6-7 Eylül’den sonra 8 Eylül gelir

Bu yıl 6-7 Eylül olaylarının 60. yılı idi. Kıbrıs sorunu dolayısıyla bütünüyle Celal Bayar-Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti iktidarının sahte provokasyonlarına bağlı olarak patlak veren bu olaylarda, deyim yerindeyse İstanbul’un karnı deşilmişti. Gayri Müslimlerin yaşadığı ve çalıştığı bütün semtlerde, evler basılarak insanlara eziyet edilmiş, mağazalara girilerek mallar yağmalanmış, ne var ne yok sokaklara saçılmıştı. Kıbrıs’ta Rum’un bağımsızlık talebini bastıramadığı için saptırmak isteyen İngiliz ile el ele sömürgecilik taraftarı bir politika izlemek için Menderes, İstanbul Rumlarına, ama aynı zamanda sokağa çıkan güruhun onlardan ayırt edemediği Ermenilere de, Yahudilere de yeryüzünde cehennemi yaşatıyordu.

Şimdi İstanbul’da ya da başka yerde Rum kalmadı. Ermeniler, Anadolu’da yalnızca gizlenerek yaşayabiliyorlar; görünüşte İstanbul’a sığınmış küçük bir cemaat olarak kaldılar. Türk milliyetçiliği azgınlaştıkça hâlâ saldırıya uğruyorlar. En son Kamp Armen’e biri gece yarısından sonra olmak üzere iki kez baskın yapıldı, “bir daha geleceğiz, kafanıza sıkacağız” gibi tehditler savruldu. Yahudiler, buradaki bağlarını kolay koparamayan kapitalist zengin aileler dışında, yavaş yavaş İsrail’e ya da başka iklimlere göçüyorlar. Zaten artık gayri Müslimler tehdit olarak görülmüyor. Sıra başkasında: Kürtlerde!

6-7 Eylül’den 60 yıl sonra, sanki sıraya girmiş gibi, son derecede manidar bir şekilde 8 Eylül, Kürtlere saldırı gecesi ilan edildi. HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın açıklamasına göre, 128 yerleşim biriminde HDP binaları basıldı. Bir dizi yerde, başta Ankara’da Genel Merkez’de ve Antalya’nın Alanya ilçesinde olmak üzere, HDP binaları yakıldı. Faşist güruhların sokağa çıktığı her yerde, Kürtlere ait simgeler, işyerleri, Kürt sanılan kişiler saldırıya uğradı. (Bir Amasyalı, aynen Çinli sanılarak saldırıya uğrayan Koreliler gibi, kendini kurtarana kadar akla karayı seçti!) Seydikemer ilçesinde bir Kürt, peşmerge giysisine benzer bir kılık giymiş olduğu için soyuldu, belden yukarısı çıplak olarak üzerine çıkartıldığı Atatürk heykeli kendisine zorla öptürüldü. Bazı kent ve kasabalarda yaşananları kısaca gözden geçirmek 8 Eylül gecesi Türkiye’de ne yaşandığını kavramak bakımından herkese fikir verebilir:

·         Kırşehir’de HDP binası basıldı, HDP’den belediye başkan adayı olmuş bir kişiye ait bir kitabevi kundaklandı, cayır cayır yandı. Bunu bir tatlıcı salonu, bir çiğköfteci ve bir konfeksiyon mağazasının ateşe verilmesi izledi.

·         Alanya’da HDP binası basıldı ve kundaklandı.

·         Yine Antalya’nın bir başka ilçesi olan Manavgat’ta kalabalıklar bir diskoteğe saldırarak ateşe verdi. İlçenin farklı yerlerinde ve tatil beldesi Side’de Kürtlere ait dükkânlar saldırıya uğradı.

·         Mersin Erdemli’de toplanan 2 bin kişilik kalabalık, Kürtlere ait evlere ve işyerlerine saldırdı. Pompalı tüfekle açılan ateş sonucunda iki kişi yaralandı, bir kişi hayatını yitirdi.

·         Konya Ilgın’da bir TOKİ inşaatında çalışan 400 Kürt işçi saldırıya uğradı. İşçiler, otobüslerle memleketlerine gönderildi.

·         Tekirdağ’da 6 bin kişilik bir kalabalık HDP binasına saldırdı, tabelayı söktü, İl Eş Başkanı linç edilmekten zor kurtuldu. Bir faşist sosyal medyada “il başkanının leşi orada yatıyor” diye mesaj yolladı.

·         Beypazarı’nda Kürt tarım işçilerinin kalmakta olduğu mahalleye saldırıldı, Kürt illerinin plakalarını taşıyan araçlar yakıldı, evler ateşe verildi, olaylar sırasında 37 kişi yaralandı.

