Yörsan’ın yiğit işçileri mücadeleye devam ediyor (09-05-2008)

Susurluk ilçesindeki Yörsan A.Ş nin sendikal örgütlenme haklarını kullandıkları için işten çıkarılan 485 işçisi, bölgede ve ülke genelinde destek bulan eylemlerine fabrika önünde devam ediyorlar. Gazetemizin Ocak sayısında "YÖRSAN İŞÇİLERİ SENDİKAL HAKLARI İÇİN DİRENİYOR" başlığı ile yapılan haberi hatırlarsınız. Bundan yaklaşık 2 yıl önce işçilerin, engellemelerle karşılaşacaklarını düşünerek kimseye duyurmadan -kendi tabirleri ile eşlerinden dahi gizleyerek- başlattıkları sendikal örgütlenme başarıya ulaşmış, Tek-Gıda İş sendikası bakanlıktan Yörsan için yetki almıştı. 2007 yılı kasım ayında bundan haberdar olan işveren, küçük bir mandıradan emekleri ile bir marka devi yaratan sendikalı işçileri tazminatsız olarak ve haklı gerekçe göstermeksizin işten atmıştı. İşe iade ve tazminat davası açan işçiler haklarını alana kadar fabrika önünde eylem yapma kararı almışlardı. İş mahkemesinde görülen dava dosyaları bilirkişiye gitmiş durumda ve sonuçlanması oldukça yakın. Fabrika önünde başlayan eylem ise 157. gününde. Artık Yörsan işçisinin yanında bir de aynı ilçede bulunan şeker fabrikası işçileri var. Susurluk Şeker Fabrikası işçileri de özelleştirme kapsamında kapatılması gündemde olan fabrikaları ve kaybedecekleri işleri için eylemdeler.

Yörsan işçilerinin kararlı mücadelesi ses getirdi ve geçtiğimiz 1 Mayıs İşçi Bayramı mitingi, Türk-İş, DISK, KESK ve TMMOB'un ortak bir kararıyla  "Susurluk'ta Bayram, Yörsan'da Direniş" başlığı altında Susurluk ilçesinde yapıldı. Yörsan işçileri ile kapatılması gündemde olan Susurluk Şeker Fabrikası İşçileri (Şeker-İş ) oradaydı. Onların çocukları, eşleri, anne -babaları, akraba ve komşuları da oradaydı. Türk-İş, DISK ve KESK'e bağlı muhtelif sendikaların Balıkesir, Bursa, Karacabey şubelerine mensup emekçiler ile çeşitli siyasi partilerin Balıkesir il ve ilçe teşkilatları, "Kazdağı altından değerlidir" diyen Körfez'in Bekçileri'nin yanı sıra temsili düzeyde Devrimci İşçi Partisi Girişiminin de katılımıyla gerçekten bayram gibi kutlandı 1 Mayıs.

Mitingde, gözle görünen çarpıcı bir gerçek vardı. Emek mücadelesini kararlı bir şekilde yürüten Yörsan işçilerinin de şeker fabrikası işçilerinin de kadın olan yakınlarının neredeyse tamamı türbanlıydı. Ana-babaları da eyleme gelmişti ve çoğu hacıydı. İşçiler, Susurluk halkına eylemlerini ve amaçlarını iyi anlatabildiklerinden olsa gerek, onlar da sermayenin "hacı"sı ve "Müslüman" hükümet karşıtı sloganları coşkuyla tekrarlıyorlardı. Şeker-İş şapkalı yaşlı bir hacı amca alanın etrafını çembere almış olan polislere  "Evladım, neden bu kadar kalabalık geldiniz, aramızda düşman mı var? Yoksa harp mi çıktı?"  diye seslendi bir ara. Soru manidardı ve hükümetin işçiye yaklaşımını bu insanların nasıl algıladığını da özetliyordu.

1 Mayıs'ı kutlarken bir taraftan da sohbet ettiğimiz işçilerden Yörsan patronlarının ne kadar zorda kaldığını öğrendik. Eylemin başarıya ulaşmasından korkan işveren eylemdeki işçilerin yerine, vaatler sıralayarak köylerden getirdiği işçileri almıştı. Şimdilerde bu işçilerden bir kısmı üretimde kullanılan makineler ile çalışamadıkları, bir kısmı da içerideki çalışma koşullarını görüp fabrika önünde bekleyen direnişçilerle görüştükten sonra çalışmaktan vazgeçtikleri için işverenin direnişi kırma çabaları boşa çıkıyor. İşverenin belediye ve köylerdeki camilere ait hoparlörlerden anonslar yaptırarak işçi bulmaya çalıştığı, bir yandan da halen üretimde bulunan 60 kadar sendikalı işçiyi tehdit, para teklifi ve sermaye sınıfının bu tür durumlarda başvurduğu benzer çirkin yöntemlerle mücadeleden vazgeçirme uğraşında olduğu anlatılıyor.

