Bülent Arınç’tan Uludere incileri!

Bütün söylenenlerden Bülent Arınç’ın dünyadan haberi olmadığı, gazete bile okumadığı ortaya çıkıyor. Hatta Genelkurmay açıklamasını bile okumamış! Söylediği hiçbir söz ciddiye alınamaz, çünkü her birini çürüten açıklamalar, daha önce bölge halkı tarafından, hatta Genelkurmay tarafından yapılmıştı.

 

Uludere katliamının gördüğü büyük tepki, yaşanan olayın apaçık hunharlığı, 35 sivil, yoksul ve gencecik insanın hayatını yitirmiş olması, bunların 28’inin aynı aileye mensup olması, olayın Kürt halkında yarttığı öfke, bütün bunlar devlet kurumlarının, hükümetin ve AKP’nin başlangıçta savunmaya geçmekten başka çaresi kalmamasına yol açtı. Dolayısıyla, AKP ve hükümet olaydan sonra “soruşturma açılacaktır” demeye başladılar. Soruşturma, ama ne soruşturma!

Soruşturma elbette birçok ayrıntı üzerinde duracaktır. Ama sonuçta saptanması gereken şeyler esas olarak iki noktada toplanacaktır: (1) Bu cinayet neden işlendi? Yani burada kasıt mı vardı, aldatılma mı vardı, düpedüz yanlış karar yani hata mı? (2) Bu olasılıklardan hangisinin geçerli olduğuna bağlı olarak farklı kurum ve bireylerin sorumluluk derecesi nedir?

Yukarıdaki sıralamanın da gösterdiği gibi, sorumluların saptanabilmesi için sorumluluğun ne olduğunun saptanabilmesi gerekir. Öyleyse esas soru, bu olayda kasıt olup olmadığıdır. Şimdi hükümetin ve AKP’nin bu konudaki yaklaşımına bakalım.

Olayın üstünün örtülmeyeceği konusunda ilk açıklama, AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’ten geldi. Kendisi de Vanlı bir Kürt olan Çelik, olayın üstünün örtülmeyeceğini, ciddi şekilde soruşturulacağını belirtti. Ama daha ilk 24 saat içinde yapılan bu açıklamada Çelik aynı zamanda teşhisi de koymuştu: “operasyon hatası”. Siz madem soruşturma yapacaksınız, ortada sadece bir hata olduğuna soruşturma yapılmadan önce nasıl karar veriyorsunuz?

İkinci olarak Başbakan Erdoğan konuştu. Erdoğan da soruşturma yapılacağını söylüyordu ama aynı zamanda her zamanki üslubuyla şunu da belirtmekten kaçınmıyordu: “Hiçbir devlet kendi halkını bombalamaz.” Bu lafın bu genelliği içinde düpedüz abes olduğunu hemen kendisi de fark ederek düzeltmeye gidiyordu sonra. Ne de olsa daha yeni Dersim’de devletin binlerce vatandaşını kasıtlı olarak öldürmüş olduğunu kendisi söylemişti. Ayrıca, son zamanlarda defalarca en azından Suriye hakkında kendi halkını katleden devletlerden bahsetmişti. Dolayısıyla, hemen ekledi: Geçmişte böyle şeyler yapılmış olabilir ama bizim hükümetimiz böyle şeyler yapmaz, falan filan. Siz bütün bunları söyledikten sonra soruşturma ne işe yaradı?

Son olarak, Bülent Arınç altı buçuk saatlik bakanlar Kurulu toplantısından sonra konuştu. Olayda kasıt olmadığını, ihmalin araştırılmakta olduğunu beyan etti. Soruşturma henüz bitmemiş, ama Bülent Arınç ortada kasıt olmadığını biliyor! Ne kadar önemli bir şey ki ihmal araştırılıyormuş. Hani, belki ihmal ya da hata da yoktur da, kader öyle istediği için ölmüştür 35 gencecik insan!

Arınç ayrıca başka sözler de ediyor. Grubun yapılan uyarıları (işaret fişekleri vb.) dikkate almadığını söylüyor. “Biz terörist değiliz” diye haber iletebileceklerini, ama iletmediklerini söylüyor.

Bütün söylenenlerden Bülent Arınç’ın dünyadan haberi olmadığı, gazete bile okumadığı ortaya çıkıyor. Hatta Genelkurmay açıklamasını bile okumamış! Söylediği hiçbir söz ciddiye alınamaz, çünkü her birini çürüten açıklamalar, daha önce bölge halkı tarafından, hatta Genelkurmay tarafından yapılmıştı. Bölge halkının açıklamaları da öyle Arınç’ın okumayacağı gazetelerde, Özgür Gündem’de veya sol gazetelerde çıkmadı. Hürriyet’e, Radikal’e falan baksa yeterdi.

Arınç uyarıların dikkat alınmadığını söylüyor. Oysa ölenlerin yakınlarının Hürriyet gazetesine anlattıklarına göre, jandarma üç saate yakın süre boyunca grubun yolunu kesiyor. Bundan daha önemlisi, Genelkurmay açıklaması. Arınç’a göre, ordu grubu “ikaz” etmiş, ama onlar dinlememişler. Oysa Genelkurmay’ın ünlü açıklamasının anlamı, “biz çok makul sebeplerle bu insanları PKK’li sandık” diyordu. Yani, Arınç’a göre Genelkurmay PKK’li sandığı insanları “bakın birazdan sizi öldüreceğiz, isterseniz kaçın” diye uyarıyormuş!

Arınç “biz terörist değiliz” diye haber yollasalardı diyor. Oysa ölenlerden Davut Encü’nün korucubaşı amcası Gülyazı Taburu’nu arayarak “bunlar bizimkiler” diyor, ama karşı taraftan “biz bir şey yapamayız” cevabı alıyor.

Arınç olayda kasıt yok diyor. Oysa koruculuk faaliyetleri sırasında iki gözünü de yitiren ve oğlu bu olayda ölen Mehmet Encü şöyle diyor: “Devlet orada kaçakçılık yapıldığını biliyordu. Terörü bahane etmesinler.” Bir korucu, devletin “gazi”si bir korucu böyle diyorsa, acaba kasıt var mı diye sormak gerekmez mi?

Tabii, açıklamaları Bakanlar Kurulu sonrasında yapıldığına göre, anlaşılan bu görüşler kişisel değil, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görüşleri!

Açıktır ki, AKP hükümetinin soruşturması göz boyama işlevini görüyor. Bu olayın hakikatinin ortaya çıkması için peşini bırakmamak gerekir.