Uyuyan dev silkiniyor! (08-01-2008)

...bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman...
Nazım Hikmet

Dünyada 2007 yılı Saddam Hüseyin’in ABD’nin işgal mahkemesi eliyle infaz edilmesiyle açıldı, Benazir Butto’nun Pakistan’da katledilmesiyle kapandı. Her ikisi de gerici politikacılardı, ama katledilmeleri emperyalizmin sürekli savaşının insanlığı nasıl bir yangının içine attığının çarpıcı birer simgesi oldu. 2007 aynı zamanda dünya çapında derin bir ekonomik krizin öncü sarsıntılarının dünya borsalarını altüst etmesine tanık oldu. Bu tür derin krizlerin işsizliğin hızla artması, yoksulluk ve sefaletin yayılması sonucunda işçiyi, emekçiyi vurabileceği biliniyor. Ortadoğu’da 2007 Filistin halkının iki büyük örgütünün birbiriyle savaşa başlamasının yılı oldu. Avrupa’da yılın olayı Fransa’da son yılların en gerici programına yaslanan, işçi düşmanı, ırkçı Sarkozy’nin cumhurbaşkanı seçilmesi oldu. 2007 iyi bir yıl olmuş olabilir mi?

Aslında bütün bu alanlarda 2007 daha önce başlamış genel gelişmelerin bir devamıydı. Dünya ekonomisi onyıllardır uzun bir kriz yaşıyor ve neo-liberal küreselleşmeci politikaların çelişkileri altında dönemsel olarak krize giriyor. Emperyalizm 1990’lı yıllarda ilk işaretlerini veren, 2001’den sonra ise fırtına hızıyla esmeye başlayan bir “sürekli savaş” rüzgârıyla Balkanlardan Orta Asya’ya bölgemizi altüst ediyor. Dünyanın her ülkesinde burjuvazi krizini çözebilmek için işçi sınıfı ve emekçilerin kazanımlarına ve haklarına saldırıyor, bunun için imal edebildiği en gerici programlarla en gerici politikacıları başa getirmeye çalışıyor. 2007 bütün bu eğilimlerin devam ettiği bir yıl oldu.

Ama aynı zamanda işçi sınıfının ve emekçilerin mücadelesi de sürdü geçtiğimiz yıl. Latin Amerika’yı 2000’li yıllarda kasıp kavuran sınıf mücadeleleri bayrağını Arjantin, Venezüella, Bolivya ve Meksika’dan bu yıl Şili’nin başta maden işçileri olmak üzere taşeron işçileri aldı. Aynı ülkede “penguenler” olarak anılan liseliler neo-liberalizmin eğitim sistemi üzerinde yaptığı tahribata karşı büyük mücadelelere giriştiler. Ama esas önemli olan Fransa olaylarıydı. Sarkozy seçilir seçilmez işçi sınıfının grev hakkından emeklilik haklarına bir dizi alanda saldırıya geçince sendikalar buna çok sayıda işkolunda grevler ve büyük yürüyüşlerle cevap verdiler. Şili’de olduğu gibi Fransa’da da öğrenciler, bu kez üniversite öğrencileri, “özerklik” adı altında üniversiteleri ticarileştirmeye girişen iktidara karşı düzenledikleri boykot ve işgallerle işçi sınıfının yanında yer aldılar. Mücadele meyvesini veriyor: Daha üç-beş ay önce büyük bir seçim zaferi kazanmış olan iktidar kitle hareketi karşısında gerilemeye başladı. 2007 iyi bir yıl olmuş olabilir mi?

Türkiye’de ise 2007 yılı liberalizmin ve milliyetçiliğin afyonuyla uyuşmuş olanlara uyanış fırsatları sundu. Çankaya savaşları, “Cumhuriyet mitingleri”, 27 Nisan askeri müdahalesi ve seçim sonuçları “burjuvazinin iç savaşı yoktur” diyenlere ağır birer cevaptı. 5 Kasım Beyaz saray görüşmesi ve ardından Aralık ayında yapılan operasyonlar ise, ABD’nin Türkiye’yi bölmek istediği teziyle şovenist zehrini halk kitlelerine yayan ulusalcı ve faşist odakların maskesini düşüren dönüm noktasıydı: ABD Türkiye’yle savaş meydanında birleşmişti! Ulusalcılar ve faşistler de yıllardır anti-emperyalist geçindikten sonra kendilerini ABD ile barikatların aynı yanında bulmuşlardı!

