Patates soğan ihalelerinin belgelerini açıklayın! (09-01-2010)

Velev ki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kozmik odayı araştıran hakimi izletmiyor olsun. Hakime ve savcıya yollanan sekizer kurşun da mı sizi kendinize getirmiyor işin ciddiyeti bakımından? Son elli yılın Türkiye tarihini suikastlerle, bombalamalarla, katliamlarla, insan kaybetmelerle bezeyen Özel Harp'in, daha sonraki adıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın kalbi olan Seferberlik Tetkik Kurulu'nda araştırma yapılmasını böylesine sulandırmakla bütün bu suikastlere, bombalamalara, katliamlara, insan kaybetmelere sahip çıktığınızı bu halkın fark etmediğini mi sanıyorsunuz?

Bir de Bülent Arınç'a suikast iddiasına karşı ileri sürülen "muhbir subay" olayı var. Deniyor ki, Arınç'ın mahallesinde yakalanan albay ve binbaşı, aslında TSK'dan bilgi sızdırdığından kuşkulanılan bir subayın peşinde imiş. Bu subay'ın adı bile açıklandı, kimi yerde B.K. olarak, kimi yerde Baki K. olarak. Şimdi ortaya çıkıyor ki, bu subay bir süre önce kalp krizi geçirdiği için pasif göreve alınan, sık sık hava değişikliği için rapor almak zorunda kalan biriymiş. Üstelik de, Özel Kuvvetler Komutanı ile "kanka" denecek kadar yakın bir mesai arkadaşı. Herhalde, kendisi, "vatan sağolsun, özel harbimizi korumak için benim de adım muhbire çıkıversin" diye bir fedakârlık yapmayı kabul edecek kadar vatansever birisi olmalı. Ama onun bu konuda ne düşündüğünden daha önemlisi var. Kılıçdaroğlu, sanki araştırma tamamlanmış da sonuçlar ortaya çıkmış gibi, Arınç için "sana Ankara'da suikast yapılacak, ama sen Manisa'dasın" demiş. Cevaben denebilir ki, "muhbir subay" Ankara Çukurambar'da izleniyor, ama o sırada raporlu olarak hava değişikliği için Antalya'da ya da Uludağ'da imiş! (Kılıçdaroğlu'nun bir de müthiş bulgusu var: "Suikast yapacaklar ama üzerlerinde suikast silahı yok" demiş. Zehir hafiye! Daha önce kimsenin aklına nasıl gelmemişti bu? Kılıçdaroğlu, cinayet masası komiseri olarak devlete SSK genel müdürü ya da milletvekili olarak olduğundan çok daha iyi hizmet verir, hiç kuşku yok. Yalnız bir ufak ayrıntıyı unutmuş: Bir suikast yapılacaksa, öncesinde bölgede araştırma yapılır. Kılıçdaroğlu'nun akıl yürütmesine göre, araştırmayı yapanların üzerinde mutlaka suikast silahı bulunur!)

Tabii, AKP'nin kendi iktidarını sağlamlaştırmaktan başka bir derdi olmadığı için, Bülent Arınç da bu banalleştirme işin katkıda bulunuyor. "Kozmik" odaya "kozmetik oda" adını takarak, aslında AKP'nin demokratlığının ne kadar kozmetik olduğunu itiraf etmiş oluyor Arınç. "Bana dokunmayacak yılan bin yıl yaşasın!" İşte AKP'nin derin devlete, kontrgerillaya ilişkin yaklaşımı!

Suç belgeleri devlet sırrı olmaz!

Cıvıklığın alemi yok! Türkiye hızla burjuvazinin ekonomik ve politik iç savaşının bir askeri iç savaş haline gelmesine doğru evriliyor. Burjuvazinin iki fraksiyonu, Batıcı-laik burjuvazi ile yükselen İslamcı burjuvazi arasındaki paylaşım savaşı, hükümet ile TSK kampları arasında bir savaş olarak seyrederken, şimdi burjuva düzeninin silahlı güçleri arasında bir savaşa dönüştü: TSK, polis ve MİT birbirine girdi. Yargı da orta yerinden bölündü. Özel harpçiler, büyük olasılıkla, Danıştay'a baskın düzenletiyor. MİT görevlileri polise neredeyse silah çekecek hale gelmiş. Genelkurmay'dan askeri personele, polise karşı silah kullanılmaması yönünde talimat verildiğine dair basına haber sızıyor. Hakimlere, savcılara, mafya araştırması dolayısıyla değil, TSK belgelerini araştırdıkları için kurşun gönderiliyor. Meclis komisyonu polise ve MİT'e ağır silah ithal etme yetkisini veren yasal düzenlemeyi TSK'nın itirazlarına rağmen kabul ediyor. Genelkurmay Başkanı, (hem de Trabzon'da!) bir fırkateynden herkesi tehdid ediyor, "konuştuğum yere dikkat edin" anlamında sözler söylüyor. Siz hâlâ patatesten soğandan dem vuruyorsunuz!

