Tekel İşçisi Nasıl Kazanır? - 12 (DİP Girişimi - 08-03-2010)

Üstelik, memleketlerinize kısmi de olsa bir zaferle döndünüz. Hükümet, patronlar sınıfı, onların yalakaları, ne kadar çok çevre Tekel işçisinin artık teslim olacağını, 4/c köleliğini kabul edeceğini nasıl da ümit ediyordu! Danıştay kararıyla bütün düşleri tuzla buz oldu!

Ama Danıştay kararını iyi anlamak lazım. Bu karar, "hukukun zaferi" ya da "yargının insan haklarına saygısı" türünden şeylerin sonucu değil. Danıştay kararını siz direnişinizin kararlılığıyla, bileğinizin gücüyle koparıp aldınız! Sanıyor musunuz ki, siz iki buçuk ay evinizde otursaydınız, Danıştay böyle bir karar verirdi? Hayır, Danıştay kararı, sizin mücadelenizin ürünüdür. O yüzden evinize zafer kazanmış kahramanlar gibi dönmeye hakkınız var. Kimse size hak bahşetmedi, siz söküp aldınız!

Evet, işte bütün bunlardan dolayı ailenizle bu zaferin keyfini çıkarmayı da, istirahati de hak ettiniz. Ama bu zafer ancak kısmi bir zafer. İşin özüne değil, usulüne ilişkin bir zafer. Bugün siz mücadeleyi bırakırsanız, Danıştay'ın kararını beklemeye başlarsanız, ardından gelecek olan yenilgidir. Sizi 4/c köleliğinden ne Danıştay ne de başka bir kurum kurtaracaktır. Sizi 4/c köleliğinden kurtaracak olan sadece kendi mücadelenizin eskisinden de yoğun biçimde devam etmesidir.

KAVGA BİTMEDİ, DAHA YENİ BAŞLIYOR!

Danıştay kararı size 4/c'den kurtuluş falan getirmiyor. Danıştay kararı mücadelenin kazanması anlamına gelmiyor. Danıştay kararı sadece mücadelenin koşullarını sizin lehinize çeviriyor.

Ama bu avantajınızın yanı sıra yeni dönemi eskisinden daha da zor kılan koşullar da var. Size büyük gücünüzü veren, direnciniz ve kararlılığınızın yanı sıra, Ankara'da büyük bir birlik içinde olmanızdı. Türkiye'nin dört bir köşesinden gelmiş işçilerin toplu gücüydü. Şimdi şehirlerinize döndünüz ve bu avantajı kullanamıyorsunuz. Bunun üzerine bir de "bakalım Danıştay ne diyecek?" diye beklemeye başlarsanız, 78 günlük mücadele boşa gidiverir. Birçok arkadaşınızda direniş ruhu ve kararlılık ortadan kalkıverir.

Onun için, biraz dinlendikten sonra mücadeleye yeniden boylu boyunca girmek gerek. Sendika şubelerini ikinci eviniz yapmak gerek. Şehirlerinize geri dönmüş olmayı bir fırsata çevirmek gerek. Ankara'ya gelmeyen ya da yorulup geri dönen ya da umutsuzlanıp 4/c sözleşmesini imzalamış olan arkadaşlarınızı harekete geçirmek için kullanmak gerek. Öyleyse, durmak yok! Hangi şehirdeysek orada hem Tekel işçilerinin tamamını, hem de sizinle birlikte mücadele edebilecek bütün insanları harekete geçirmek bir görev.

Bunu yaparken en önemlisi, yaşadığınız şehirde başka işçi mücadeleleri varsa onlara omuz vermek. Bugün Tekel işçisi işçi sınıfının öncüsü durumundadır. Kararlılığınızla, kazandığınız zaferin moraliyle, deneyiminizle, öteki işçilere örnek, ilham kaynağı, yol gösterici olmalısınız. Onları ortak platformlarda örgütlemelisiniz. İzmir'de Tariş işçisini, İstanbul'da itfaiyeciyi, Sinter işçisini, Yatağan'da santral işçisini, her yerde mücadele eden herkesi ortak örgütlenmelere çağırmalısınız. Sizinle aynı kaderi paylaşacak olan şeker işçilerini, enerji işçilerini, liman işçilerini "geç olsun güç olmasın" diyerek mücadeleye katmaya çalışmalısınız. Mücadele ne kadar yayılırsa, hükümet o kadar sıkışacaktır, taviz vermeye o kadar zorlanacaktır, Tekel işçisinin zaferi o kadar kolaylaşacaktır.

