Yunanistan'da isyan günlüğü - 2 (Savas Mihail - EEK - 07-05-2010)

Atina'da 1 Mayıs

“Yalancılar! Hırsızlar! Defolun!”  

Yunanistan'da işçi hareketindeki bölünmüşlüğe rağmen on binler İMF/AB/PASOK hükümetinin zalim kemer sıkma önlemlerine karşı duydukları öfke ile 1 Mayıs 2010'da güçlü bir biçimde sokakları doldurdu (Atina'da farklı sendika, sol örgütler ve anarşistlerin çağırdığı 5 ayrı yürüyüş ve gösteri düzenlendi).

Sintagma Meydanı'nda, Parlamento'nun önünde, Atina Üniversitesi'nin önünde ve Omonia Meydanı'nda, çevik kuvvet göstericilere, özellikle de sınıf mücadeleci sendikalar, EEK'in de dahil olduğu parlamento-dışı sol ve anarşistlere karşı kimyasal gaz kullanarak saldırdı. Bir dizi genç insan gözaltına alındı ve vahşice dövüldü. Halkın öfkesi, Arjantin 2001 Aralık isyanında olduğu gibi burjuva politikacıları ve parlamenterlerini hedef alıyordu.  Yunanistan eski meclis başkanı Apostolos Kaklamanis (PASOK) Atina'daki 1 Mayıs'ta kalabalık tarafından fark edildikten sonra yakınlardaki bir kafenin tuvaletine saklanmak zorunda kaldı ve polis "Yalancılar! Hırsızlar! Defolun!" diye bağıran insanların elinden onu "kurtarmak" için gelene kadar bir süre orda kaldı.

Papandreu tarafından 2 Mayıs sabahı yeni halk-karşıtı paket açıklandığında, birçok işçi mahallesinde kendiliğinden yerel eylemler düzenlendi. Yeni Eğitim (karşıtı) "reformu" yasa taslağı İMF'nin sosyal yıkım ruhuyla parlamentoda şu anda tartışılırken, öğretmenlerin sendikaları 3 günlük grevde. Pazartesi, 3 Mayıs'ta, devlet televizyonunda akşam 9 haberleri yayınlanırken, "esnek istihdam" koşullarında çalışan bir grup radikal öğretmen stüdyoyu işgal etti ve Yunan halkına İMF/AB tarafından eğitimin çökertilmesini anlatan ve 5 Mayıs'taki Genel Greve çağıran kendi mesajlarını okudu. Daha önce devlet televizyonun benzer bir şekilde işgali Aralık 2008'deki gençlik isyanı sırasında gerçekleşmişti.     

Kamu Çalışanları Ulusal Federasyonu (ADEDY), 4 ve 5 Mayıs tarihleri için 48 saatlik grev çağrısı yaptı. 5 Mayıs Çarşamba günü için de Genel Emek Konfederasyonu (GSEE) tarafından özel sektöre, ADEDY tarafından da kamu sektörüne bir günlük Genel Grev çağrısı yapıldı. Tabipler birliği bu hafta 2 günlük, belediye işçileri de süresiz greve çıktı. Sendika bürokrasisi korkuya kapıldı ve çaresizce kontrolden çıkma eğilimi taşıyan durumu kontrol altına almaya çalışıyor.

Ordu, donanma ve hava kuvvetleri personeli bile ücretlerindeki kesintilere karşı kendi gösterilerini düzenledi. Ancak saflarında yer alan faşist örgütlerin üyeleri bu eylemi faşist bir gösteriye dönüştürmeye çalışsa da bu çaba kısa sürede boşa düştü.