Biz, İşçi Mücadelesi olarak, bu devletin hiçbir organına güvenmeyiz. Ne polis veya MİT öyle haber sızdırdı diye Bülent Arınç'a suikast girişimi olduğuna inanırız, ne de Türkiye özel harpçilerinin böyle bir şeye kalkışmayacağına. Ama bir konuda ısrarlıyız: Bu devletin içinde, ister "kontrgerilla" deyin, ister "derin devlet", ister "Susurluk", ister "Ergenekon", var olan cinayet çetelerinin suçları hakkındaki bütün belgelerin ortaya çıkması gerekir. Bugün "kozmik oda" adıyla anılan mekân bir araştırmanın konusu oldu ise, bunun sonuna kadar götürülmesi gerekir. Bunu engellemeye çalışan herkes, Türkiye'nin son elli yılına damga vuran suçlara paravan oluyor demektir. Suçu ve suçluyu koruyor demektir. 1 Mayıs 1977 katliamı ve Kemal Türkler suikastinin gerçek faillerinin ve azmettiricilerinin gün yüzüne çıkmasını engellemeye çalışarak işçi sınıfına düşmanlık ediyor demektir. Maraş ve Çorum'un, Gazi ve Sivas'ın gerçek faillerinin ve azmettiricilerinin gün yüzüne çıkmasını engellemeye çalışarak Alevilere düşmanlık ediyor demektir. 1990'lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerin, insan kaybetmelerin, asit kuyularının, Newroz katliamlarının, Şırnak kurşunlamaların faillerini ve azmettiricilerinin gün yüzüne çıkmasını engellemeye çalışarak Kürtlere karşı düşmanlık ediyor demektir. Bütün bunların ortaya çıkmasını engellemeye çalışarak faşizmin kirli defterlerinin açılmasını, arkasında kimlerin olduğunun kavranmasını halktan esirgemeye çalışıyor demektir. Bakın, bu kriz başlayalı beri Bahçeli'nin bu konuda konuştuğunu duyan var mı? Korku içindeler, nefeslerini tutmuş bekliyorlar!

Genelkurmay'ın araştırmayı engellemek amacıyla yaptığı başvuru üzerine ağır ceza mahkemesi, kozmik odadaki araştırmanın devam etmesine, ama Bülent Arınç suikasti kuşkusuyla yakalanan subaylarla ilgili deliller dışında öteki "devlet sırrı" taşıyan belgelerin imhasına karar verdi. Liberal basın bunu çok demokratik bir karar olduğu gerekçesiyle alkışladı. Doğrudur, bu bir ilktir. Sivil yargının askeri bir ortamda arama yapması bu ülkenin tarihinde görülmemiştir. Ama mahkemenin, soruşturma hakiminin bu konuyla ilgili olmayan belgelere gözünü kapatması yolundaki kararı, hem hukuki açıdan bütünüyle yanlıştır hem de demokrasinin d'siyle ilgisi yoktur. Diyelim, hakim orada Sivas katliamının özel harp tarafından kışkırtıldığına dair bir bulgu buldu. Ya da 1 Mayıs 1977 katliamının düzenlenmesine ilişkin veriler. Ya da Kürt siyasi önderlerinden Vedat Aydın'ın kaçırılmasna ve öldürülmesine dair kayıtlar. Bir hakim bunlara nasıl kayıtsız kalabilir? Hangi hukuk kuralı ortada açık bir suç delili ya da karinesi varken yargının bunu görmezlikten gelmesini emredebilir? Hayır, suç belgesi devlet sırrı olamaz!

Kozmik odadaki bütün suç belgeleri açıklansın!

Kontrgerilla lağvedilsin, bütün suçlular yargılansın!

MİT kapatılsın, bütün kayıtları açılsın!

Çiller, Ağar ve bütün politik sorumlulardan hesap sorulsun!

Başta Kenan Evren olmak üzere bütün darbeciler yargılansın!