Bundan 'doğal' ne olabilir ki ?!... (Bican Özben (Sevilay Kaygalak) - 18-11-2007)

Bu 'doğal' felaketin genel ve Bölge'ye özel pek çok sosyo-ekonomik ve siyasal/ideolojik belirleyeni olduğu biliniyor. Planlama ve sosyal hizmet anlayışından yoksun denetimsiz kentleşme süreçleri, kapitalizmin eşitsiz gelişme dinamiği ve onun yarattığı bölgesel dengesizlikler; tüm bunların yanında etnik ayrımcılık, kamusal kaynakları 20 yıldır süren savaşın gereklerine tahsis eden militarist politikalar ve onun sonucunda gelişen zorunlu yer değiştirmeler... Yağmur çiseleseydi de, sonuç aynı olabilir miydi acaba, diye düşündürtecek denli vahim bir manzara çıkarıyor tüm bunlar karşımıza. Yaşamını yitiren insanların sosyal olarak inşa edilmiş bir felaketin kurbanı olduğunu ortaya koyan bir manzara...

İşin daha can yakan kısmı, devletinden siyasi partilerine, demokratik kitle örgütleri, basın ve yurttaşına kadar kimsenin bununla yüzleşecek gücü ya da sorumluluğu kendinde bulamayışı. Ana haber bültenlerinin, gazetelerin her zaman yapmalarına alışık olduğumuz hisli, dokunaklı dramatize edişlerden uzak durması bundan olsa gerek. Düşünsenize bir hesap numarası bile olmadı bu felaketin, TV kanallarına düşen… Öyle ya biraz uzasa, üstü azıcık kazınsa ne devlet “felaketleri” çıkacaktı altından... ne trajediler...

Kurtarma ve yardım çalışmaları da bunu göstermedi mi? Mağdurlardan birinin dile getirdiği gibi, bir operasyon söz konusu olduğunda onlarca helikopteri kaldırıveren devlet, çocuklarıyla birlikte selden korunmak üzere damlara sığınanları kurtarmaya ancak 4 saat sonra gelebilmişti; hükümet zarar gören illeri ısrarla afet bölgesi kapsamına almadı; Bölge içindeki il ve ilçelerde toplanan yardımlar, belediyenin yardım toplamaya yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle kaymakamlıklarca engellendi.

...

Gördüğümüzün içimize doldurduğu çaresizliği anlatmak değil derdim

“Yani benim gözlerimin bunca yıl gördükleri,

Bir gün benimle birlikte

Yok olup gidecekler öyle mi?”

demişti, sevgili şair Metin Altıok. Görmekle kalmadı; anlattı da... “Yürekleri ufalayıp döküveren” tariflerle hem de... Artık onun üzerine hiçbir sözcük konmaz, konamaz!

Bize düşen bunca gördüğümüzle kalmamak artık, öyle değil mi?... Bu zor zamanları, kardeşliğimizi güçlendirecek paylaşımlar ve dayanışma için fırsat bilmek!...