“Grev de yaparız, direniş de!”

Beyaz yakalı kadınları nasıl bilirsiniz? Plazalarda çalışan, yılın 365 günü rejim yapan, hiçbir zaman gitmeyeceği spor salonlarına sırf herkes oluyor diye üye olan, her an güzel her an bakımlı olma takıntısıyla kuaför salonlarında uzun saatler harcayan, birbirine benzeyen kadınlar. Vitrinde gördüğü o çok beğendiği çantayı almak ya da daha iyi bir evde yaşamak, daha iyi bir arabaya binmek için gece yarılarına kadar çalışan kadınlar. Uzun mesai saatlerine bir evlilik, bir de çocuk sıkıştıran, on parmağında on marifet olan, “çocuk da kariyer de yapan” süper kadınlar. 

Her kadına örnek gösterilen, özendirilen özgür kadınlar mı onlar? Tüketim çılgınlığı içinde boğazlarına kadar battıkları borcun zinciri ne kadar uzunsa ancak o kadar özgürler. Derin bir ekonomik kriz anında kapının önüne koyuldukları ana kadar sürer bu özgürlük yalanı. Ve bu yalan yüzüne çarptığında da sistemin öğrettikleri bellidir. Hemen aynı cümleler sıralanmaya başlar: “Boş ver, başka iş bulursun”. “Bak eşin de çalışıyor zaten. Ne olacak ihtiyacınız mı var?”, “Baktın olmadı ikinciyi yaparsın.”

Başka bir yol yok mu peki? Bu düzen böyle gider, bize de payımıza düşeni yaşamak mı kalır? Elbette başka bir yol daha var. Kendi geleceğini gerçekten kendi eline almak, düzenin, içine çekmek için kurduğu tuzaklara düşmemek için mücadele yolu var. Beyaz yakalılar hele hele kadınlar mücadele etmez mi diyorsunuz? Öyleyse yolunuz yaklaşık 10 aydır Atatürk Havalimanı’nın Dış Hatlar Terminali’nden ya da haftalardır Cumartesi günleri Bakırköy Özgürlük Meydanı’ndan geçmemiş demektir. Eğer geçtiyse THY işçisi kadınların aylardır mücadelenin en ön saflarında yer aldığına, direnişin en kararlı unsurları olduklarına tanık olmuşunuzdur.

Burjuva basınında direnişin ilk günlerinde THY işçileri için yapamazlar, kısa zamanda pes ederler, bunlar rahata alışmış insanlar dayanamazlar diye yazıyorlardı. Ama geçen günler, haftalar, aylar görmek isteyen herkese mücadele etmez dedikleri kadınların nasıl da kararlı bir şekilde direnişe sarıldığını gösterdi. Şimdi aynı kadınlar, 305 işçinin işe iadelerini THY patronu kabul etmediği için toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle grev yapmaktan bahsediyor. “Her koyun kendi bacağından asılır” sözünün temel kural olduğu bu düzende, mücadele etmez denilen kadınların birliklerinden güç alarak dayanışma içinde hareket edebildiklerini gösteriyorlar.

Bugün bu dünyanın sözde nimetlerine dair türlü yalanlarla kandırılmak istenen ama hepsinin de gerçekleşmesi patronlarının iki dudağı arasında olan beyaz yakalı kadın tipine karşı asıl alternatifi THY işçisi kadınlar gösteriyor. Özellikle de ekonomik krizin derinleştiği bugünlerde bankalardan bilişim sektörüne, mühendislik firmalarından başka bir dizi alana plazalarda, ofislerde çalışan kadınlar 2001 ve 2008’deki toplu işten çıkarmaları hatırlayıp onlara daha da iyi bakmalı. İşte THY işçisi kadınlar, mücadele dışında bir yola işaret eden düzene karşı, krizin bedelini ödememek, iş güvencesine sahip çıkmak için ne yapılması gerektiğini gösteriyorlar. İşten atıldığında evlere dönmek, nasılsa benimkisi yan gelir diyerek daha düşük ücretlere başka işler bulmaya çalışmak, işini kaybeden kendisi değil de yanındaki olsun diye gece gündüz çalışırken patronların kârına kâr katmak dışında bir seçenek olduğunu gösteriyorlar. Yakası beyaz da olsa mavi de işçi sınıfının ancak sınıf mücadelesi yöntemleri ile kazanabileceğini gösteriyorlar.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mart 2013 tarihli 41. sayısında yayınlanmıştır.