DİP Girişimi'nin açıklaması: Yunanistan isyanda! Kardeş Yunan halkının isyanıyla dayanışmaya! (DİP Girişimi - 12-12-2008)

Bu isyanın başını yaşları 11 ila 18 arasında değişen orta okul ve lise öğrencileri çekiyor, üniversite öğrencileri de ayakta. Yunanistan'ın sayısız kentinde ve adasında bu gençler karakolları basıyor, polise taş, domates ve yoğurtlarla saldırıyor, okullarını işgal ediyorlar. 11 Aralık Perşembe günü akşamı itibariyle, Atina'da 60, Yunanistan'ın tamamında ise 120 okul işgal altında. Ayrıca, Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Politeknik, Atina Ekonomi Üniversitesi gibi üniversite ve fakülteler de öğrencilerin işgalinde. Günlük meclislerde bir araya gelen öğrenciler eylemleri bu toplantılarda alınan kararlar temelinde yürütüyorlar. Bu kitlesel isyan, polisin, özellikle de MAT adıyla bilinen çevik kuvvetin, gençlere yıllardır reva gördüğü muameleye karşı her gencin duyduğu öfkenin ifadesinden başka bir şey değildir. Bu gençler arkadaşlarının ölümünü kendi deneyimlerinde ve bedenlerinde hissediyorlar. Yunanistan olayları bu bakımdan Fransa'da iki yıl önce Paris banliyölerinden başlayarak bütün ülkeye yayılan ve günlerce devam eden gençlik eylemlerini hatırlatıyor.

Ama bundan da öteye, Yunan gençliği yıllardır mahkûm olduğu geleceksizliğe isyan ediyor. Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'da kapitalistlerin ve onların sağlı sollu hükümetlerinin işçi sınıfına ve emekçilere yıllardır yönelttiği taarruz, işçi sınıfı ve gençlik içinde muazzam bir tepki birikimine yol açmış durumda. 10 Aralık Çarşamba günü yapılan genel grev, iktidardaki Yeni Demokrasi hükümetinin başta olduğu altı yıllık süre içinde düzenlenen 10. genel grev! Yani Yunanistan'daki büyük isyanın arka planında, bugün ekonomik kriz dolayısıyla alınmakta olan önlemlerin de kızıştırdığı bir sınıf mücadelesi yatıyor.

Bu niteliğiyle Yunanistan'daki isyan, kapitalizmin büyük ekonomik krizi ile birlikte içine girdiğimiz yeni dönemde dünya çapında bütün toplumu etkisi altına alan ilk kitlesel protesto hareketi olarak düşünülmeli.

Yunanistan tek bir polis cinayetiyle ayaklanıyor, ya Türkiye?

Yunan halkının isyanı son derecede haklıdır. Türkiye'de vicdan sahibi herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir: Yunanistan'da polis (göçmenlere yaptığı ölümcül saldırılar hariç) bundan önce en son 1994'te bir genci öldürmüş. Bizde ise polis neredeyse her ay gencecik bir çocuğu  öldürüyor. Sadece 2008 yılı içinde Bahçelievler'de bir polis memurunun göğsüne tekme atıp öldürdüğü Sadettin, İzmir'de araba kullanırken vurulan Baran, Van'da protesto gösterisi sırasında vurulan çoban Ahmet, Antalya'da "dur" emrine uymadığı için vurulan Çağdaş, daha kimler kimler! Türkiye'de halk Yunanistan'daki isyana genellikle olumlu yaklaşıyor. Peki biz neden tepki vermiyoruz? Yunan polisinin yaptığı gaddarlığı görüyoruz da kendi polisimizinkini göremiyor muyuz?

