu Çiller’e bir kazık atmak isterken, bastıramadığı düşmanca duygular yüzünden gereğinden fazla konuşmuştur. Bu da Türkiye devletinin orman yakmayı politik bir araç olarak kullandığını cümle aleme ilan etmiştir. Şimdi soruyoruz: PKK’ye karşı savaş sırasında da Kürt illerinde de pek çok orman yangını çıkıyordu. Acaba bunlar da devletin planlı eylemleri olmasın?

Ormanların gezegenimizin akciğerleri olduğuna inanan, doğanın bütün insanlığın ve canlılar aleminin geleceği için önemini kavramış olan bütün birey ve hareketlere şimdi görev düşüyor. Öyle plajlardan pet şişe toplamakla, çocuklara “aman sokağa çöp atmayın” demekle olmaz. Esas görev böyle anlarda ortaya çıkar. Anlaşılmıştır ki, Türkiye ile Yunanistan arasındaki rekabette kullanılan korkunç yöntemlerden biri de rakip ülkede orman yangını çıkartmak. Burjuvazinin devletleri sözde “ulusal” çıkarları koruyacağım ve düşmanımı alt edeceğim derken, güzelim Ege’nin iki yakasında doğayı mahvediyorlar! Yılmaz’ın bu açıklamasından sonra, Türkiye’de kendine “çevreci”, “ekolojist”, “yeşil” diyen herkesin ve her örgütün ayağa kalkması gerekir. Ege hepimizindir! Doğanın ulusu yoktur!

Bize “Yunanistan’dan mı yanasınız?” diye soran aklı evveller olabilir. Hayır, biz Ege’den yanayız, zeytin ağaçlarının avukatıyız, doğayı savunuyoruz, insanlığı korumaya çalışıyoruz, canlılardan ve hayattan yanayız. Her kim orman yaktıysa, ister Yunan devleti, ister Türk devleti, teşhir edilmeli, yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır!