. . . İşçi Yalnız Değildir (Ahmet Öncü - 20-01-2010)

Bunlar ve bir dizi diğer emek düşmanı uygulama bütün işçi ve emekçilerin maddi ve manevi varlığını yekpare tehdit etmektedir. İşte bu bağlamda sınıfın içinden yükselen bir diğer ses, "genel grev, genel direniş," "Tekel işçisi yalnız değildir" sözlerinin gerçek anlamını ve hedefini dile getirmektedir: "Hiçbir işçi ve emekçi yalnız değildir."

Peki, işçi ve emekçiler genel grev eylemiyle neleri değiştirebilirler? Bugün için genel grevin örgütlenmesi başlı başına bir örgütlenme meselesi olsa da, bu can alıcı soruyu şimdiden sormak ve tartışmak bundan sonraki gelişmelerin yönünü belirlemek adına önemlidir.

İşçi ve emekçilerin toplumsal yaşamı durma noktasına getirecek şekilde kitlesel olarak iş bırakması anlamına gelen genel grev, burjuva toplumunun gerçeğini sermayenin yüzüne bütün çıplaklığıyla vurur. Kapitalist üretim ilişkilerinin doğrudan bir sonucu olarak günlük yaşamında kendisini yalnız bırakılmış bulan işçiler, genel grev eylemiyle sermayeye dönüp gerçekte yalnız olanın kendilerinin değil, tam aksine sermayenin kendisi olduğunu söylemiş olurlar. Bu anlamda, her şeyin ötesinde, genel grev işçi sınıfının moralini yükseltecek olan bir eylem, yani sınıfın genel ruh haline yapılan çok etkili olumlu psikolojik bir müdahaledir. Genel grevin başarıyla gerçekleştirilmesi, grev öncesindeki bir çok olumsuzluğun üstesinden gelinebileceğinin müjdeli habercisidir.

Genel grevle işçi sınıfı, futbol dilinde ifade edersek, "defansif" oyunu bırakıp, "ofansif" bir oyuna geçeceğinin işaretini öncelikle kendi takımına aşılamış olur. Mücadelenin dilinde ifade edersek, sınıf artık sadece kazanılmış haklarını korumak güdüsüyle değil, aynı zamanda yeni haklar kazanmak için harekete geçeceğini öncelikle kendisine ilan eder. Artık gol yememek değil, gol atma zamanıdır!

Bu çerçeveden bakıldığında, sürecin örgütlenmesinin ilk evrelerinde sendika konfederasyonlarının çok önemli bir rol oynayacağını görmek zor olmasa gerek. Bütün iş kollarında grevin eş zamanlı örgütlenebilmesi için bütün konfederasyonların ortak hareket etmesi gerekecektir. Sadece bu da yetmez. Konfederasyonlar genel grevle hedeflenenlerin neler olduğunu  ortaya koyacak olan ortak bir eylem programı geliştirebilmelidirler.

Bu program sınıfın bütün farklı bileşenlerinin ortak çıkarını temsil edecek kadar genel bir bakış açısından oluşturulmalıdır. Bu bakış açısı hiç şüphesiz emek ile sermayenin arasındaki temel çelişkilere odaklanarak geliştirilebilir. Bununla birlikte oluşturulacak program sınıfın kısa ve uzun dönemli taleplerinin her sektörde o sektörün özel koşullarına göre en somut biçimde tanımlanabilmesine izin verecek kadar esnek olmalıdır.

Bu iki koşul birlikte düşünüldüğünde sendikal mücadelenin yapısında köklü bir değişimin gerçekleştirilmesi gereği gündeme gelmektedir. Sendikalar yukarıdan aşağıya doğru çalışan örgüt mantığından bir an evvel uzaklaşıp, aşağıdan yukarıya bir hareketlenmeye geçebilmelidirler. Bunu gerçekleştirebilmek için mevcut sendikal örgütlenme yapısının dışında işçilerin taleplerini mücadelenin seyrine göre yeniden ve yeniden ortaya koymalarına imkan sağlayacak olan direnişçi işçi komiteleri oluşturulmalıdır. Bu anlamda genel grev sınıfın örgütlenme bilinci ve pratiğinde de bir sıçrama yapacağının habercisidir.

Haftaya bıraktığımız yerden devam edeceğiz.