Tüm kredilerini tüketmiş burjuva siyasi düzeninin ve devletinin içinde bulunduğu kriz derinleşiyor. Hakim sınıfların bazı unsurları bir "milli mutabakat hükümeti"nin kurulması ve sıkıyönetim ilanı ile grev ve gösteri haklarını içeren anayasa maddelerinin "dondurulması" için baskı yapıyor. Fakat bu söylendiği kadar kolay değil: Papandreu'nun parlamentodaki tüm parti liderlerine yaptığı cumhurbaşkanının başkanlığında bir "ulusal acil toplantı" çağrısı girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Sadece solun partileri değil, sağ ve daha önce "vatanı kurtarmak için" kemer sıkma programını destekleyen aşırı sağ partiler de şimdi geri çekilmek ve kızgın kitlelerden duyduğu korkuyla hükümeti kınamak zorunda kaldı.

Hakim sınıfların içindeki derin bölünmeler ilk olarak sosyal patlamanın nasıl engelleneceği, ikinci olarak da Yunanistan ekonomisinin kendisinin iflası ve borç batağı ile nasıl başa çıkılacağı sorusu üzerinden ortaya çıkıyor. 3 yıl için 110 milyar avroluk "kurtarma paketi" aslında sadece Yunanistan'ın dış borcunun büyük kısmının olduğu Fransa, Almanya bankalarını vb. kurtarmayı ve diğer Avro bölgesi ülkelerini yayılmasını engellemeyi amaçlıyor. Ama yayılmanın işaretleri şimdiden Portekiz'de, hepsinden önce İspanya'da görülürken, İtalya da "zayıf halkalar" listesinin çok da arkalarında değil. Yunanistan'ın ve Avrupa'nın hakim sınıfların bazı kesimleri Yunanistan'ın devasa borcundaki bir "yeniden yapılandırma"yı kaçınılmaz iflasın nazik bir dille ifade edilmesi olarak görüyor. Solda çok sayıda kafa karışıklığı mevcut: bazıları "borcun yeniden gözden geçirilmesi"nden bahsediyor (SYRIZA ve Maoist KOE); Komünist Partisi (KKE) ise Yunanistan'da "reel sosyalizm"in kurulacağı belirsiz bir gelecek güne havale ederek görmezden geliyor; bazı örgütler Ekvador'daki Correa'nın yaptığı gibi dış borcu reddetmekten söz ediyorlar ve diğerleri de (BirSek'in seksiyonu OKDE-Spartakos) Arjantin'de Kirchner'in yaptığı gibi sorunu çözmeyi öğütlüyor. Partimiz EEK, uluslararası tefecilere olan borcun iptal edilmesini, tüm bankaların kamulaştırılmasını ve tüm sosyal ilişkilerin işçi iktidarı altında yeni, sosyalist temellerde yeniden örgütlenmesini savunuyor.

Yunan işçileri, ilk bir şokun ardından, şimdi kapitalizmin soyguncularına, onların polisine, İMF'ye, AB Komisyonu'na, Avrupa Merkez Bankası'na ve Yunan PASOK hükümetine karşı harekete geçmeye başladı. Bugünlerde Berlin'den Lizbon'a Avrupa çapında Yunan işçi sınıfı ile dayanışma için düzenlenen eylemler önem taşıyor.

Lenin'in 140. doğum gününde, Avrupa sosyal devriminin yeni bir aşamasının doğum sancılarını yaşıyoruz.

3 Mayıs 2010

Yunanistan volkanı: 5 Mayıs genel grevi

Tam da, Yunanistan Meclisi müflis kapitalizmi kurtarmak üzere IMF/AB tarafından dayatılmış, hunhar tedbirlerle dolu bir programı kabule hazırlanırken; işçi sınıfı ve halk yığınları karşı atağa geçti. 5 Mayıs genel grevi muazzam bir başarı elde etmiştir - üstelik daha yolun başındayız.

