Bütün kadın düşmanlarını karşımıza almak

AKP hükümetinin ve onun başı Tayyip Erdoğan’ın kadınlar üzerinde erkek egemenliğini nasıl kışkırttığı bugünlerde hep konuşulan bir konu. Bu söylenenler kuşkusuz doğru. Ama unutulan bir şey var: modern Türkiye’nin tarihinde kadınlara reva görülen tecavüz ve şiddetin doruğuna çıktığı birçok dönem, AKP’yi haklı olarak suçlayan ve kadının nesneleştirilmesine karşı çıkan kadınlarca görmezlikten geliniyor.

Örnek mi istiyorsunuz? 1915’te Ermenilere uygulanan mezalim sırasında on binlerce, belki de yüz binlerce Ermeni kadın tecavüze uğradı, zorla nikâh altına alındı, “evlatlık” adı altında cinsel köleliğe maruz bırakıldı. Ama kadının bütün haklarını koruyan ve AKP’nin gericiliğine karşı çıkan kadınların çok önemli bir bölümü bu canice uygulamaları inkâr eden “Türk tezi”ni savunuyor!

“Dersim’in kayıp kızları” cumhuriyet döneminin en ağır kırımının bir yönüdür. Ama kadın haklarına sahip çıkan kadınların büyük çoğunluğu Atatürk döneminin bu büyük mezalimini görmezlikten gelmeyi tercih ediyor.

1980’li yıllardan itibaren Kürt halkının yükselen mücadelesi karşısında devletin kolluk güçlerinin, bu arada köy korucularının da Kürt kadınlarına, özellikle gerilla kadınlara yönelttiği saldırganlık bugün kadınların haklarını AKP'nin saldırısına karşı savunan kadınların çoğunluğunun görüş sahasına girmedi hiç.

Bugün Suriye’den göçmüş sığınmacıların yüzde 80’ine yaklaşan çoğunluğunun kadınlar ve çocuklar olduğu biliniyor. Kadınlar her türlü yöntem kullanılarak sahte evliliklere ve düpedüz fuhşa sürükleniyor. Ama Türkiye’nin kadın özgürlüğüne önem veren çoğunluğu nedense bu zavallı hayatlarla hiçbir şekilde ilgilenmiyor.

Ermeni, Kızılbaş, Kürt, Suriyeli… Türk kadınlardan başka her türlü kadına tecavüz uygulandığında susarsanız, bu topraklarda tecavüzü cezasız bırakarak teşvik etmiş olursunuz. Öyleyse kadınların özgürleşmesi başka halkların da ezilmediği bir toplumda mümkündür ancak.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mart 2015 tarihli 65. sayısında yayınlanmıştır.