Bir cezaevi yönetimi metodu olarak tecavüz

Cezaevi hayatı dışında, çocuk yaşında bu tür taciz ve tecavüzlere maruz kalan insanların öyküleri, koskoca toplumların aylarca, yıllarca tartıştığı birer dram haline geliyor. Bu tür tek tek insanlar, olanakları el veriyorsa, hayatları boyunca psikiyatrlara, psikanalistlere giderek tedavi olmaya çalışıyor. Gaddarlığın bu kadarı ancak kendisi hayat boyu cezaevine tıkılması gereken bir düzen tarafından uygulanabilir!

Adana Pozantı M Tipi Cezaevi’nde “taş atan çocuklar” olarak bilinen Kürt çocuklarına adli koğuşta yapılan taciz ve tecavüzler henüz açık bir yara. Pozantı olayı sitemizde daha önce iki yazı ile ele alındı. (Bkz. “Pozanti M(ezalim) Tipi Cezaevi” http://www.gercekgazetesi.net/index.php/yazlar/gundemdekiler/item/1213-pozant%C4%B1-mezalim-tipi-cezaevi ve “ ‘Taş atan’ çocuklar tutuklansın, işkenceci ‘yetkililer’ tutuklansın!” http://www.gercekgazetesi.net/index.php/yazlar/gundemdekiler/item/1236-%E2%80%9Cta%C5%9F-atan%E2%80%9D-%C3%A7ocuklar-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1ls%C4%B1n-i%C5%9Fkenceci-%E2%80%9Cyetkililer%E2%80%9D-tutuklans%C4%B1n) Ama bu arada olayın hiç de o cezaevine özgü olmadığı adım adım ortaya çıkıyor.

Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde siyasi tutuklu çocukların yetişkin adli mahkûmların koğuşuna alınmak istendiğine dair haber Türkiye’nin yüzünün kızarmak bilmediğini gösteriyor. Bunun yanı sıra Mersin Cezaevi’nde yaşanan bir tecavüz vakası da basına sızdı. Öte yandan çocuk cezaevleri arasında model olarak gösterilen Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde de tecavüz vakaları yaşandığını, Hopa davasından bu cezaevinde tutuklu bulunan ODTÜ öğrencisi Ömür Çağdaş Ersoy Özgür Gündem gazetesinde yazdı (5 Mart 2012).

Görüldüğü gibi çocuk tutuklulara tecavüz münferit değil, tam tersine sistematik. Gerçekten ciddiyetle araştırılsa, bu dört cezaevinin ötesinde tecavüzün son derecede yaygın olduğunun ortaya çıkacağına hiç kuşku yok. Bu, Pozantı’da yaşanan olaya yaklaşımın yetersiz olduğunu ortaya koyuyor. Mesele Pozantı’daki müdür meselesinin çok ötesine gidiyor. Hatta basında en ileri ifade biçimi olan “devlet kontrolünde tecavüz” ifadesinin bile yeterli olmadığını belirtmek gerekir. Bu son yaklaşım, meselenin tek tek müdürler değil devletin politikası olduğunu ifade etmiş oluyor. Ama bunun devletin ihmali olmadığı, kasıtlı, amaçlı, planlı bir politika olduğu gerçeği hâlâ ifade edilmiş olmuyor.

Neden planlı bir devlet politikası olduğunu anlayabilmek için şunu kavramak gerekli: Türkiye’de uygulanan hapis cezaları, mahkûmları sadece özgürlüklerinden yoksun bırakmaya değil, aynı zamanda cinsel hayatlarından koparmaya dayanıyor. Buna işaret edilmesi ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir. Oysa birçok ülkede mahkûmların belirli aralıklarla cezaevinde eşleriyle birlikte kalmaları yasal olarak kabul edilmiş bir uygulamadır.

Bu konuya kayıtsız kalan Türkiye devleti, bunun yerine cezaevlerini yönetmeyi başa çıkılabilir hale getirebilmek için küçük çocukları koğuşların en güçlü mahpuslarının önüne yem olarak atıyor. Adli koğuşların her zaman belirli koğuş ağalarının hâkimiyeti altında olduğu, iyi bilinen bir sosyolojik gerçektir. Buna genç ve çocuk koğuşları da dâhildir. Cezaevi idaresi bu ağaların ve öteki güçlü mahpusların ihtiyaçlarını karşıladığı ölçüde, koğuşlarda huzursuzluğun kontrol altında olmasını sağlamış olur. İşte bu yüzdendir ki, Türkiye’de çocuklar ya da gençler bu güçlü mahpuslara kurban olarak verilmektedir.

Hele hele bu çocuklar adli değil de siyasi tutuklular ya da mahkûmlarsa. Hele hele Kürt iseler, “taş atan çocuklar” iseler, devletin gözünde “terörist” iseler. O zaman bir taşla iki kuş vuruluyor, hem cezaevi “iyi yönetiliyor”, hem de “terörist”e iyi bir ders veriliyor, yani “Türkiye iyi yönetiliyor” demektir!

Cezaevi hayatı dışında, çocuk yaşında bu tür taciz ve tecavüzlere maruz kalan insanların öyküleri, koskoca toplumların aylarca, yıllarca tartıştığı birer dram haline geliyor. Bu tür tek tek insanlar, olanakları el veriyorsa, hayatları boyunca psikiyatrlara, psikanalistlere giderek tedavi olmaya çalışıyor. Ama bugün Türkiye’de neredeyse her gün ya da her hafta bir küçük çocuk devletin cezaevlerini kolay yönetmek için ve/veya “teröristleri” cezalandırmak için bellediği bir yöntemin sonucu olarak bu ağır taarruza maruz kalıyor. Geçici bir eleştiri furyası dışında kimse bu konuda parmağını kımıldatmıyor.

Gaddarlığın bu kadarı ancak kendisi hayat boyu cezaevine tıkılması gereken bir düzen tarafından uygulanabilir!