Mücadelenin ilk safhasının derslerini de çıkarmak gerek. Siz 77 gün boyunca Türkiye işçi sınıfının, hükümetin işçi düşmanı politikasına bütünsel, birleşik bir cevap vermesi için ne gerekiyorsa yaptınız. 17 Ocak mitinginde sahneyi işgal ettiniz, 4 Şubat eylemini yarattınız. Ama Türk-İş'in ve öteki konfederasyonların başındaki yöneticiler, birleşik mücadelenin içini boşalttılar. Sonra da işe yaramayacak eylem kararlarıyla meseleyi geçiştirdiler. Demek ki birleşik mücadele tepeden kurulamayacak. Sizin tabandan örmeniz gerekiyor birleşik mücadeleyi.

Sizin mücadelenizin önünde engel olanlardan hesap sormak gerekiyor. Türk-İş yönetimi bu büyük mücadelenin önünde engel oldu, bunun hesabını vermesi gerekiyor. Türk-İş'in bir Olağanüstü Genel Kurul'a gitmesi ve kendi kişisel çıkarlarını işçi sınıfının mücadelesinin önüne koymayan yeni bir yönetim seçmesi gerekiyor! Bunun için de çalışmalısınız. Size "mücadele devam ederken olmaz, daha sonra" diyenlere, "bizim yenilgimizden sonra mı?" diye sorun. Türk-İş'in bugünkü yönetimi Olağanüstü Genel Kurul baskısı ile karşı karşıya kalınca eskisinden farklı davranmak zorunda kalacaktır. Yani mücadelenin her aşamasında işe yarayacaktır Olağanüstü Genel Kurul çağrısı.

KAZANMAK İÇİN BAZI ADIMLAR ATMAK GEREK!

1) Mücadele önce bulunduğumuz şehirlerde canlandırılmalı. Bütün Tekel işçilerini toparlamak, 4/c dilekçesini vermiş olanların ikinci bir dilekçeyle bundan feragat etmelerini sağlamak gerek. Sendika şubeleri, Tekel işçisinin ikinci evi olmalı. Bu dönem, mücadelenin ikinci yükselişi için bir hazırlık dönemi olmalı.

2) Her şehirde, başta mücadeleye girmiş işçiler olmak üzere, öteki sektörlerden mücadele azmi olan bütün işçilerle ortak platformlar kurulmalı. İzmir'de Tekel-Tariş Platformu bu kapıyı açacak bir adım olabilir.

3) Mücadelede birlik tavanda kurulamamıştır. Artık Tekel işçisi her bulunduğu yerde mücadelede birliği tabanda kurmak için çaba göstermelidir. Türk-İş yönetimi ve öteki konfederasyonların yöneticileri, Tekel mücadelesini bütün işçi sınıfının mücadelesi haline getirmedikleri için hesap vermelidir. Türk-İş'te bir Olağanüstü Genel Kurul gereklidir!

4) Ankara'ya gitmek için 1 Nisan çok geç bir tarihtir. Ama daha da önemlisi, Tekel işçisi Ankara'ya gittiğinde sadece bin işçiyle değil bütün gücüyle yüklenmelidir. Arkadaşlarınızı ikna etmeli, 1 Nisan'da bütün işçiler Ankara'ya birlikte gitmelisiniz.

5) Tekel işçisi bütün Türkiye'yi etkiledi, sınıf mücadelesini yeniden gündeme getirdi ise, bunun nedeni Ankara'daki güçlü birlikte direniştir. 1 Nisan'dan sonra çadırlar yeniden kurulmalıdır. Üstelik, bu kez geçen defadan da daha etkileyici bir "Direniş Sokağı" oluşturulmalıdır. Bunun yolu, işçi sınıfının direnen bütün kesimlerinin ve Tekel işçisinin sorunlarını çok yakında aynı biçimde yaşayacak kesimlerin de Tekel işçisinin yanı başına çadır kurmasıdır. Tariş işçisi de, şeker işçisi de Tekel işçisine katılmalı. Herkesin mücadelesi böyle kazanılacaktır!

6) Direnişe destek vereceğini açıklayan konfederasyonların sendika şubeleriyle ve tabandaki üyeleriyle temas kurulmalı, onların kendi konfederasyonlarını harekete geçirmeleri için çalışmalar yapılmalıdır. Hükümeti daha önce adım atmaya iten, içi boşaltılmış olsa da genel grev çağrısı olmuştur. Gerçek bir genel grev yapılmalıdır. Konfederasyonlar 26 Mayıs tarihi konusunda taahhütte bulunmuştur. 26 Mayıs'ta Türkiye'de hayat durmalıdır.

Kahraman Tekel işçisi!

Mücadele bitmedi. Her nerede isek orada Tekel'in ateşini yakalım ve yeni mücadelelere hazırlanalım.

Tekel mutlaka kazanacak!

İşçi sınıfı da kazanacak!

Devrimci İşçi Partisi Girişimi