Kamu emekçileri greve! İşçiler, emekçiler desteğe! (Gerçek Gazetesi - 20-11-2009)

25 Kasım'da emekçiler hükümeti uyaracak

Kamu emekçilerinin üçte birinin örgütlü olduğu iki konfederasyon KESK ve Türkiye Kamu-Sen, kamu emekçilerine reva görülen tüm bu olumsuz koşullara karşı, 25 Kasım günü bir günlük uyarı grevi kararı aldılar.

Bu iki büyük konfederasyona üye olan emekçiler 25 Kasım günü işyerlerine gitmeyecekler. Hizmet üretmeyecekler. Onun yerine 25 Kasım günü kamu emekçileri, bu hizmeti alanlarla birlikte alanlara gidecek ve haklarını savunacaklar, taleplerini haykıracaklar.


Okullarda, hastanelerde, belediyelerde, kamu hizmetlerinin verildiği her yerde çalışan kamu emekçileri, insanca yaşayabilecek koşullara kendi bileklerinin hakkıyla ulaşmak için toplu sözleşme ve grev hakkı talep ediyor.

Bu tutum tüm emekçi halk açısından büyük bir önem taşıyor. Çünkü krizi yaratan patronlar, hiç sesimizi çıkartmadan, boynumuzu bükerek bu krizin faturasını ödememizi istiyorlar. Kriz yüzünden işsiz kalan, zor duruma düşen emekçiler için "her koyun kendi bacağından asılır" diyorlar. KESK ve Kamu-Sen'de örgütlü kamu emekçileri 25 Kasım'da "hayır" diyor! Biz, emekçiyiz ve güçlüyüz diyorlar! Bu gücü göstermenin en güzel yolu olarak da grev yapıyorlar. Tüm emekçi halka krizin faturasını patronlara ödetmek için gidilmesi gereken yolu gösteriyorlar.  

Bir günlük uyarı grevini hep birlikte başarıya ulaştırırsak, hükümetler kamu hizmetlerini paralılaştırırken, kamu emekçilerinin sayısını azaltıp hizmet kalitesini düşürürken ve çalışanları sefalet koşullarına mahkûm eden ücretler belirlerken bir kez daha düşünmek zorunda kalacak. Bu yüzden bu grev hepimizin grevidir. İşçi-memur-işsiz ayrımı olmadan hastanede, okulda, meydanlarda tüm emekçi halkın omuz omuza mücadele vermesinin zamanıdır.


Bıçak kemiğe dayandı

Kamu hizmetlerinin yürütüldüğü her yerde durum vahim. Okullarda 25 kişilik olması gereken sınıfların 60 öğrenci ile, sıkış tepiş doldurulması, hastanelerde saatlerce beklenen kuyruklardan sonra bir de üstüne özel hastanedeymişiz gibi verdiğimiz katılım payları aylarca, yıllarca sürünen bürokratik işler. İşte bu zor ortamda kamu emekçileri de yoksulluk sınırının altında ücretlerle, son derece zor koşullarda hizmet vermeye çalışıyorlar.

Kısacası, hem hizmeti alanları hem de hizmeti verenleri mağdur eden bir işleyiş söz konusu bu hizmetlerde.

Kamu emekçileri yıllardır kendi çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kamu hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesi için mücadele ediyor. Ancak işveren ile, yani hükümet ile karşılıklı olarak bu konuyu oturup konuşabildikleri tek yer, her yıl 15 Ağustos'ta başlayan, 30 Ağustos'ta biten Toplu Görüşmeler. Burada yapılan şey ise, sanki emekçilerin temsilcilerine görüşleri soruluyormuş ve dikkate alınıyormuş havası yaratmaktan başka bir şey değil. Sonuç olarak zam oranlarıyla ve diğer haklarla ilgili her türlü konuda kararı veren Bakanlar Kurulu oluyor. Toplu Görüşme masasında konuşulan her şey toz olup uçuyor.

Geçtiğimiz yıl doğal gaza toplamda yüzde 70, elektriğe yüzde 80 zam yapan hükümet, son Toplu Görüşmelerde kamu emekçilerine yüzde 2,5 zammı reva gördü. Bu da yaklaşık olarak 25 TL'ye karşılık geliyor. Tüketim ürünlerine yapılan zamlar nedeniyle her gün emekçilerin cebindeki paranın satın alabildiği ekmeğin, suyun, pirincin miktarı azalıyor. İşte bu yüzden Toplu Görüşme adı verilen oyun artık sona erdirilmeli, emekçilerin ve hükümetin karşılıklı oturup pazarlık ettiği, kamu emekçilerinin bütün güçleriyle taleplerini kabul ettirmek için mücadele ettiği Toplu İş Sözleşmesi dönemine geçilmelidir.

