Enternasyonalizmin “cümbüş”ü artık ölümsüzlük şarkısını çalıyor! (Şiar Rişvanoğlu - 19-08-2009)

 

"Li ser vê riya dejwar"     

  Min jîke pir hewar             

 Da ji bo  we jî rojekê         

Dunya bibe gûl nihar" *     

                                                                           

John Berger bir makalesinde adanma (elbette kendini inandığı büyük bir davaya adanmayı kastederek) kültürünün ve estetiğinin bambaşka dinamikleri olduğunu, o dinamikleri kavramak için "adanan" düşüncenin bütünsel bilgisine sahip olmak ve "içeriden" bakmak gerektiğini anlatır. İşte Aram Tîgran'ın sadece eserleri değil, bizzat kendisi adanmanın en güzel biçiminin "enternasyonalizmin" cümbüşü, şarkısı, marşı, destanı velhasılı "estetiği"dir! Aram Tîgran'dan başka (en azından benim bildiğim) bir kişi daha yoktur ki bütün yaşamını başka bir ezilen ulusun kültürüne böylesine adasın. O kültürü bu denli güzelleştirsin, geliştirsin, o kültürün dilinden söylemekle kalmayıp özgürlük kavgalarına bütün varlığıyla dahil olsun.

Onun varlığı, yaşamı aynı zamanda egemenlerin geleneksel Ermeni-Kürt düşmanlığı politikasına iki dilde  bir haykırış, bir karşı duruştur.

Tîgran'ın babası 1915 Soykırımı'nda Sason'un Bianda köyünden "Bin Xetê"'ye yani Suriye'ye Qamişlo'ya (Kamışlı) kaçıp, kendisi gibi kaçıp buraya gelmiş annesi ile tanışıyor ve bu aşk 1934 yılının 15 Ocak'ında Aram'ı armağan ediyor dünyaya. Aram müzik sevgisini ve kültürünü aileden alır ve öncelikle  Ermeni müziğinin temel yapı taşı olan "Aşug" geleneğini derinden kavrar. Bu anlamda  geleneğin en önemli temsilcileri Sayat Nova ve Aşug Cıvan'ın takipçisidir. Aram bununla yetinmemiş ve yıllarca iç içe yaşadığı Kürt kültürünün en önemli kaynaklarından olan "dengbej" ve  "cirokbej"  geleneğini de benimsemiştir. İşte bu iki köke,  sürekli geliştirdiği entelektüel birikimini, ağıttan marşa kadar geniş bir form yelpazesinde kullandığı beste yeteneğini, içli sesini ve muhteşem cümbüş yorumunu da katarak dil ve duygu mozayiği yepyeni ve benzersiz bir ekol oluşturmuştur. Bu yüzden dilden dile dolaşan, gönülden gönüle akan, nesilden nesile aktarılan, başta Kürtçe olmak üzere Ermenice, Arapça, Asuri Süryanice, Zazaca, Yunanca ve Türkçe sayısız eseri vardır. Aram, aynı zamanda kendisi gibi Kürt kültürüne ciddi katkılarda bulunmuş Ermeni sanatçılar Xarapete Xaço, Feyzoyo Rızo, Egido Cımo'nun da mirasçısıdır. 15 yaşından itibaren  Güney ve Batı Kürdistan'da düğünlerde, şenliklerde, divanhanelerde çalar söyler, bütün Kürtlerin kalbinde taht kurar. Mezralardan köylere, şehirlere kadar her yerde  halkların acısını, sevincini, derdini, coşkusunu ince ince işler ve onlara geri aktarır. Aram'ın hayatını değiştiren şey 1966 yılında Karapete Xaço, Seyda Şemedin ve Susika Simo gibi ünlü sanatçılarla birlikte Erivan Radyosu'nda çalışmaya başlamasıdır. Bu tarihten 1985 yılına kadar Erivan Radyosu'nda yaptığı programlar Kürdistan'ın bütün (Türkiye, Irak, Suriye ve İran) parçalarındaki Kürtleri 19 yıl boyunca her akşam radyolarının başına bağlamış, onların varolma mücadelesinde en büyük desteklerinden biri olmuştur. 1990 yılından öldüğü güne kadar Yunanistan'da yaşayan Aram dünyanın her yerinde konserlere, festivallere, şenliklere katılmıştır. Öylesine büyük bir bağlılığı vardır ki müziğe şöyle ifade eder: "Gözüm sanata doymadı. Şarkılara, çalmaya doymadı...Sanat benim yaşamım, vitaminim, balımdır...Şimdi sanat üretme koşullarım farklı olsa da hayatımın ortak tek doğrusu var: müziğe doyamıyorum."

Aram'ın müziğinin entellektüel/politik arkaplanındaki iki ana damar:  ömrünün son nefesine kadar inandığı sosyalist dünya görüşü ile Kürt halkının özgürlük mücadelesine vermiş olduğu destektir. Bunların bedelini yaşarken  yasaklarla, engellemelerle, sürgünlerle, öldükten sonra da, biricik vasiyetine rağmen Amed (Diyarbekir)'de gömülmesinin engellenmesiyle ödemiştir.

