Tecavüz kültürü ve reyting savaşları ortasında Fatmagül'ün suçu ne? (24-09-2010)

"Tecavüz sahnesiyle ilgili oyuncular özel eğitim alıyor", "tecavüz sahneleri yumuşatılarak çekilecek" cinsinden pazarlama haberleri, doruk noktasına Güneş Gazetesi'nin 16 Eylül tarihli sayısının 1. Sayfasında yer alan "Beren 4 kişinin tecavüzüne uğrayacak" haberiyle ulaştı. Bu arada dizinin yıllar önce çekilen sinema filmi versiyonu da tozlu raflardan indirilip, itinayla oradaki tecavüz sahnesi de bulunup internet ortamının en ücra köşelerinde bile karşımıza çıkarıldı. Tabii bu görüntüler haber değeri taşıyordu! "Hülya Avşar yıllar önce böyle tecavüze uğramıştı".

Tüm bu seks pazarlama yöntemleriyle dizinin ilk bölümü herhalde izleyenlerin büyük bir bölümünün "tecavüz sahnesinde acaba kadın oyuncunun nereleri görünecek" meraklarıyla yayınlandı. Diziyi izlemeyenler ise tecavüz kültürünün elinden kurtulamadı; sanal ortamda tam anlamıyla "Fatmagül'ün Suçu Ne Tecavüz Sahnesi izle" saldırısına maruz kaldı. İnternette bu başlıkla yapılan aramalarda şu an 500 bin küsur sonuç bulunuyor. Hem de karşılaştırmalı olarak: "Hangisi daha iyi tecavüze uğramış, Beren mi, Hülya mı?" iğrençliğiyle. Sadece "Fatmagül"e değil; izleyen tüm kadınlara işkence olan bu 4 dakikalık bitmek bilmeyen sahneyle ilgili yapılan yorumlar da, bu "sanatsal" tartışmaların toplumsal yansımaları ile ilgili bize muazzam ipuçları sunuyor. "Fatmagül'ün suçu gece vakti kız başına dışarı çıkması" tespiti yapan yorumlar, kadınlara "sakın gece vakti kadın başınıza dışarı çıkmayın, yoksa tecavüzü hak edersiniz" diyor. Bir de tecavüz sahnesinin ayrıntılarına dikkat çekerek kadın oyuncunun göğüslerinden kalçasına kadar beden ölçüleri tartışmaları var; bunlar da medyanın yarattığı "kadın bedeni pazarı" nın alıcıları için tecavüz olgusunun nasıl normalleştiğini gösteriyor. Ancak bu konuda inanın kanını donduran en çarpıcı örnek erkek egemen kültürün adeta kalelerinden birisi olan futbol tribünlerinden geliyor; bir maç sırasında Ankaragücü futbol takımının taraftarları hep bir ağızdan "Fatmagül'ün suçu yok, biz onu Bihter sandık" diye bağırıyorlar. "Bir grup sapık işte" diyerek toplumsal yaşamın olağan ilişkileri içerisinde var olan yüz binlerce sıradan erkeği temsil ettikleri gerçeğini reddedemeyeceğimiz bu erkekler kendilerini tecavüzcünün yerine koymaktan hiçbir rahatsızlık duymuyorlar. Üstelik hangi kadın tipini tecavüz layık gördüklerini de pervasızca haykırıyorlar.

Vedat Türkali'nin diziye konu olan eseri, aslında 2005 yılına kadar yürürlükte olan, tecavüz mağdurlarını, tecavüzcüleriyle evlenmeye zorlayan ceza kanunu hükmünün eleştirisi niteliğinde. Ancak tek gerçeği reyting (yani sağlayacağı reklam geliri) olan, kıyasıya rekabet kuralsızlığıyla binlerce set emekçisinin emeğinin sömürüsüyle işleyen medya sektörünün elinde bu eleştiriden eser kalmıyor. Bu işleyiş erkek egemen kültürle buluşunca da "eleştiri" işlevi tam tersine, kadın bedeninin kullanımının ve tecavüz kültürünün meşrulaşmasına hizmet ediyor. Ve biz kadınlar, kadın bedeni, gazetesinden televizyonuna medya organlarında reyting kaygısıyla olduk olmadık yerde kullanıldıkça, tecavüz ve kadın cinayeti haberleri ayrıntılı pornografik süslemelerle döndürülüp durdukça, bu yolla tecavüze daha çok "haklı neden" yaratıldıkça çok daha fazla tehlikedeyiz. Tıpkı kar hırsıyla kışkırtılmış bu erkek egemen kültürde tek suçu kadın olmak olan "Fatmagül"ler gibi...