Akdeniz, Çukurova ve Bölge Cezaevleri’nde provokasyon, baskı ve taciz

Hapishanelerde zaten uzun bir süredir devam eden baskı, sindirme, provokasyon ve taciz uygulamaları, 15 Temmuz sonrası OHAL fırsatçılığı ile çok daha fazla yoğunlaşmış, çeşitlenmiş ve sistematik olarak daha da sıklaşmış durumda. Keyfi görüş yasağı, yayın ve kitapların ulaştırılmaması, geç ulaştırılması, mektuplara el konulması, hukuki olmayan sansür uygulaması artık vakayı adiyeden sayılıyor.

Fiziksel ve psikolojik işkencenin çeşitli biçimlerinin en son ve canlı örnekleri ise birçok hapishanede olduğu gibi Doğu Akdeniz, Çukurova ve yakın çevre cezaevlerinde de yaşanmakta. Daha önce Adana’nın Karataş İlçesi’nde bulunan ve birkaç ay önce Mersin’in Tarsus İlçesi’ne nakledilen Bölge Kadın Cezaevi’nde daha önce de gündeme gelen baskı ve özellikle taciz vakaları devam ediyor. O kadar ki bizzat hapishane personeli tarafından yapılan taciz tutsakları da aşarak yakınlarına yönelmiş durumda. Bu konuda TBMM’ye soru önergesi dahi verilmiş olmasına rağmen (HDP Adana milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından) vakalarda çok az düşüş meydana geldi.

 

Benzer baskı ve buna ek olarak provokasyon vakası ise geçtiğimiz hafta içinde Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde meydana geldi. Öyle ki; sayımı bahane ederek gardiyanların başlattığı provokasyonda ilk haberlere göre ölü ve yaralı iddiası vardı. Avukatların ve İHD yetkililerinin hemen müdahil olmasıyla olaylar büyümeden önlendi. Neyse ki ölü ve yaralı haberleri doğru çıkmadı.

 

Yine benzer baskı ve sindirme uygulamalarının olduğuna ilişkin bilgiler Osmaniye Bölge Cezaevi’nden, Gaziantep H Tipi Cezaevi’nden ve Silifke Cezaevi’nden de gelmekte.

 

Bütün bunların yanı sıra siyasi otorite birkaç yıl önce başlatmış olduğu “en uzak yere sevk” uygulamasını da doruğa çıkarmış durumda. Özellikle Kürdistan ve geçiş bölgeleri olan Çukurova ve Doğu Akdeniz cezaevlerindeki (özellikle Kürt) siyasi tutsaklar, sadece tutsaklara değil, aynı zamanda ailelerine de ceza anlamına gelecek şekilde mümkün olan en uzak yerlere; örneğin Trabzon’a, Artvin’e, Tekirdağ’a, Kırklareli’ne sevk ediliyor. Çoğunluğu Kürdistan illerinde ve köylerinde yaşayan ailelerin Adana’ya, Mersin’e, Osmaniye’ye dahi gelemezken oralara nasıl gideceklerini varın siz tahmin edin!

 

Gerekçe ise doluluk, yer yetersizliği. Oysa nedense(!) hapishanelerdeki çete üyelerinin, uyuşturucu tacirlerinin yerleri hiç değişmediği gibi, ailelerinin durumuna göre her zaman daha yakın yerlere sevkleri hiç zaman geçirmeden yapılıyor.

 

Özellikle OHAL fırsatçılığına karşı; diğerlerine göre her zaman en zor ve en korumasız durumda bulunan hapishane tutsaklarını daha da fazla gündeme getirmek, gündemde  tutmak, sahiplenmek gerekiyor.