Yörsan'da işçileri mağdur eden patronların "Hacı"lığı da, 1 Mayıs İşçi Bayramında saldırganlığı ve ölçüsüzlüğü ile burjuva basınına bile  "Bu kadar olmaz" dedirten AKP hükümetinin "Müslümanlığı"  da buraya kadar anlaşılan.

Teknik eğitim alan, fabrika kurulalı beri makineleri kullanan 10-15 yıllık işçisini sendikalı diye işten atan patron, bu tarz üretimi daha önce hiç yapmamış ve makine kullanmamış yeni işçilerinin hatalı ve yavaş üretimi nedeniyle "kâr elde etmekte" sıkıntı yaşıyor. Süt işleme kapasitesi yaklaşık 1000 ton iken 480-500 tonlara inmiş. Bazı ürünlerin raf ömrü 3 aydan 1 aya düşmüş ve satışa arz edilmeden buzhaneden iade dönen ürünler varmış. 

Oysa Yörsan A.Ş, işçilerin eyleme başladıkları ilk günlerde büyük gazetelere ve internet sitelerine "TÜRK KAMUOYUNA AÇIKLAMA" başlığı ile işçilerin "kötü niyetli kişilerin menfi propagandalarına kapılarak", " iş barışına zarar verecek bir takım faaliyetler" yürüttüğünden bahisle tehditler savuran, Müslümanlıktan girip Atatürkçülükten çıkan bir ilân vermişti. Yörsan direnişini takip edenler bu ilânı gazetemizin Ocak 2008 sayısından ve yazılı basından hatırlayacaktır. Aynı ilânda şu bilgiler yer alıyordu: "Günlük 1.200 ton üretim kapasitesine sahip Susurluk'ta 25 yıldan beri YÖRSAN olarak faaliyet göstermekteyiz. Süt ürünleri ve meyve suyunu yüksek teknoloji ile üreten yüzde yüz Türk Sermayeli yegane entegre işletmesiyiz. 40.000'nin üzerinde süt müstahsilinin sütlerini toplamakta, ürünlerimizi; Amerika'dan Japonya'ya kadar dünyanın farklı ülkelerine ihraç etmekteyiz. Gerek fabrikamız bünyesinde gerekse şirketlerimizde 3.000 kişi istihdam etmekte, yaklaşık 12.000 kişinin de geçimlerini sağlayacak bir ekonomik kaynak üretmekteyiz. Bu büyük organizasyon içinde; SSK PRİMLERİ, KDV, STOPAJ ve DİĞER ÖDEMELER ile birlikte ülke ekonomisine yıllık trilyonlarca Türk Lirası katkı sağlarken, aynı zamanda bölgemizin vergi rekortmeni olmanın gururunu yaşıyoruz."

Yörsan'ı küçücük bir mandıradan bir marka devi haline getiren,  işverene bu "gururu"  yaşatan asıl kahramanlar üretim sahnesinden zorla indirilince (kendi tabirleri ile "Bu büyük organizasyon"dan çıkarılınca) olan oldu. Arkasındaki iktidar desteğine rağmen bu örgütlü emek karşısında duramayan Yörsan, kazancının önemli bir bölümünden yoksun kaldı. Bu ürün kalitesi ile  "Amerika'dan Japonya'ya kadar"  zarardalar artık.  Tam da anlayacakları dilden söylersek: alma mazlumun ahını , çıkar aheste aheste!!!

Bunun tercümesini bir başka dilde daha yapmak gerek. Rus işçi sınıfının Rusya'da Çarlığa ve Rus burjuvazisine rağmen yaptığı Ekim Devrimi en iyi örnektir ki; emek, sermayeye karşı mücadelesinde üretimden gelen gücünü örgütlenerek kullandığında o gücün önünde durmak zordur. Yörsan işçileri de, örgütlü ve kararlı mücadeleleri ile bizlere sendika bayrağını fabrikanın üzerinde dalgalandırana kadar eyleme devam edeceklerinin ve sermayeyi bir cephede daha yeneceklerinin müjdesini veriyor.

Yaşasın sınıf dayanışması, yaşasın örgütlü mücadele!