Kadınları eve gönderme ve güvencesiz çalıştırma paketi

Kadın İstihdam Paketi’nin kadınlar değil, kapitalizm ve onunla el ele vermiş erkek egemenliği için bir müjde olduğu ortada. Çünkü çocuk bakımı ile diğer tüm bakım ve ev işlerinin sorumluluğunu sadece kadınlara yüklüyor. Ve bu işleri kadınların asli işi haline getiriyor. Kadınlara, dışarıda da yalnızca sermayenin ihtiyaç duyduğu zamanlarda, güvencesiz, esnek, düşük ücretli ve örgütsüz işlerde çalışabilirsiniz diyor. 

AKP hükümetinin artık çoktan alıştığımız yöntemi yine devrede. Bazen ısmarlama, bazen de bilinçli şekilde sızdırılan haberlerle bir süredir kadınların çalışma koşulları ve doğum izinleri ile ilgili yapılacak değişiklikler konuşuluyor. Hükümet ve onun hık deyicisi köşe yazarları, öngörülen değişiklikleri kadınlara müjde olarak sunuyor. Neymiş doğum izni süresi uzatılıyormuş, kadınlara çocuklarına daha uzun süre kendileri bakabilmeleri için farklı istihdam olanakları sunulacakmış. İyi güzel de bu farklı istihdam biçimleri ne? Başka ne gibi değişiklikler düşünülüyor? Tüm bunların arka planında ne yatıyor?

Doğum izni ile başlayalım. Şu anda İş Yasası’na göre 16 hafta olan doğum iznini, ilk etapta 24 haftaya çıkarmayı öngördüler, ancak patronlardan gelen tepkiler üzerine 18 haftaya indirdiler. Peki acaba şu anda 16 hafta olan ücretli doğum izninin tamamını, emekçi kadınların ne kadarı kullanabiliyor? Süreyi bir taraftan uzatırken diğer taraftan da kısıyorlar, çünkü paketle birlikte şu an var olan, işe geri döndükten sonra kullanılan emzirme izni kaldırılıyor.

Paket hayata geçtiğinde, ücretli ya da ücretsiz doğum izninden dönen kadın işçinin en geç iki ay içerisinde eski konumunda işe başlatılacağı söyleniyor. Acaba şu an böyle bir zorunluluk yok mu? Var, çünkü Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Annelik Koruması Sözleşmesi’ni imzalamış durumda ve o sözleşmede bu açıkça belirtiliyor. O halde neden hâlâ kadın işçiler, hamilelik gerekçesiyle işten çıkarılıyor? Kısacası, bu hak için pakete ihtiyaç yok, sadece imza attığınız sözleşmeleri uygulayın yeter.

Pakette hamile kadının günde 7,5 saatten fazla ve en az bir yıl süreyle geceleri çalıştırılamayacağına dair düzenlemeler de varmış. Bunlar da 16 Ağustos’da Resmi Gazete’de yayınlanan son yönetmelikte mevcut. Ama yönetmelikte olmadığı gibi, pakette de bu kuralı ihlal eden patrona ilişkin bir yaptırım bulunmuyor. Alın size kağıt üzerinde kalacak yalandan bir müjde ve göz boyamak için yapılan bir tartışma daha.

Kadın İstihdam Paketi’nin basında en fazla tartışılan yönlerinden birisi de kadınlara sunulan evden çalışma seçeneği. 2011 yılında açıklanan Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’nde yer alan çalışma koşullarını esnekleştirme ve güvencesizleştirme anlayışı doğrultusunda bu paketle birlikte kadın işçiler için bedelleri çok ağır olacak bir adım atılıyor. Çünkü İş Yasası’nın uzaktan çalışmaya yaygın bir şekilde olanak sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ile birlikte kadınlara ev eksenli çalışma, çağrıya bağlı çalışma, evden yürütülen büro işlerinde çalışma gibi olanaklar (!) sunulacak. Bu, kadın işçilerin evlere kapatılarak düşük ücretli işlere mahkum edilmesi, sendikalaşmasının neredeyse tümüyle engellenmesi, ne kadar süre ile çalışacağı, ne zaman işsiz kalacağı belli olmadan tümüyle güvencesiz çalışma koşullarına itilmesinden başka birşey değildir. Üstelik güvencesiz ve esnek çalışmanın bu kadar yaygınlaşması ile hükümet çağrı üzerine çok kısa süre ile çalışan kadın işçileri işsizlik verilerini düşürmek için kullanacak, istihdamı arttırdım, işsizliği azalttım diye böbürlenecek!

Esnek çalışmanın bir biçimi de yarı zamanlı çalışma. AKP İstanbul milletvekili İsmet Uçma, bu yıl Kartal’da katıldığı bir iftar yemeğinde, yerel yönetimler anlayışlarını ifade ederken “kreş eken, huzurevi biçer” demişti. Birkaç yıl önce Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç da aynı ifadeyi bir köşe yazısının başlığına taşımıştı. Çocuk bakımını devletin üstlenmesindense tümüyle kadınların omuzlarına yükleyerek, “çocuklarınıza çalıştığınız için bakmazsanız, onlar da siz yaşlandığınızda kendileri çalıştığı için size bakmaz, sizi huzurevine koyar” diyorlar özetle. Peki bu yaklaşımın pakete yansıması ne? Kamuda çalışan kadınların tam 69 ay boyunca (yani 5 yıl, 9 ay boyunca) yarı zamanlı çalışması! Bu doğurganlık çağında kadın kamu emekçilerinin yarı-zamanlı çalışan statüsüne getirilmesi demek! Patronlar henüz bu kadarına razı gelmemiş olacaklar ki, bu düzenlemenin özel sektöre daha sonra yansıtılacağı ifade ediliyor. Şimdilik ilk çocuk için iki, ikinci için dört, üçüncü için altı ay yarı-zamanlı çalışma ile sınırlı tutulmuş. “En az üç çocuk” sloganı da böylece pakete girmiş! Hal böyle olunca da kreş konusunda özel sektöre teşvik, kamuya da zorunluluk getirileceğinin söylenmesi pek inadırıcı olmuyor tabii. Çünkü zaten daha önceki yönetmeliklerle bu zorunluluklar tanımlanmış durumda ama ne yerine getiren bir patron var ne de bir denetim ve yaptırım mekanizması. Kamu tarafında da iyimser olmaya gerek yok. Zira Maliye Bakanlığı, Ocak ayında yayınladığı Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ’de kreşlere kamu bütçesinden bir pay ayrılmayacağını açıkça yazmıştı.

Tüm bu düzenlemelere bakınca, Kadın İstihdam Paketi’nin kadınlar değil, kapitalizm ve onunla el ele vermiş erkek egemenliği için bir müjde olduğu ortada. Çünkü çocuk bakımı ile diğer tüm bakım ve ev işlerinin sorumluluğunu sadece kadınlara yüklüyor. Ve bu işleri kadınların asli işi haline getiriyor. Kadınlara, dışarıda da yalnızca sermayenin ihtiyaç duyduğu zamanlarda, güvencesiz, esnek, düşük ücretli ve örgütsüz işlerde çalışabilirsiniz diyor. Kadınları evlere ve en kötü çalışma koşullarına mahkum etmeyi hedefliyor. Bu saldırı paketine bir çırpıda son hali verilip, meclis gündemine getirilebilir. O zaman hazırlıksız yakalanmamak için bir an önce etkili mücadele örmek için kolları sıvamak gerek. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2013 tarihli 49. sayısında yayınlanmıştır.