SEKA modeli yanlıştır... (Ahmet Tonak - 08-02-2010)

Bilindiği üzere, ilk 3 Şubat grev kararı TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, TÜRKİYE KAMU-SEN, KESK ve MEMUR-SEN tarafından alınmıştı.  Ardından, hükümetin "durun, bir çalışalım" molası geldi.  "Çalışma"dan çoğumuzun beklediği gibi bir şey çıkmadı.  Bunun üzerine, ilkin 3 Şubat olarak belirlenmiş olan grev kararı, koordinasyonu sağlayabilmek gerekşesiyle 4 Şubat'a çekildiğinde MEMUR SEN çoktan genel grevden vaz geçmişti.  Grev günü HAK-İŞ'in de aktif katılımdan vaz geçtiği ortaya çıktı.  Bu tip geri çekilmelerin gündelik dilde uygun karşılıkları vardır. MEMUR-SEN ve HAK-İŞ'in grevden vazgeçme kararının adını koymayı okuyucuların takdirine ve yaratıcılığına bırakıyorum.

 

4 Şubat grev kararını açıklarken Türk İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu iki noktaya değinmişti.  İlki, genel grevden sonra, grevi destekleyen konfederasyonlarla bir araya gelerek bundan sonra izlenecek stratejinin belirleneceği idi.  Cuma günü ben bu yazıyı yazarken henüz bu toplantı gerçekleşmediği için, bu toplantının yapılıp yapılmayacağını, yapılsa bile, oradan ne çıkacağını bilemiyorum (tabii, herkes gibi benim de bazı tahminlerim var; zamanı geldiğinde tartışma imkanı bulacağız).  İkinci nokta ise,  Kumlu dahil, başka sendika yöneticilerince tekrarlanmaya başlayan SEKA modeli meselesi.

 

SEKA modelinden kasıt nedir?  Hakikat bazen çırılçıplaktır, bazen de ayrıntılarda gizlidir.  SEKA modelinin ayrıntıları, SEKA hakikatini anlamak  için gerekli.  SEKA direnişi, fabrikanın işgali, 53 gün fabrikada yatıp kalkma, her yanıyla muazzam bir işçi eylemi idi.  Görenler bilir. O şanlı direniş bir oylamayla bitirildi.  Oylamaya katılan işçilerin çoğunluğu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne işçi olarak geçirilmeyi kabul ettiler.  "Katılan işçilerin çoğunluğu" diyorum, çünkü bazı işçiler bu oylamanın geri planında olan biteni kavradıkları, sonucunda olabilecekleri kestirebildikleri için oylamaya katılmadılar.  Katılıp, bu geçişi desteklemeyenler de oldu.

 

Belediye'de çalışmak zorunda kalan, ama oylamayı ve önerilen paketi o zaman da eleştiren bazı işçilerle temas halindeyim.  Dolayısıyla, SEKA modeline ilişkin görüşlerim birinci elden, yaşayarak edinilmiş değerlendirmelere dayanıyor.

 

Tekel işçilerinin taleplerinin başında gelen işçi statüsünün korunması  SEKA modelinde kabul edilmişti.  Kağıt üzerinde, (her yıl yenilenecek, 11 ay süreli)  geçici memur statüsünden tabii ki daha iyi gözüken bir uygulama.  İyi yanı sadece kalıcı oluşunda değil.  Geçiş yapılan kurumdaki işçi sendikasına üyelik yoluyla, toplu sözleşme ve grev hakkı yitirilmemiş oluyor.  Geçen hafta Skytürk'te A-Ke-Pe Grup Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli kalkıp, "ne olacak, Tekel işçileri 4(W)C ile yeni işlerinde memur sendikalarına bile üye olabilirler" dediğinde, dayanamadım.  "Yıllardır, sanki memur sendikalarının toplu sözleşme ve grev hakkı için mücadele ettiklerini bilmiyormuş gibi, nasıl oluyor da bu durumu bir olumluluk gibi, sanki hiç hak kaybı olmuyormuş gibi sunabiliyorsunuz" dedim.  

İşçi statüsünün korunması kağıt üzerinde bir olumluluk gibi gözükmesine rağmen SEKA pratiğinde birçok sorunla karşılaşıldı.  Bu ayrıntının (!) bilinmesinde yarar var.

 

İlkin, sendikanın hangi sendika olduğu çok önemli.  SEKA modelinin, A-Ke-Pe'ye yakın HAK-İŞ üyesi Hizmet İş'i büyütmek ve Kocaeli Büyük Şehir Belediye'sinde hakim kılmak için tezgahlandığını düşünmemek elde değil.  Bunun en somut kanıtı, SEKA işçisiyken genellikle sol eğilimli olduğu, en azından A-Ke-Pe'ye yakın olmadığı bilinenler de dahil olmak üzere SEKA'dan geçenlerle birlikte 3000 civarında işçinin 3 gün içinde Hizmet İş'e üye yapılmasıdır.

 

SEKA modelinin ikinci olumsuzluğu, bu zoraki sendika tercihinin geri planında yaratılan durum, işçilerin kendilerini içinde buldukları ortamdır.  Bu öyle bir ortamdır ki, iş güvenliği artık amirin iki dudağı arasındadır; SEKA'dan Belediye'ye geçiş öncesinde var olan arkadaşlık ilişkileri, siyasi görüş yakınlıkları fişlenmiş, işçiler kodlanarak farklı iş yerlerine dağıtılmıştır.  Örneğin, "SEKA'da yıllarca makina montajcısı olarak çalışmış bir işçi şehir dışında bir depoda ambarcı olarak izole edilebilmektedir."

 

SEKA modelinin olumsuzlukları saymakla bitecek gibi değil.  Ama, bu kadarı bile, bence, Türk İş tarafından ideal bir çözümmüş gibi sunulmasına karşı çıkmak için yeterli.  Tekel işçileri, bugüne kadar yaptıkları gibi kafa kafaya verip, kendi TEKEL modellerini yaratıp, hem kendilerinin hem de aynı özelleştirme virüsünden muzdarip yüzbinlerce işçinin kazanılmış haklarından bir adım bile geri atılmayacağını ele güne göstermelidirler.