Genel grev günü Atina sokaklarına dökülen 300 bin kişi, başkentin tanık olduğu en büyük gösterilerden birini gerçekleştirdi; olsa olsa askeri diktatörlüğün 1974 yılındaki çöküşü sonrasındakilerle kıyaslanabilecek denli devasa bir gösteri. İşçi hareketi içindeki bütün bölünmelere rağmen - çünkü GSEE ve ADEDY (PASOK kontrolü altındaki özel sektör ve kamu sektörü sendikal federasyonları) Aleksandras Caddesinde; PAME, yani Komünist Parti'nin sendikal fraksiyonu Sintagma Meydanında; parlamento dışındaki solcu ve anarşistlerse Politeknik önünde miting yapma niyetindeydiler  - Sintagma Meydanı'ndan Omonia Meydanı'na, oradan Aleksandras Caddesine dek her yer örgütlü ya da örgütsüz insan yığınlarıyla dolup taşmaktaydı.

Ne zaman ki PAME mitingi sona erdi ve KKE (Yunanistan Komünist Partisi) taraftarları dağılmaya başladı; daha Politeknik önünde toplanmış grupların miting yürüyüşünün bile başlamadığı bir sırada, binlerce örgütsüz ve öfkeli insanın oluşturduğu bir kalabalık, bir yandan "Yalancılar!", "Hırsızlar!" "Sizin çaldıklarınızı biz ödemeyeceğiz!" diye bağırarak parlamentoya hücum etti. Çevik kuvvet de kalabalığa saldırdı. O esnada oturum halindeki parlamentoda, aşırı sağcı partinin lideri Karacaferis parlamentoya hücum edilmesinden Komünist Partiyi sorumlu tuttu. KKE yönetimiyse, bir yandan Karacaferis'i "ajan provokatör" olmakla itham ederken, bir yandan da insanların parlamentoyu ele geçirmeye çalışmalarını "provokasyon" olarak adlandırmaktan geri kalmadı.

Çevik kuvvetin onca zor kullanımına ve göstericilerin üzerine attıkları onca biber gazına rağmen, gösteri giderek zapt edilmekte zorlanılan bir halk isyanı halini almaya başladı. Aralık 2008 gösterilerinin burjuvaziyi iki yıl boyunca kovalayan hayaleti geri dönmüştü.

Bu esnada molotof kokteyli atılmış bir bankada sıkışıp kalmış üç işçinin ölmesi; bu trajik kazayı kitle hareketine çamur atmak ve onu püskürtmek için hükümete, devletin baskı güçlerine ve burjuva partilerine fırsat vermiş oldu.

Hem bu ölümlerin hem de çevik kuvvetin göstericilere uyguladığı şiddetin  (polis şiddetinin "alışıldık hedefi" haline gelmiş EEK kortejinin de bu şiddetten payını aldığını ekleyelim) sorumlusu PASOK hükümetidir, IMF'dir, AB'dir, büyük sermayenin polis ve ordusudur.

Öte yandan, Selanik başta olmak üzere, ülkenin diğer büyük şehirlerinde de güçlü gösteriler oldu.

Tamamen iflas etmiş bu sistemin bedelini bize, yani çalışan ve işsizlere ödetmeye çalışan kapitalistlerin ve medyanın hiçbir propaganda numarası, eşi benzeri görülmemiş bu krizden beslenen halk öfkesini dizginlemeye yeterli gelmeyecek.

Kapitalist hırsızların çaldıklarını biz ödemeyeceğiz! Uluslararası haydutlara olan borçları reddediyoruz! IMF'yi, büyük sermayenin Avrupa Birliği'ni ve uşakları PASOK hükümetini defedelim!  İşçi iktidarına ve sosyalizme giden yolu açacak süresiz genel grev için ileri!

Uluslararası işçi sınıfını ve Avrupa işçi sınıfını bu mücadelede bizle dayanışmaya çağırıyoruz. Bizi kendi kalıntılarının altına gömmekle tehdit eden müflis kapitalist sistemin cenderesinden uluslararası sosyalizm ile kurtulmak için ileri!

5 Mayıs 2010