Devrimci bir işçi partisi için çağrı (Devrimci İşçi Partisi Girişim Kurulu - 03-10-2007)

Türkiye üç büyük savaşın girdabında felâkete doğru sürükleniyor. ABD, AB ve Siyonizmin Ortadoğu’da ve Avrasya bölgesinde başlattığı emperyalist savaş, Afganistan, Irak, ve Lübnan’dan sonra İran’ı da tehdit ediyor. Savaşın her yeni evresi ile Türkiye emperyalist savaşın yarattığı büyük çelişkilerden gittikçe daha fazla etkileniyor. Burjuvazi Türkiye’nin hayati bir sorunu olan Kürt sorununu siyasi temellerde çözmeyi reddettiği için, 23 yıldır süren bir savaş şimdi bütünüyle uluslararası bir nitelik kazanmış durumda, Türkiye’yi Ortadoğu’nun girdabına daha da fazla çekiyor. Bu iki savaş karşısında yangına körükle giden hakim sınıflar, son on yıldır kendi içlerinde Batıcı-laik kampla İslamcı kamp arasında burjuvazinin politik iç savaşını yaşıyor. İki askeri müdahaleye yol açan bu savaş hâlâ büyük gerilimlerin kaynağı olmaya devam ediyor. Toplum ikisi askeri, biri şimdilik politik nitelik taşıyan bu üç savaşın yarattığı patlayıcı çelişkilerin gerilimi altında her gün sarsılıyor. Türkiye bir kördüğüm olmuş durumda.

Bu üç çelişkiye ilerici, halktan yana, demokratik temellerde çözüm bulmak isteyen insan çok. Ama bunların büyük bölümü son yıllarda bütünüyle Batıcı-laik ve İslamcı kamplar arasında kutuplaşmış olan siyasi hayatın etkisi altında burjuvazinin iç savaşının güçlerine destek veriyor, yani çözümü yanlış yolda arıyor. Kendini bu iki kampın etkisinden kurtarmayı başaranlar bir azınlık; bunların büyük bölümü de solda burjuva ideolojisinin taşıyıcısı olan liberal ve ulusalcı odakların etkisi altında. Kimi haklı bir anti-emperyalist dürtüyü Kürt düşmanlığı ile karıştırıyor. Kimi haklı demokrasi arayışını AB emperyalizminin himayesinde sürdürmek istiyor.

Oysa Türkiye’de sözü çok sık edilmeyen bir dördüncü savaş sürüyor. Burjuvazi, tekelcisiyle KOBİ’siyle, uluslararası müttefiklerinin de yardımıyla, işçi sınıfına, emekçilere, kent ve kır yoksullarına karşı 12 Eylül’den bu yana, yani çeyrek yüzyıldır bir sosyo-ekonomik savaş yürütüyor. Neo-liberal küreselleşme politikaları aracılığıyla, özelleştirmeyle, sosyal hizmetleri tırpanlayarak, esnekleştirme ve yalın üretimle, sendikasızlaştırmayla, tarımın yıkımıyla işçi ve emekçi kitleleri bölüyor, parçalıyor, köleleştiriyor, evcilleştiriyor, yoksullaştırıyor, çaresizleştiriyor.

İşte Türkiye’nin kördüğümünün çözümü bu savaşta yatıyor. İşçisiyle, işsiziyle, kamu çalışanıyla, emeklisiyle işçi sınıfı/proletarya ayağa kalkıp mücadele vermedikçe, sendikalarını bürokrasiden geri kazanmadıkça, bu mücadelesini siyaset sahnesine çıkarak yürütmedikçe, öteki büyük savaşların işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin çıkarları doğrultusunda ilerici bir çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Türkiye’nin emperyalizmin yardakçılığından kurtulması da, Kürt sorununun adil bir politik çözüme kavuşturulması da, halkın burjuvazinin iki kampının savaşının cephaneliği olmaktan kurtulması da işçi sınıfının siyasete bağımsız olarak ağırlığını koymasıyla ve emekçileri, ezilenleri müttefik olarak kazanmasıyla mümkün olacaktır.

