Açlık ücretine hayır! Geçinebilecek ücret istiyoruz!

Asgari ücret komisyonu 2018 yılı asgari ücretini belirlemek için Aralık ayında toplanıyor. Bu komisyonda hükümeti temsilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, patronları temsilen TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) ve işçi tarafını ise en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş temsil ediyor. Komisyonda patron tarafı iki bir önde. Çünkü iktidar sermayenin yanında.

Asgari ücret cebinizden verdiğiniz bahşiş değildir

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi asgari ücretle ilgili yaptığı açıklamada “asgari ücretin Türkiye'de milli gelire oranına baktığımız zaman hakikaten en üst seviyelerdeyiz” diyerek iktidarın emekçi halkın gerçeklerine epey yukarıdan, şirketlerin gökdelenlerin tepesindeki seviyelerden baktıklarını göstermiş oldu.

Bir de arkasına bildik demagojiyi ekliyor: “Kimse cebinden vermiyor, Türkiye imkan ve kaynaklarıyla veriyor.”

O söylediğiniz milli geliri, Türkiye’nin imkan ve kaynaklarını gece gündüz çalışıp asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca emekçi üretiyor. Zeybekçi’nin patron kafası, işçi ve emekçiden ayrı bir Türkiye var sayıyor. Patron kafası öyle işler. Çünkü aksi takdirde koca Türkiye’nin açlık sınırının altında yaşayıp bir avuç asalak patronu beslediği gerçeğini açık etmiş olurlar.

Açlık değil geçim ücreti istiyoruz

Türkiye’nin gerçeğini ise emekçiler görüyor. Türk-İş’in Ekim ayı için açıkladığı rakamlar 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 1544 lira, yoksulluk sınırının ise 5030 lira olduğunu gösteriyor. Bekâr işçinin yaşam maliyeti ise 1901 lira. Geçtiğimiz yıl yapılan zam, enflasyon karşısında eridi ve alım gücü zam öncesinden de geriye düştü. Enflasyon dolu dizgin giderken söz konusu rakamların her ay üzerine en az 20-30 lira koyarak artacağı da ortada.

Erkek ve kadının birlikte çalıştığı durumda yoksulluk sınırını aşabilmek için en az 2600 liralık bir ücret gerekli. Hükümet ve patronlar el ele asgari ücreti 1600 sınırına çekmenin çabası içindeler.

Asgari ücretten vergi alınmasına son!

Asgari ücretin vergiden muaf tutulması talepleri ise her zaman olduğu gibi AKP iktidarının duvarına çarpıp geri dönmekte. Halbuki sayısı 6,5 milyona ulaşan asgari ücretliden senede 7,8 milyar liraya yakın gelir vergisi kesiliyor. KDV ve ÖTV de eklenince adeta asgari ücretli evini geçindiremediği gibi ülkeyi sırtında taşıyor. Sadece bankaların yıllık kârı 20 milyardan fazla iken Koç Holding’in yıllık hasılatı 23 milyar lira olarak açıklanmışken asgari ücretlinin üzerine çullanmanın açıklanabilir yanı yoktur.

Patrona devletin asgari ücret desteği bitiyor 100 lirayı işçiden çıkaracak

Çalışma Bakanlığı’ndan geçtiğimiz yıl patronlara yapılan 100 liralık desteğin kaldırılacağı açıklaması geldi. Bu destek, 1 Kasım seçimlerinden önce AKP’nin seçim yatırımı olarak asgari ücreti 1300 liraya çıkarmasının karşılığında patronları ikna etmek üzere uygulanmıştı. İşçiler çalışıp üretip patrona kazandırdılar ancak ücretlerinin 100 lirasını devletten almış oldular. İşçi başına verilen 100 lira devlet bütçesinde 9 milyar liradan fazla yük oluşturuyor. İktidar bu yükü yaratan sanki asgari ücretliymiş gibi bir hava yaratıyor. Böylece masada patronun pazarlık gücünü arttırıyor ve zam miktarını düşük tutmak için gerekçe yaratıyor. Yani geçtiğimiz dönem devlet bütçesinden dolaylı olarak emekçi halkın sırtına yıkılan 9 milyar bu sefer doğrudan düşük zam oranları verilerek işçiden çıkartılmak istenecek.

Patron masada işçi meydanlarda ağırlığını koyar

Asgari ücretin açlık sınırının üstüne çıkarılması öyle büyük bir talep değil. Asgari ücret alan 7 milyon işçinin patronlara sağladığı kârlar karşısında lafı bile edilmez. Ancak içinde bulunduğumuz sistem asgari ücrete emekçinin karnından değil patronun cebinden bakıyor. Asgari ücret komisyonunun iki üyesi iktidar ve patron sendikası “açlık ve yoksulluk sınırı” üzerinden değil “brüt asgari ücretin işverene maliyeti” üzerinden hesap yaptığı için de sonuç baştan belli oluyor.

Masa başındaki patron ağırlığını tek başına Türk-İş’in dengelemesi mümkün değil. Tüm sendikalar bir asgari ücret seferberliği ile alanları doldurmalı ve esas ağırlığı milyonlarca emekçi ve ailesi ile meydanlarda oluşturmalıdır.