Şiddete karşı öz savunma örgütlenmeleri

Erkek şiddeti, kadınları öldürmeye ya da ölümden de beter bir yaşamı kadınlara dayatmaya devam ediyor. Ama bir yandan artık kadınlar daha az susuyor. Neredeyse bütün Türkiye biliyor Çilem Doğan'ın adını. Kendisine sürekli şiddet uygulayan ve sonunda fuhuşa zorladığını iddia ettiği kocasını öldüren Çilem Doğan'ı. Öldürmese büyük ihtimalle ya o gün ya da başka bir gün kendisi ölecekti. Ve yaptığı bu zamana kadar ezilen, aşağılanan, aynı baskılara göğüs germeye çalışan kadınların yüreğine adeta su serpti. Bakınca olayda ölmüş bir insan var, nasıl olur bu demeyin. Çünkü ortada bir cinayet yok, öz savunma var. Bir kadının "hep kadınlar mı ölecek" diyerek karşı çıkması, kendi yaşam hakkını savunması var. Çok sembolik ama önemli. Kim bilir ne çok kadına cesaret vermiştir. Ama kadınların yaşamını savunmak ve şiddete maruz kalmalarını engellemek elbette tek tek "kahraman kadınlar"dan geçmiyor. Bu ancak, kendi yaşam hakkını savunmanın meşruluğu temelinde kolektif bir mücadele ve dayanışmanın örülmesi ile yani öz savunma örgütlenmeleri kurarak mümkün olabilir.

Devrimci İşçi Partili Kadınlar, 2015 yılında 8 Mart meydanlarına "şiddete karşı öz savunma örgütlenmeleri" şiarı ile çıkmış, kadına yönelik şiddetin bugün geldiği noktada soruna karşı atılması gereken somut bir adım olarak bu perspektifi savunmuştu. Çünkü şiddet anında şiddetin savuşturulmasını sağlayacak ya da baştan varlığı ile caydırıcı bir etki yaratacak öz savunma örgütlenmeleri, kadınların erkekler karşısında kendisini daha güçlü hissetmelerini sağlayacak, yaşadıkları zulme boyun eğmek dışında bir alternatif sunacaktır.

Öz savunma örgütlenmeleri tacizin, tecavüzün, şiddetin, kadın cinayetlerinin yaşandığı her yerde kadınların bedenlerini ve yaşamlarını savunmayı hedeflemelidir. Yani sadece sokakta değil, evde, işte, okulda, her yerde kadınlara yönelik saldırılara müdahale edebilecek mekanizmalar kurmalıdır. Kadınların yönetimi altında, sendikaların, meslek örgütlerinin, siyasi partilerin ve bu perspektifi benimseyen tüm güçlerin bir araya geldiği örgütlenmeler olmalıdır.

 

Devrimci İşçi Partisi diyor ki;

Kadınların uğradıkları her türlü şiddet, taciz ve tecavüz karşısında daha güçlü bir şekilde seslerini çıkarabilmeleri için, daha fazla kadını cinayete kurban etmemek için;

·         Kadınlara yönelik suçlar ayrı bir kategori olarak değerlendirilsin ve bu suçlulara ağırlaştırılmış caydırıcı cezalar uygulansın!

·         Kadınlara karşı işlenen taciz, tecavüz ve cinayet gibi suçlara ilişkin davalarda "iyi hal" ve "haksız tahrik" indirimine son verilsin!

·         Denetimli serbestlik uygulamasından, kadına yönelik şiddetin tekrarlayan niteliği göz önünde bulundurularak, kadınlara karşı suç işlemiş olanların faydalanması engellensin!

·         Kadınların korunmasının önündeki tüm bürokratik ve fiili engeller kaldırılsın! En küçük karakollar da dahil olmak üzere tüm kolluk kuvvetleri içinde, psikologlar gibi özel eğitimli ve çoğunluğu kadın uzmanlardan oluşan birimler kurulsun!

·         Kadınların koruma başvuruları doğrultusunda görevini yapmayan, gecikmeden gerekli tedbirleri almayan idari görevliler, polisler, savcılar, hakimler ve bakanlık görevlileri görevden alınsın, cezalandırılsın!

·         Kadınların geceleri şiddetten korunabilmesi için sokaklar iyi aydınlatılsın, kamu ulaşımı yaygınlaştırılsın! Fabrikalara, işyerlerine personel servisi zorunluluğu getirilsin!

·         Yeterli sayıda ve kadınların yönetiminde olan, kamu tarafından finanse edilen kadın sığınağı açılsın!

·         Korunma ve sığınma talep edenler öncelikli olmak üzere her kadına iş ve sosyal güvence sağlansın!

·         Kadınların korunması için bütçeden pay ayrılsın, şiddet gören ve şiddet tehdidi ile karşı karşıya kalan çalışamayacak durumdaki kadınlar mali olarak da güvence altına alınsın!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2015 tarihli 73. sayısında yayınlanmıştır.