Çukurova emekçilerin ve ezilenlerin ovası oluncaya dek! (Şiar Rişvanoğlu - 09-03-2009)

Seçimlerin politik anlamına, genel çerçevesine, krize, muhtemel erken genel seçim tartışmalarına ilişkin bu gazetenin sayfalarında yeterince doyurucu bilgi ve yorum okuyacaksınız. Ben size daha özgül olarak Adana'daki durumu biraz olsun aktarmak isterim.

Emekçilerin ve ezilenlerin cephesi ile burjuvazinin cephesinin bu kadar keskin ve sembolik çizgilerle ayrıldığı başka bir şehir yok bu seçimde. Zira, şimdiki belediye başkanı Aytaç Durak, 20 yılı bulan hanedanlık sürecinde ANAP, DYP ve AKP'den sonra seçime üç ay kala MHP saflarına katıldı. MHP'li Durak, sadece Adana'da değil, bütün Türkiye'de sahip olduğu, tamamı "Yeni Adana" denilen kendi imar planlarıyla oluşturulan zengin kuzeyde bulunan 1 milyon 300 bin metrekare arsa ile (bu veriyi şu ana kadar hiçbir yerde yalanlamadı) nam salmış büyük bir burjuva. O kadar ki, AKP'den istifasının hemen ardından hakkında başlatılan soruşturmada eşi adına kayıtlı bir arazi üzerinden imar değişikliği ile bir gecede milyon dolarlar kazandığı için Mülkiye müfettişleri "görevi suiistimal" raporu düzenledi. Aynı Durak, şehri, ABD ve AB emperyalizmin Afrika, Asya ve Latin Amerika'yı talan ederken yaptığı gibi Kuzey ve Güney olarak bölmüş durumda. Kuzeyde yaşayan ve Beyaz Türklerin ağırlıklı olduğu yerler Paris, Brüksel standartlarında yaşarken, Güneyli Kürt, Arap, Alevi yoğunluklu mahalleler korkunç bir yoksulluk içinde yolsuz, susuz, taşıtsız bir yaşam sürüyor.

AKP'nin adayı M. Ali Bilici ise üç dönem bu ülkenin en emekçi düşmanı partilerinden birinde, ANAP'ta milletvekilliği yapmış ve tamamı son derece verimli 5.000 dönüm arazi ve tarla sahibi bir patron. Adı bu, ama espri yeteneği gelişmiş emekçi halk onun ismini şöyle telaffuz ediyor: M.Ali Yiyici! Başka söze gerek var mı? Aynı espri anlayışı, Adana'da billboardlarda AKP'nin sloganını iki harfi atarak şöyle değiştirdi: "Durmak Yok, Çalmaya Devam!"

Ve son olarak çoktan unuttuğu kavramları; emeği, barışı...vs. seçim öncesinde telaffuz etmeye çalışan, ama hâlâ Newroz'a "Nevruz" diyen CHP'nin adayı, "solcu" eskisi Ümit Özgümüş, Adana Sanayi Odası'nın başkanı, yani patronların patronu! Ona ve ortaya solcuyum diye dökülen "eski"lere, Che Guevara'nın güzel sözünü ithaf edelim: "Eski solcu yoktur, kendini hayatının bir döneminde solcu zanneden aptallar vardır!" Üstelik, o solcu döküntüsü, 2004'te ANAP-DYP'nin adayı olmuş kontrgerillanın şeflerinden Ağar ile boy boy fotoğraflar çektirmişti!

Kısacası dostlar, Adana'da emek adına karşımıza çıkacak tek bir aday yok! Bütün bir patron cephesine karşı bir tek bizim sesimiz var Adana'da. Varsın onlar paralarıyla, onlarca araçlık filolarıyla, satın alınmış medyalarıyla kitleleri kandırmaya devam etsin!

Onlara, bu şehrin Sabancı'ların, Paksoy'ların değil, Yılmaz Güney'lerin, Orhan Kemal'lerin, Abidin Dino'ların, ınce Memed'lerin şehri olduğunu, patronların, beylerin, ağaların değil; Kürdüyle, Arabıyla, Türküyle, Alevisi ile, kadını ile genci ile emekçilerin şehri olduğunu göstereceğiz! Daha dün 50.ooo kişi ile meydanlarda işçi sınıfının devrimci programının somut taleplerini (iş, aş, ekmek, çocuklara süt, sağlık, yol, engellilere destek, insani barınma koşulları), "Halkların Kardeşliğini" ve "işçilerin Birliğini" haykırdığımız gibi!

Kızılderili kardeşlerimin sözleriyle başladım, onlarla bitireyim. Biz burjuvazinin partileri gibi "balık dağıtmıyoruz". Çukurovalı işçilere, emekçilere birlikte "balık tutmayı" öğretiyoruz. Emin olun devrilen kano bizim değil, patronların kanosu olacaktır! Çünkü balık bizim, göl bizim, ova bizim, dünya bizim!