Yoksa daha ötede bir şeyler mi var? Belki de bir ölüm olduğunda protesto eylemleri yapmaya girişsek daha da fazla insanın öleceğinden mi korkuyoruz? Bakın, Yunanistan'da gençler polise taş ve Molotof  attığı, dükkânları ve otomobilleri yaktığı halde, polis göz yaşartıcı gaz atmakla yetiniyor. Üstelik bu sağcı ve baskıcı bir hükümet yönetiminde oluyor. Daha sağcı unsurlar hükümeti mal-mülk güvenliğini sağlayamamakla, duruma hakim olamamakla suçladıkları zaman, hükümet sözcüsü can yerine mala zarar gelmesini tercih ettiklerini söylüyor. Tamam, daha fazla can kaybının kendi aleyhlerine olacağından korkuyorlar, ama hiç olmazsa korkacak bir şey var ortada. Bir de iki yıl önce Diyarbakır'da yaşanan olayları hatırlayın. Yıllarca ezilmiş Kürt gençleri ve çocukları Ofis semtindeki dükkânlara zarar verdiğinde polis av avlar gibi öldürdü gençleri. Ve başbakan Erdoğan, "kusura bakmasınlar ama kimsenin göz yaşına bakılmaz" diyerek bu cinayetleri kışkırttı! Neden komşuda olunca "halk tepkisi" oluyor da bizde olunca "terör" oluyor?

Yunan gençlerini kim öne sürdü?!

Son zamanlarda Kürt gençlerinin yürekleri yanık olduğu için toplumsal olaylarda hep ön saflarda yer almalarını düzenin basını ve politikacısı ağzına pelesenk etti. Başta başbakan olmak üzere, birçok kişi "çocukları öne sürüyorlar, kullanıyorlar" diye veryansın etti. Kimileri de insan haklarının kutsal halesine başvurarak bunun çocuk haklarına aykırı olduğunu ileri sürdü. O olaylara katılan çocukların ailelerine yeşil kartlarını iptal etme tehdidi yapan Adana valisi harekete geçse de,Yunan hükümetine de benzer bir öneri yapsa olaylar şıp diye sona ererdi! Neden şimdi (yaşları 11'e kadar inen) Yunan gençlerinin ve çocuk yaşta öğrencilerin eyleminde kimsenin aklına bunları söylemek gelmiyor? Bu sorunun cevabı ortada: Eğer polis 15 yaşındaki bir çocuğu vurup öldürebiliyorsa, bu çocukların günlerce gecelerce sokaklarda protestoya girişmeleri, siyasi bir özsavunmadan başka bir şey değildir! Bir insan vurulup öldürülebilecek yaşta ise sokaklarda protesto yapacak yaşa gelmiş demektir. Kürt gençlerini kim suçlayabilir? 12 yaşındaki Uğur Kaymaz bedeninde açılan 13 kurşun yarasıyla özel timin kurbanı olmadı mı üç yıl önce?

Yunan halkı şimdi daha da fazla kardeşimizdir!

Yunan halkının, işçi sınıfının ve gençlerinin mücadelesi bizim de mücadelemizdir! Orada kazanılacak zafer bizim için de bir zafer olacaktır! Daha şimdiden polisin soğukkanlı biçimde insanları öldürmesinin büyük bir suç olduğu, halkın bunu kabul etmemesi gerektiği zihinlerde ve yüreklerde yer etmeye başlamıştır. Bizde de hükümet artık ayağını denk almalıdır. Yarın polis tek bir kişiyi daha vurursa, halkın tepkisinin ne olacağını hükümet iyi hesaplamalıdır. Böyledir, bir halkın mücadelesi başka halklara öğretir. Bu sefer komşumuzdan öğreniyoruz.

Yunan halkının bu isyanı, aynı zamanda, bu halkın bizim düşmanımız olduğu iddiasının boşluğunu gözler önünme sermiştir. İşte görüyorsunuz: Gençleri öldüren devletler aynı safta, bunun acısını yaşayan halklar aynı safta!

Devrimci İşçi Partisi Girişimi, Yunan işçi sınıfının ve gençliğinin haklı mücadelesiyle tam bir dayanışma içindedir. Onları mücadeleyi bizim henüz erişemediğimiz bir düzeye yükselttikleri için selamlar ve başarı dileklerini iletir.

Devrimci İşçi Partisi Girişimi aynı zamanda bu mücadeleye boylu boyunca girmiş olan kardeş EEK (Devrimci İşçi Partisi) örgütünü ve üyelerini de selamlar.

Yaşasın Türkiye ve Yunanistan halklarının kardeşliği!

Hem orada hem burada polis cinayetlerine son!

Bütün devlet cinayetlerinin sorumluları cezalandırılsın!

Polis gaddarlığının siyasi sorumlusu hükümetlerden hesap sorulsun!

Yaşasın proleter enternasyonalizmi!

Devrimci İşçi Partisi Girişimi