Arjantin’den Çorlu’ya

Geçtiğimiz ay dünyanın farklı yerlerinde kadınlar erkek egemen şiddete, onu koruyup kollayan yasalara karşı mücadeleyi yükseltti. Polonya’da kürtajı tümüyle yasaklayan ve kürtaj yaptıran kadınların hapis cezasına çarptırılmasını öngören yasa 23 Eylül’de meclisten geçince “Siyah Protesto” adıyla anılan eylemler başladı. Kadınlar siyah giysileri ile fotoğraflar çekip sosyal medyada paylaştı. Bu ses tüm Avrupa’dan Filistin’e birçok Latin Amerika ülkesine yankılandı ve 3 Ekim günü Polonya’nın genelinde on binlerce kadının katıldığı çok kitlesel eylemler yapıldı, kadınlar greve gitti. Ve yasa geri çekildi. Ama kadınlar ilk fırsatta bedenlerine ve yaşam haklarına yönelik saldırının tekrar gündeme getirilme ihtimaline karşı mücadeleye devam ediyor.

Dünyanın diğer ucunda, Arjantin’de de Özgecan Arslan’ın vahşice katledilmesine benzer bir olayın Ekim ayında yaşanmasının üzerine kadınlar meydanları doldurdu. 16 yaşındaki Lucia Perez önce tecavüze uğramış sonra da yaşadığı şiddetin ve acının etkisiyle gencecik yaşta kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Bu olay ilk de değil. Kadına yönelik erkek şiddeti ve kadın cinayetleri, son yıllarda artan bir şekilde her gün daha fazla sayıda kadının yaşamını elinden alıyor, bedenlerinde ve ruhlarında onarılmaz yaralar açıyor.

Devrimci İşçi Partisi’nin Arjantin’deki kardeş partisi Partido Obrero (İşçi Partisi) ve onun kadın örgütü Plenario de Trabajadoras da (Kadın Emekçiler Genel Örgütü) burada özel bir yerde duruyor. 2015 yılının Mayıs ayında 14 yaşındaki bir genç kızın erkek arkadaşı tarafından dövülerek öldürülmesinin ardından “Ni Una Menos” yani “Tek bir kadın daha eksilmesin” sloganıyla bir kampanya başlatarak birkaç hafta içinde örgütlenen ve on binlerce kadının katıldığı mitingin öncüleri arasında yer almıştı. Bir yandan meydanlarda erkek egemenliğini ve asıl sorumlunun devlet olduğunu ifade ederken bir yandan da milletvekilleri aracılığıyla taleplerini parlamentoda savunmuştu. Bugün de kadına yönelik şiddetin sorumlularının en ağır şekilde cezalandırılması, şiddetin engellenmesi ve şiddet tehdidi altındaki kadınların korunması için devletin alması gereken tedbirleri ileri sürmeye devam ediyor. Ama aynı zamanda kürtajın yasal olmamasının, her türlü cinsiyetçi, ayrımcı politika ve uygulamanın da bu şiddeti besleyen faktörler arasında olduğunu vurguluyor.

Plenario de Trabajadoras, bu kitlesel eylemlerden sadece birkaç gün önce 70 bin kadının katıldığı bir kongre ve kapanışta da bir yürüyüş düzenledi. Politikalarını derinleştirmek, taleplerini ve mücadele yöntemlerini tartışmak üzere toplanan kongre, Arjantin’in Buenos Aires ve Córdoba’dan sonraki en büyük üçüncü şehri olan Rosario’da yapıldı. Yukarıda ifade ettiğimiz perspektifin yanında kongrenin belki de en önemli kararı, kongrenin önümüzdeki yıl başkent Buenos Aires’te toplanacak olması. Neden Buenos Aires’i seçtiler? Çünkü kadınların ezilmişliğine, erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı taleplerini siyasi iktidarın kalbinde, ulusal parlamento binasının önünde haykırmak istiyorlar. Çünkü erkek egemenliğini sınıflı toplum yapısı ile, kapitalizmle bütünlüğü içinde kavrıyorlar. Çünkü kadınların kurtuluşu mücadelesinin emekçi kadınların öncülüğü ve siyasi iktidar perspektifi ile el ele yürümesi gerektiğini biliyorlar. Çünkü hem kapitalizme hem de erkek egemenliğine karşı örgütlenen bir işçi partisinin etrafında toplanıyorlar.

Partido Obrero, yıllar içerisinde bir bütün olarak insanlığın kurtuluşu mücadelesinde yol aldıkça, bu mücadelenin çok çeşitli meydanlarında, faaliyet alanlarında militanlarını bilinçli bir şekilde donatıyor, eğitiyor ve her alanda olduğu gibi bu alanda da kitle mücadelesine öncülük eden kadrolar öne çıkıyor. Devrimci İşçi Partisi bugün çok daha mütevazı bir konumda olsa da aynı doğrultuda sağlam adımlarla yürümek için elinden geleni yapıyor. Üstelik bizim önümüzde birlikte omuz omuza mücadele ettiğimiz ve daha yapacak çok şeyleri varken 25 Ekim’de erkenden aramızdan ayrılan Çorlu’daki öncü işçi Sevda yoldaşımız gibi örnek var. Onun yerini dolduramayacağız belki ama anısını sadece sözde değil mücadelemizde yaşatacağız.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2016 tarihli 85. sayısında yayınlanmıştır.