O sosyalizm inancı ki "Leninê Mezin/Büyük Lenin"'i (Bu arada Türkçede Lenin'e ilişkin hâlâ bir şarkı yok değil mi?), o enternasyonalizm duygusu ki, "Serxwebûn Xweş e", "Mazlum Şêrê Kurdistan e", "Zîlan", "Kurdistan'e", "Çîyayê Gebarê", "Ey Welato Em Heliyan" ve daha nice şarkıyı yazdırmıştır. O şarkılar ki bugün dağdaki gerilladan ("Mazlum Şêrê Kurdistan e" gibi bazı şarkıların sözleri gerillalara aittir.) metropoldeki işçiye kadar Kürt halkının özgürlük ve serhıldan marşları haline gelmiştir. Exmedê Xanî'den Feqîye Teyran'a Kürt Edebiyatı'nın külliyatına hâkim olan Aram, "Leyla", "Keçê Dinê", "Ey Dîlberê", "Şev Çu (Ay Dîl)"  gibi artık "anonim"leşmiş aşk şarkıları ile de Kürt romantizmine ayrıca katkıda bulunarak, Lenin'in "gerçek bir devrimci aynı zamanda gerçek bir romantiktir" tespitine hakkını vermiştir.

Güle Güle Aram!  "Yertas Parov Ahbarik"!  "Oxır bê Apê"!

Sadece Kürt halkı değil, Anadolu ve Mezopotamya'nın bütün halkları sana borçludur!

Tıpkı bu coğrafyanın kültürüne katkıda bulunmuş, bulunmakta olan nice Ermeni'ye, Mimar Sinan'a, Güllü Agop'a, Toto Karaca'ya, Agop Ayvaz'a, , Ara Güler'e,  edebiyatçı Taniyel Varujan'a, Zahrad'a, Sibil'e, Krikor Zohrab'a, müzisyen Gomidas'a, Dikran Çuhacıyan'a, Hampartsum Limoncuyan'a, Kemani Tatyos Efendi'ye, Sahan Arzruni'ye, Sarkis Sucuyan'a, Sirvart Karamanuk'a, Onno Tunç'a  ve adını anamadığım (beni bağışlasınlar) nicelerine borçlu olduğumuz gibi! Tıpkı  "Hrantımız"a borçlu olduğumuz gibi!

Eskiler "cümbüş" kelimesini aynı zamanda renkli, eğlenceli durumları, sahneleri anlatmak için kullanır. Aram'ı da dinlediği andan itibaren çok sevmiş olan ve kendisi de bir müzik aşığı olan babam hoşuna giden sohbetleri, ortamları anlatırken "iyi cümbüş" derdi. 

Bizim asıl "cümbüş"ümüz enternasyonalizme gerek bile duymayacağımız, savaşsız, sınıfsız, sömürüsüz, bir dünyanın bayrağını bu topraklara diktiğimizde başlayacak.

Ama emin ol senin o eşsiz cümbüşün, kızıl ve "kesk û sor û zêr" bayraklarımızın dalgalandığı  halkların kardeşliğinin göğünde,  Hrant'ın "çutak"**ıyla birlikte, sonsuza dek çalmaya devam edecek!

Şiar Rişvanoğlu, 12 Ağustos 2009

 Ege'nin (Aram'a göre) Karşı Yakası

*  Nûrî Dêrsimî, Türkçesi: "Bu güç yolda/ Ben de imdat(hewar) diye çok bağırdım/ Bir gün sizin de/ Gül dolu  

    dünyanız olsun diye" (Çeviri: Ahmet  Ülker)

** "Çutak": Ermenicede "keman" demek. Aynı zamanda  Hrant'ın aile içindeki lakâbı.


 

"LENİNÊ MEZİN/BÜYÜK LENİN

Gelê Sovyetê tevda bıra me/Emrê teze bı eşqû xûşane/Leninê  mezin tim lı bîravane...Nıha jı emrê xwe nakın gazın/Edlaya dınê hemû dıxwazım/Çava qîz û hort/Wısa jî mezin.../Em jı partîya xwe/Gellêk razî ne/Karê partîya jı mere mızgîne/ Xer û xweşîyê jı mera tîne"

"Sovyet halkları  kardeşliği yaşıyor/Genç ömürleri aşk ve hoşlukla geçiyor/Büyük Lenin her daim akıllarında dolaşıyor...Şikayete yer yok yaşamlarında/ Hepsinin gönlü barış ve kardeşlik dolu bir dünyada/Kızlar ve delikanlılar nasıl istiyorsa/ Aynen öyle istiyor yaşlılar da...Partimizden çok memnunuz biz/Partinin her işi bizim müjdemiz/ Ondan geliyor ve gelecek  hayrımız  ve güzelliğimiz."

                                                  Söz: Aram Tîgran/Çeviri:Hüseyin Bardakçı/Şiar Rişvanoğlu

* Bu yazı 16 Ağustos 2009 tarihinde Günlük gazetesinde yayınlanmıştır.