Bu yasalar böyle geçmez

Temmuz ayında meclis tatile girmeden önce, kadınları ilgilendiren iki yeni tasarı meclis gündemine gelmişti. Biri imam nikâhının yaygınlaştırılması yönüyle öne çıkan ve şu an var olan Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun değiştirilmesine yönelik bir yasa tasarısı. Diğeri ise yeni hazırlanan Mağdur Hakları Yasa Tasarısı. 2 Ekim'de meclisin açılması ile AKP bu yasaları hızla meclisten geçirmeye çalışabilir. Buna izin vermemek gerek. Neden?

Daha önce Gerçek gazetesinde ifade etmiştik. Hatırlayacak olursak, Nüfus Hizmetleri Kanunu'na getirilen değişikliklerle müftülüklere ve müftülerin görevlendireceği imamlara nikâh kıyma yetkisi veriliyor. Hükümet sözcüleri gerekçe olarak bu düzenlemenin "resmi nikâh kıyanlara ilaveten yeni seçenekler sunmak" olduğunu ifade etmekten çekinmediler. Yapılacak değişiklik resmi nikâhın bağlayıcılığını ortadan kaldırmayacak olsa bile toplumun düzenlenmesinde dini kurumlara başvurulması, farklı yorumlanabilecek, kadınların aleyhine olacak bir hukukun hâkimiyetine yol açacaktır. Yani bu değişiklik sadece laiklik ilkesine aykırı olduğu için değil, aynı zamanda kadınlara karşı ayrımcılık anlamına geldiği için yanlıştır.

Temmuz ayında daha az gündeme gelen Mağdur Hakları Yasa Tasarısı ise "suç nedeniyle fiziksel, zihinsel, ruhsal veya ekonomik olarak doğrudan zarar gören" kişilerin haklarına, bu kişilerin korunmasına yönelik düzenlemeleri içeren bir tasarı. İçinde olumlu düzenlemeler yok değil. Bugün kadınlar şiddete maruz kaldıklarında ve şikayetçi olmak istediklerinde ya da korunma talep ettiklerinde, kendisine şiddet uygulayan erkeğe teslim edilmeden tutalım da karakolda kötü muameleye kadar birçok sorunla karşı karşıya kalıyor. Yani yaşadığı travma yetmiyormuş gibi bir darbe de destek beklediği devletten yiyor kadınlar. Yeni yasa tasarısında karakol, savcılık gibi kurumlarda kadınların karşı karşıya kaldığı muamelenin iyileştirilmesine, gerekli tedbirlerin gecikmeden alınmasına yönelik çeşitli düzenlemeler var. Ancak yapılanlar yeterli değil, üstelik kadınların aleyhine olabilecek bir dizi belirsiz düzenleme de mevcut.

Bir kere tasarı "mağdur"ları sadece cinsel suç mağdurları ya da aile içi şiddet mağdurları ile sınırlandırıyor. Sanki sadece kadınların maruz kaldığı şiddet aile içinde yaşanıyormuş gibi. Sanki aile dışı bir kaynaktan gelen şiddete maruz kalan kadınların herhangi bir hakkı yokmuş gibi. Tasarı kadınların bu tür "mağduriyetler" yaşadıkları zaman başvurabilecekleri merkezler açılmasını öngörüyor ama başvuru hakkı elde edebilmek için şikâyetçi olmayı, soruşturma açılmasını zorunlu kılıyor. Oysa kadınların yaşadıkları travma karşısında bir uzman desteği almalarının herhangi bir önkoşula bağlanmaması gerekir. Üstelik tasarıda bu merkezlerin ne şekilde oluşturulacağı da net değil. İlgili meslek örgütlerinin, kadın örgütlerinin, sendika ve siyasi partilerin müdahil edilmediği bir süreç sonucunda ortaya çıkacak merkezlerin, bugün yaşanan sorunları çözmesini beklemek pek gerçekçi olmaz.

Aynı tasarıda kadınların kendilerine karşı işlenen suçlar neticesinde, ekonomik olarak da mağdur edilmelerine karşı belli tazminatlar öngörülüyor. Ancak bu tazminatın sınırlandırılma ya da verilmeme gerekçeleri arasında "suçun mağdurun haksız filli neticesinde meydana gelmesi" ibaresi yer alıyor. İnsanın aklına ister istemez, kadın cinayetlerinde erkeğe uygulanan haksız tahrik indirimleri geliyor!

AKP'nin, iktidarı döneminde, kadınların aleyhine çeşitli yasal düzenlemeler yapmaya girişmesine çok kez şahit olduk. Kürtajın yasaklanması girişiminden geçtiğimiz Kasım ayında tecavüzcüleri aklama anlamına gelen bir önergenin gündeme getirilmesine kadar birçok örnek sıralamak mümkün. Bu girişimlerin hepsi biz ayağa kalkınca geri çekildi. Hükümet kadınların, toplumun nabzını yoklayıp güçlü bir tepki ile karşı karşıya kalınca geri adım atmak zorunda kaldı. Meclisin açılması ile birlikte yeni bir deneme ile karşımıza çıkabilir. Mevzilerimizi savunmak, taleplerimizle öne çıkmak için hazırlıklı olalım.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2017 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.