Ama 2007 yılının gündeme getirdiği esas yenilik Türkiye işçi sınıfının saflarındaki kıpırdanmaydı. Yılın ilk yarısında sivil havacılıktan tekstile kadar birçok sektörde toplu sözleşme görüşmelerinde işçiler ve sendikalar militan bir tavır sergilediler. Grev hakkı olmayan Harb-İş işçisi defalarca sokağa çıkarak askeri işyerlerinde bile sendikacılık yapılabileceğini gösterdi. Türk Hava Yolları’nda yönetimin katı tutumu karşısında Hava-İş işçisiyle dayanışma içinde sonuna kadar kararlı davrandı. Grev oylamasını kazandı, greve gerek kalmadan bazı taleplerini kabul ettirdi. Türk Telekom’da 26.500 işçi, patronun yalanlarına, medyanın propagandasına, polis ve mahkeme baskısına rağmen bir buçuk ay grev yaptı. Böylece işçi sınıfı 28 Şubat 1997 döneminden beri ilk kez bir greve tanık oldu, adı bile gündemden düşen grev yeniden akıllara yazıldı. Sonuçta imzalanan sözleşme işçilerin bazı taleplerinin kabul edilmesini sağlıyordu. Evet, ne Hava-İş’in mücadelesi ne de Türk Telekom grevi zafer getirmemişti. Her iki mücadele de bir yenişememe durumuyla sonuçlanmıştı. Ama yıllardır yenilgiye alışmış olan Türkiye işçi sınıfı için bu önemli bir ilerleme sayılmalı.

2007 yılında bir de yasal hakları ihlâl edilen işçilerin direnişleri öne çıktı. Bir önceki yıldan devralınan Novamed grevi zaferle sonuçlandı ve patron işçilerin sendikalaşma hakkını teslim etmek zorunda kaldı. Tarsus’taki SCT işçileri ise yakında grevde ikinci yıllarını dolduracaklar. Yıl içinde Mersin Serbest Bölge’de bütün işçilerin birden isyan bayrağını çekmesi ve Trakya’daki Sanovel ilaç fabrikasının işçilerinin sendikal hakları ayaklar altına alındığı için iki aya yakın süre boyunca kararlılıkla direnmeleri sınıfın canlanmaya başladığının başka göstergeleri oldu. Bugün Susurluk’taki Yörsan’dan İzmir’deki Dimes’e, İstanbul’daki Güven Elektrik’ten Gebze’deki Acarer’e, Türkiye’nin dört bir yanındaki fabrikalarda işçiler yeni yıla direnişle giriyorlar. Ne dersiniz, 2007 işçi sınıfı ve ezilenler için her şeye rağmen iyi bir yıl olmuş olabilir mi?

Bu sorunun cevabı gelecekte yatıyor. 2007 yılında sembolik bir olay yaşandı. İstanbul’da fiili sıkıyönetime rağmen, işçi sınıfı 1 Mayıs’ı otuz yıl sonra ilk kez Taksim’de kutladı! Eğer işçi sınıfının bağrındaki bu mayalanma devam ederse, 2008 ve sonraki yıllarda Türkiye’nin işçileri Latin Amerika’daki ve Avrupa’daki kardeşleri gibi sınıf mücadelesine boylu boyunca girerlerse, o zaman 2007 tarihe işçi sınıfının uzun uykusundan uyanmaya başladığı yıl olarak geçecektir. Türkiye’nin bütün büyük sorunları, Ortadoğu’daki savaştan burjuvazinin iç savaşına, Kürt sorunundan işsizliğe ve yoksulluğa kadar bütün sorunları, ancak işçi sınıfı tarih sahnesine yeniden çıkarsa büyük kitlelerin lehine çözüme ulaşabilir. Eğer işçi sınıfı bunu kavrarsa, 2007 iyi bir yıl olmuş olacaktır.