ABD’de faşizm başını kaldırıyor

Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından pandoranın kutusu yavaş yavaş açılıyor. Kölecilik 150 küsur yıl önce iç savaşta aldığı büyük yenilgi sonrası ABD tarihine gömülmüştü. Siyahlara karşı yasal ırk ayrımcılığı bir yüz yıl kadar daha ayakta kalmayı başarsa bile sonunda o da, büyük mücadelelerle tarihin çöplüğüne gitti. Örgütlü güçleri sinip köşeye çekilmek zorunda kalmasına rağmen kapitalist toplumun hizmetine sunabilecek barutu olan ırkçılık ise derinden derine varlığını sürdürdü. Şimdi bu eski örgütlerin bir kısmı hortladı, saklandıkları köşelerden çıkıyorlar.

Yenileri ise pıtrak gibi çoğalıyor. Kimisi hâli vakti yerinde orta yaşlı zenginlere ve yeni yetmelere hitap ediyor. Kimisi okumuş, üniversite mezunu olmuş ama topluma ve kendisine faydalı olacak bir yol bulamamış genç kesimi etrafında topluyor. Kimisi yoksul emekçi mahallelerin serserileşmiş ve suça bulaşmış, silaha ve şiddete meraklı işsiz güçsüz gençlerini bünyesine toplamış. Kimi de kendi işine, toprağa ya da bir dükkâna sahip, üç-beş neyse kazanıp giderken kendisinin ve ailesinin geleceğinin sarsıldığını gören küçük mülk sahiplerinin bir “kardeşliği” görünümünde.

Her halükârda ellerinde Nazi sembolleri, dillerinde ırkçı sloganları, en önde de köleci bayraklar kuşanmış sokak güçleriyle faşizm, Başkan Trump’ın himayesinde dünyanın en güçlü emperyalist ülkesinde başını kaldırıyor.

Trump’ın serseri mayın tipi faşizminin henüz kendi sokak gücü yok ama Ağustos ayında Charlottesville’de görüldüğü gibi bir gösteriyi ezmek için harekete geçebilecek bir toplumsal zemine sahip. Faşist gruplardan birinin üyesi “öfkeli genç”, DAİŞ’in Avrupa’da kendine yöntem edindiği saldırı biçimini uygulayarak, Konfederasyon (19. yüzyılda kölelik yanlısı ayrılıkçı eyaletlerin oluşturduğu birliğin adı) sembollerinin savunulmasını protesto eden eylemcilerin arasına arabayla dalarak bir kişiyi öldürdü, 19 kişiyi yaraladı.

Bu faşist saldırgan o yöreden bile değil, “Sağda Birlik” adlı sirke katılmak için çok uzaklardan gelmiş. Kimler yok ki bu sirkte: başlarında “Amerika’yı yeniden büyük yap” şapkalarıyla Trump fanatikleri, şovenistler, sosyal medya trolleri, İslam düşmanları, göçmen karşıtları, neo-naziler, Ku Klux Klan, beyaz ırk üstünlükçüleri, alternatif sağ şemsiyesinde toplanan hareketlerden bir demet…

Trump seçimlerde bunlardan ciddi destek aldı. O kadar ki, en yoğun şekilde takip edilen neo-faşist internet haber sitesi breitbart.com’un kurucusu ve yayın yönetmeni Steve Bannon başkanın baş stratejisti ve yakın danışmanı oldu. Bunun üzerine sitenin tıklanma oranları bir anda fırladı ve ABD’de en çok takip edilen ilk 50, dünyada en çok takip edilen ilk 300 site içerisine girdi. Trump’ın faşist hareketin önünü açmasına bir örnek daha. Elbette durum bundan ibaret değil. Hitler’in “her şeyin üzerinde Almanya” sloganına benzer Önce Amerika sloganı, hapishanelerde işkence ve kötü muamele yaptırdığı için ceza alan bir şerifi başkanlık yetkisini kullanarak affetmesi, “tarihimizi çalıyorlar” diyerek köleci sembollere sahip çıkması da listede.

Trump da Maraş Katliamı sonrasında “bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diyen Süleyman Demirel gibi günlerce bu sokak saldırısını kınamayı reddetti. Sonra mecbur kalınca ağız değiştirmek zorunda kaldı. Sonradan attığı bir tvitte, saldırıda hayatını kaybeden Heather Heyer için “güzel Heather” dedi. O sapık ağızdan güzelliğinin onaylanmasına ihtiyacı yok, Heather zaten o gösteride yer alıp şehit düşerek nice güzeller arasında yerini aldı.

İster ABD’de Heather’ın katilleri olsun ister İngiltere’de, Almanya’da dazlaklar, Fransa’da, Hollanda, Yunanistan veya Avusturya’da göçmenlere karşı örgütlenenler; bu hareketler medyada yumuşatılarak anıldığı gibi alternatif sağ ya da aşırı sağ falan değildir. Düpedüz faşist örgütlerdir karşımızda olan. Üçüncü büyük depresyon ile milyarlarca insan kapitalizmin dünya çapındaki ekonomik krizi içinde debelendikçe daha da palazlanma potansiyeli taşıyan, insanlığın başına büyük çoraplar örmeye, yeni utanç abideleri yaratmaya meyilli, bugün kime karşı kullanılırsa kullanılsın emekçilerin her hakkına düşman olduğundan yarın onları da ezmeye yeltenecek gözü dönmüş bir kitle.

ABD’de faşizmin bu yükselişine karşı tepki az değil. Sosyalistler bunu iyi değerlendirirlerse bir umut var. Önce “işçi Amerika” için adaylığını koyup sonunda milyarderlerin adayı Clinton’ı destekleme noktasına gelen Bernie Sanders bile işçi sınıfını umutlandırıp harekete geçirebiliyorsa ortada büyük bir potansiyel var demektir. Trump’ın ırkçılara yaslanışı, Kore, Ortadoğu, Meksika politikaları siyahları, Asyalıları, Müslümanları, Latinoları birbirine yaklaştıracaktır. Hepsini gerçek anlamda birleştirecek olan ise her renkten ve dinden işçi sınıfının el ele mücadele etmesi olacaktır. Faşizmin panzehiri buradadır ama bunun için en çok uzun yıllar avantajlı bir konumda bulunduktan sonra şimdi krizin yükünü en ağır biçimde hisseden beyaz işçi sınıfının kazanılması gereklidir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2017 tarihli 96. sayısında yayınlanmıştır.