Solun liberal partileri bunu yapmayı reddediyor, işçi ve emekçileri burjuvazinin AB programının peşine takıyor. Solun ulusalcı partileri bunu yapmayı reddediyor, işçi sınıfını devletin baskıcı politikalarının peşine takıyor. Solun geri kalan partileri hem bu liberal ve ulusalcı kanatlar arasında yalpalıyor, hem de Kürt hareketiyle sınıf bağımsızlığı ilkesini bütünüyle görmezlikten gelen yararsız bir ittifakın peşinde sürükleniyor. Oysa bu ittifak ancak işçi sınıfının kendisi ile Kürt halkı arasında gerçek ve sağlam temellerde bir ittifak haline gelirse Türkiye’nin kördüğümüne bir çözüm olabilir. Bunun için de önce işçi sınıfının çıkarları temelinde bir politika yürütmek gerekiyor.

Türkiye işçi sınıfına yeni bir parti gerekiyor. Bu parti işçi sınıfının burjuvaziden ve devletten ideolojik, politik ve örgütsel bağımsızlığını sonuna kadar koruyacak bir parti olmak zorunda. Bu parti Kürt sorununa, Ortadoğu ve Avrasya’da savaşa ve Avrupa Birliği ile ilişkilere işçi sınıfının çıkarları açısından yaklaşabilmek için enternasyonalist olmak zorunda. Bu parti emperyalist kapitalizmin dünyayı getirdiği noktada tek çözümün, bugün henüz toplumun somut gündeminde olmasa bile, devrim olduğu bilincini bir an bile gözden kaçırmadan mücadele etmek zorunda. Türkiye’nin devrimci ve enternasyonalist bir işçi partisine ihtiyacı var.

Devrimci İşçi Partisi Girişimi bunun için kuruldu. İşçi Mücadelesi, her zaman temel amacı olmuş olan böyle bir partinin kuruluşu için son yıllarda bilinçli ve planlı bir inşa stratejisi uyguluyor. Bu planlı inşa süreci bugün bir parti girişiminin kurulmasıyla taçlandırılmış bulunuyor. Ancak İşçi Mücadelesi böyle bir partiyi, Türkiye’de devrimci ve enternasyonalist bir işçi partisinin kurulmasının bir ihtiyaç olduğunu düşünen, bu doğrultuda harekete geçmeyi arzulayan, böyle bir partiye kendi olanakları ve yetenekleri ile katkıda bulunmayı düşünen, programatik ve örgütsel bakımdan devrimci Marksizmin dünya ve Türkiye deneyiminden süzülüp gelen kazanımları temelinde yürümeye istekli olan herkesle birlikte kurmayı amaçlıyor. İşçi Mücadelesi’nin partinin kuruluşunu ilân etmek yerine bir Girişim oluşturmasının nedeni ve anlamı budur. Bu yüzdendir ki, İşçi Mücadelesi yukarıda özetlenen bakış açısını paylaşan bütün işçileri, kamu çalışanlarını, emekçileri, emeklileri, işsizleri, aydınları, kadınları, gençleri, bütün ezilenleri, devrimci Marksist temelde mücadele etmiş ve etmekte olan yoldaşları, Devrimci İşçi Partisi’ni birlikte kurmak için ortak bir tartışmaya ve faaliyete çağırıyor.

Devrimci İşçi Partisi, Türkiye solunun siyasi tarihi içinde birçok bakımdan bir ilk olacaktır. Her şeyden önce, 1970’li yılların ortalarından bu yana devrimci Marksist akım Türkiye’de yalnızca parti öncesi biçimler altında var olmuş, Arjantin’den Sri Lanka’ya, ABD’den Güney Afrika’ya, Fransa’dan Senegal’e devrimci Marksistler parti olarak örgütlendikleri halde, Türkiye’de devrimci Marksist akım hiçbir zaman büyük kitlelerin önüne bir siyasi parti ile çıkmamıştır. Devrimci İşçi Partisi Türkiye’de enternasyonalist devrim programıyla ve Leninist örgüt anlayışıyla kurulacak ilk devrimci Marksist parti olacaktır.