 

Bu grev hepimizin! Kamu emekçilerine destek ver!

Kamu emekçileri ile kamu hizmeti alanlar, yani bütün işçiler ve emekçiler o gün bir araya gelmeli, seslerini olabildiğince güçlü çıkarmalı. Çünkü bütün işçi ve emekçilerin çıkarları ortaktır. Hükümetin kamu işçilerine verdiği yüzde 3 zam, kamu emekçilerine verilen zammı da etkiliyor. Onlara verilen zam, asgari ücrete gelecek olan zammı da etkiliyor. Bütün bunlara sessiz kaldıkça haklarımız teker teker azalıyor.

Yediğimiz, içtiğimiz her şeyden, telefondan, benzinden vergi alınıyor. Maaşlarımızdan vergi kesiliyor. Bu vergilerin merkezi bütçede toplanıp bize kamu hizmeti olarak geri döneceği söyleniyor. Ama satın aldığımız her şeye zam gelirken, bir de parasız olması gereken, devletin görevi olması gereken hizmetlere her geçen gün daha çok para ödemeye devam ediyoruz.

İşte bu yüzden 25 Kasım Çarşamba günü, sendika üyesi olan olmayan bütün emekçilerin, bütün işçilerin, devlet okullarındaki bütün öğrencilerin, hastane kapılarında günlerce bekleyenlerin, parası olmadığı için rehin tutulanların talepleri bütün Türkiye'de yankılanacaktır. 

Sınıf mücadeleci sendika, sınıf mücadelesinde oluşur

KESK içinde sınıf mücadeleci sendikacılık anlayışıyla yer alan kamu emekçileri Sınıf İçin Sendika adı altında bir süredir ortak bir faaliyet yürütüyorlar. KESK içinde muhalif bir konumda olan sınıf için sendikacılar merkez yönetimde yer almamalarına karşın grevde aktif rol üstlenmekte kararlılar. Bunun başlıca sebebi sınıf için sendikanın ancak mücadele içinde oluşabilecek olması. Başta KESK olmak üzere, tüm sendikalarda bürokrasinin değil doğrudan emekçilerin söz sahibi olmasını ve sınıfın çıkarları söz konusu olduğunda uzlaşmanın değil mücadelenin ön plana çıkartılmasını savunan sınıf için sendikacılar özlediğimiz sendikal yapıya masa başındaki tartışmalarla değil işyerlerinde ve sokakta mücadele ederek ulaşabileceğimizi vurguluyorlar. 

İşçi sendikaları greve grevle destek vermelidir!

KESK ve Kamu-Sen'in 25 Kasım'da düzenleyeceği greve işçi sendikaları ve meslek örgütlerinden de destek mesajları geliyor. AKP'nin sendikal bürosu gibi çalışan Memur-Sen ve Hak-İş ise üyesi olan emekçilerin çıkarları yerine hükümetle olan ilişkilerini öne çıkararak greve mesafeli duruyor. DİSK ve Türk-İş'ten gelen destek ise şimdilik "haklısınız biz de sizi destekliyoruz" türünden sözlerle sınırlı kalıyor. Oysa ekonomik kriz işçi, memur, işsiz ayrımı yapmadan tüm emekçileri vuruyor. Dolayısıyla krize ve bu krizi yaratan patronlara karşı da hep birlikte mücadele etmek gerekli. KESK ve Kamu-Sen aralarındaki görüş farklarının ortak bir grev örgütlemeye engel olmadığında birleştiler ve birlikte yola çıktılar. Bu yola işçi sendikaları da yine konfederasyon ve görüş farkı gözetmeden dahil olmalıdır. İşçilerin ve işçi örgütü olan sendikaların gücü sözden değil eylemden gelir. İşçi sendikaları kamu emekçilerinin grev kararına üretimden gelen güçlerini kullanarak yani grev yaparak destek olmalıdır. Başta DİSK, Türk-İş olmak üzere sendikalar göreve genel greve!