·         İstanbul Esenyurt, İzmir, Bursa Orhangazi, Aksaray, Amasya, Çorum, Urfa Akçakale, Adapazarı, İzmit, Eskişehir, Niğde, Isparta, Malatya, Aydın Kuşadası ve Nazilli’de, Muğla Bodrum ve Ortaca’da ve bir dizi başka yerleşim merkezinde HDP binaları saldırıya uğradı, tabelalar indirildi, parti bayrakları yakıldı.

·         Antalya’da, Konya’da, Erzurum’da, Kayseri’de ve başka yerlerde Kürt illerinin otobüs şirketlerine ait araçlar durduruldu, taşlandı, camları tuzla buz edildi, yolcular kimlik kontrolünden geçirildi. Kucağında bebekli kadınlar, üç-beş yaşındaki çocuklar, ihtiyarlar taşlanan otobüslerin içinde dehşet anları yaşadı. 12 Diyarbakır otobüs şirketi protesto amacıyla 24 saat boyunca kontak kapatacağını ilan etti.

Daha fazla devam etmeye gerek var mı? Bütün bu olayları televizyonlarda izleyenler iki şeyi kendi gözleriyle kolaylıkla görebiliyordu. Birincisi, polis hiçbir yerde, Ankara’nın göbeğinde HDP Genel Merkezi önünde bile, bu ipini koparmış güruhlara ciddi bir müdahalede bulunmadı. Hatta en azından Aksaray’da fotoğrafla saptandığı gibi, polis Türk bayrağı asılması sırasında kalabalığa yardım etti! Kırşehir Valisi, 4 bin kişi olduğu tahmin edilen kalabalığı bir elinde megafon, bir elinde Türk bayrağı ile “sakinleştirmeye” çalıştı. Mülki amirlerin ve emniyetin görevinin suç işleyen sağcı kalabalıkları “yatıştırmak” olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Devletin valisinin güruhun gözüne girmek için eline bayrak almak zorunda kaldığı da dikkatlerden kaçmıyor.

İkincisi, bütün kent ve kasabalardaki güruhlar içinden sık sık faşistlerin bozkurt işareti yapılıyordu. Yani faşistler hiçbir şekilde bu gösterileri kendilerinin düzenlediğini gizlemiyorlardı. Neden gizlesinler ki? Bu gösterileri, partileri ve Ülkü Ocakları, AKP ile milliyetçilikte yarışı yitirmemek için, inisiyatifi elde tutmak için, seçimlere giderken milliyetçiliğin kaymağını AKP’nin yememesi için bilinçli olarak organize etmişti.

Bu durumda MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın “biz protestomuzu barışçı biçimde yapıyoruz, terörizmin amaçlarına hizmet etmiyoruz, demokratik tepkimizi sergiliyor, şehitlerimize sahip çıkıyoruz” açıklamalarının tamamen yalan olduğu ne kadar da açık! Ama güya bu şiddet olaylarına karşı olan Ahmet Hakan “prime time” denen saatte çok izlenen Tarafsız Bölge programını kesip MHP İl Başkanı’na on dakika boyunca “biz barışçı protesto yapıyoruz” propagandasını yaptırmayı gazetecilik sayabiliyor! NTV ve CNN Türk gibi televizyon kanalları HDP Genel Merkezi’nden kısa görüntüler ve Hürriyet’e saldırıdan başka yukarıda sözü edilen olaylardan izleyicisine en ufak bir haber bile vermiyor! Gerçekten yaygın bir haber ağına sahip olan, ayrıca Doğan Haber Ajansı’nın olanaklarını da bol bol kullanabilecek olan Hürriyet gazetesi kendisine yapılan saldırıya bütün bir sayfa ayırıyor, bütün bu saldırılara da tek bir sayfa! Üstelik nasıl?

Sayfanın genel başlığı dev harflerle, “Türkiye Uyumuyor”. Ne kadar güzel! HDP Genel Merkezi’ne saldırıya ilişkin haber şöyle başlıyor: “Ankara’da dün gece terörü protesto etmek isteyen 5 bin kişilik bir grup Türk bayrakları ve MHP bayrakları açarak Kızılay Meydanı’nı trafiğe kapattı.” Ama en güzeli genel haber: “Her gün art arda gelen şehit haberleri, Türkiye’yi ayağa kaldırdı.” Yine “vatandaşlar” edebiyatı! MHP’nin örgütlediği kalabalıklar “Türkiye” oluveriyor burada. Türkiye kundakçılıkla ayağa kalkacak!

6-7 Eylül de “vatandaşlar”ca yapılmıştı. Türkiye 6-7 Eylül’de de “ayağa kalkmıştı”. Türkiye’de bazı şeyler hiç değişmiyor!