İkincisi, 1920’de Üçüncü Enternasyonal’in bir seksiyonu olarak kurulan Türkiye Komünist Partisi’nden bu yana Türkiye’de bir sosyalist parti ilk kez bir dünya partisinin inşasını pratik bir amaç olarak önüne koymuş olacaktır. TKP’nin bürokratik yozlaşmanın tutsağı haline geldiği dönemden bu yana ilk kez Türkiye’de bir parti işçi sınıfının sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada kurtuluşu için, sadece Türkiye devrimi için değil dünya sosyalist devrimi için pratik olarak mücadele edecek, pratik olarak örgütlenecektir.

Üçüncüsü, Türkiye’de ilk kez gerçek anlamda Leninist bir parti kurulacaktır. Bu partide demokratik merkeziyetçilik ilkesi ilk kez orijinal anlamına uygun bir içerikle uygulanacaktır. Bu partinin militanları ve üyeleri bütün konularda söz söyleme ve eğilim kurma hakkına sahip olacaktır. Bu parti iç rejimi bakımından Türkiye’de hiçbir partiye benzemeyen bir demokrasiyi hakim kılacaktır. Buna karşılık, bir kez tartışma tamamlanıp kararlar alındığında bu partinin militanları ve üyeleri parti politikasının başarısı için var güçleriyle ve birlik içinde mücadele edeceklerdir. Bu parti “çoğulcu” bir parti olmayacaktır; yani farklı siyasi akımların yamalı bohçası olmayacaktır. Ama bu parti devrimci Marksist temelde bütün politik yönelişlerin kendini sonuna kadar ifade edebildiği, azınlığın çoğunluğu ikna hakkının bulunduğu bir parti olacaktır.

İşte sizi böyle bir partiyi birlikte inşa etmeye çağırıyoruz. 1930’lu yıllardan itibaren dünya ve Türkiye soluna hakim olan bürokratik yozlaşmanın getirdiği çarpıklıkları aşabiliriz. 12 Eylül darbesinin Türkiye sosyalist hareketine yaşattığı yenilginin yarattığı düş kırıklığı ve umutsuzluğu aşabiliriz. “Reel sosyalizm” olarak anılan bürokratik olarak yozlaşmış işçi devletlerinin 1989-91’den itibaren çöküşünün ve kapitalizmin bu ülkelerde yeniden kurulmasının yarattığı moral bozukluğunu aşabiliriz. Çünkü bugün kapitalizmin kendisi otuz yılı aşkın bir süredir derin bir ekonomik krizin pençesinde ve çıkış yolu bulamıyor. Çünkü 1989-91’in yarattığı moralsizliği geride bırakmaya başlayan kitleler 1999 Seattle eylemi ve 2001 Arjantin isyanından bu yana Latin Amerika’da, Batı Avrupa’da, uzak Asya’da “küreselleşme”ye karşı zaman zaman devrimci boyutlar kazanan mücadeleler veriyor. Çünkü Ortadoğu’da halklar emperyalist ve Siyonist savaş ve işgal politikalarına karşı Filistin’de Irak’ta, Lübnan’da boyun eğmeden direniyorlar.

Yenilgi ruh durumunu, moral bozukluğunu, umutsuzluğu yalnızca aşabiliriz demek yetmiyor, aşmak zorundayız. Çünkü kapitalizm emperyalist çağındaki en çirkin özelliklerini yeniden sergiliyor, Balkanlarda, Ortadoğu’da, Avrasya’da savaşları yeniden günlük olaylar haline getiriyor, milyonları katlediyor. Çünkü pençesinde bunaldığı derin ekonomik krizi aşabilmek için neo-liberal “küreselleşme” saldırısında dur durak bilmiyor, işçi ve emekçileri son haklarını, son kazanımlarını ellerinden alana kadar köleleştirmeye çalışıyor. Çünkü sınır bilmeyen kâr açlığı içinde doğayı mahvediyor, insanın ve bütün canlı türlerinin yeryüzünden yok oluşunun koşullarını hazırlıyor. Kendimiz için, çocuklarımız için, insanlık için harekete geçmek zorundayız.

İşçiler, kamu çalışanları, emekçiler, bu toplumu siz sırtınızda taşıyorsunuz, onun için güçlüsünüz. Emekliler, bugünkü kuşakları siz yetiştirdiniz, yarınki kuşakların da insanca yaşamasının sorumluluğunu üstlenmelisiniz. İşsizler, kapitalizm sizi işsiz bırakarak sadece açlığa ve sefalete mahkûm etmiyor, topluma yararlı olma olanağından da mahrum bırakıyor. Bu hakkınızı geri almalısınız. Aydınlar, bu sefil toplumun devrilmesi ve insanlığın yepyeni temellerde ayağa kalkması için insanlığın size verdiği yetilere, bilime, düşünceye, sanata, kültüre ihtiyaç var. Kadınlar, cinsiyetçiliği ikinci doğası haline getirmiş olan kapitalist toplumdan kurtuluşta geçmişte siz öncü oldunuz, yarın da olabilirsiniz. Gençler, en çok sizin ihtiyacınız olan geleceği kazanmak için en büyük güç ve enerji sizde, geleceğinize sahip çıkmalısınız. Ezilenler, dünyanın en ücra köşesinde sizinle aynı baskılara maruz kılan insanlarla dayanışma içine girmeden, bütün ezilme biçimlerini yeryüzünden silmeden sizin de kurtulmanız mümkün değil.

Devrimci Marksist yoldaşlar, eğer 20. yüzyılın sosyalist inşa deneyimlerini çöküşe mahkûm eden, sosyalizmin adını ve bayrağını lekeleyen Stalinizmin yerini gerçek proleter devrimciliğinin ve enternasyonalizminin alması gerektiğini düşünüyorsak, bunu ancak politikada pratik bir güç haline gelerek başarabiliriz.

Öyleyse hep birlikte,

  • İşçileri Marksizmin devrimci programı temelinde örgütlemek için,
  • Sosyalist hareketi liberalizmin ve ulusalcılığın ikiz tehlikesinden kurtarabilmek için,
  • AB’yi çözüm olarak sunanların afyonuna karşı, kurtuluşun işçi sınıfının mücadelesinde yattığını pratikte kanıtlamak için,
  • Sendika bürokrasisine karşı mücadele ederek sendikaları işçilerin gerçek örgütleri haline getirmek, örgütsüz işçileri örgütlemek için,
  • Güncel talepleri işçi sınıfının iktidarına bağlayan bir köprü olarak geçiş programı temelinde mücadele için,
  • Çeşitli “demokratik aşama”lar icat ederek burjuva partileriyle işbirliğini hayal etmek yerine, işçilerin ve emekçilerin hükümeti uğruna sürekli devrim mücadelesi için,
  • Devrimi ancak disiplinli demokratik merkeziyetçi bir partinin zafere ulaştırabileceğini pratikte kanıtlamak için,
  • Yoksul ve yoksullaştırılan köylülüğün gerçek çıkarlarının bir işçi iktidarında yattığını onlara kanıtlayarak kırsal bölgelere yepyeni bir canlılık getirmek için,
  • Kürtlerin istedikleri gibi yaşayabilmesi uğruna samimi bir mücadele yoluyla Türk ve Kürt işçileri birleştirmek için,
  • İnsanlığın yarısını oluşturan kadınların ezildiği bir dünyada işçi ve emekçilerin de kurtulamayacağı bilinciyle kadın kurtuluşu uğruna mücadele için,
  • Gençliği işsizlikten, güvencesizlikten, geleceksizlikten ve uyuşturucudan kurtularak kendi geleceğini kurmaya davet etmek için,
  • Kapitalizmi devirdikten sonra iktidarı bürokratlara teslim etmek yerine işçi demokrasisini hakim kılmak için,
  • Ortadoğu’da emperyalizme karşı mücadelenin bayrağını köktendincilerin, gözü mezhep savaşlarıyla dönmüş olanların, milliyetçilerin elinden alacak Marksist partiler kurulması yolunda çaba göstermek için,
  • Tek ülkede sosyalizm türü gerici bir ütopyanın tutsağı olarak sadece Türkiye devrimi için değil, dünya devrimi uğruna mücadele için,
  • Dünya devriminin sosyalist partisini yeniden kurma mücadelesi için,

Haydi Devrimci İşçi Partisi’nin inşasına!

Devrimci İşçi Partisi Girişim Kurulu