Artçı partiler (19-05-2010)

Üç yıl boyunca tartıştık. Şimdi, her zaman olduğu gibi, pratik bu tartışmayı çözdü. Olgulara bakalım.

Olgu bir: Yukarıda sözü edilen partilerin dışındaki sosyalistler, 2007-2009 yılları arasında bir miktar DİSK işçisi ve epeyce büyük bir miktar KESK kamu emekçisi (bunlar proleterdir) ile birlikte gaza, suya, copa direnerek Taksim'i kazanmak için mücadele verdi. Bu partiler ise bunu yapmadılar.

Olgu iki: 1 Mayıs 2009'da Türk-İş'in düzenlediği Kadıköy mitingi sefil bir mitingdi. Taksim'in gazlı, coplu ortamına gelenden daha az işçi katılmıştı. Atılan sloganlar arasında "Polise uzanan elle kırılsın!" ve "Şehitler ölmez, vatan bölünmez!" ön plandaydı. Televizyona demeç veren işçiler "Biz Taksim'de olmalıydık" diyordu.

Olgu üç: 1 Mayıs 2010 Taksim'de, Evrensel gazetesinin manşetinde söylendiği gibi, "görkemli" bir kitlesellikle kutlandı. Polis bile 150 bin rakamını verdi. Bazı tahminler 300, 400, 500 binden söz etti.

Olgu dört: EMEP, TBİP ve UİD-DER büyük bir memnuniyetle Taksim'de idi. Evrensel gazetesi bu eylemi göklere çıkardı.

Taksim'in kazanılmasının, yıllardır son derece zayıf olan İstanbul mitinglerine muazzam can kattığı ortada. Şimdi, bu parti ve örgütler için iki yol var: Ya meydanı üç yıl kahramanca direnerek kazananların haklı olduğunu teslim edecek ve özeleştiri verecekler. Ya da Tayyip Erdoğan ile birlikte, "kimse kopara kopara almadı, hükümet verdi" diyecekler. İkincisini yapacaklarını sanmayız!

Biz geçen 1 Mayıs sonrasında BirGün gazetesinde yazdığımız yazıda, bu partileri uvriyerizm, yani işçi kuyrukçuluğu ile suçlamıştık. Ya da işçi sınıfını politikleştirmeden peşinden gitmekle. EMEP adına yapılan açıklamada ise, "işçi sınıfı nerede ise orada olmalıyız" deniyordu. Bu uvriyerizmdir, yani işçi sınıfını politikleştirmeye çalışmadan peşine takılmaktır. İşçi sınıfı yarın Kürtlere saldırmaya başlasa, "bizim yerimiz işçi sınıfının yanıdır" demeyeceğinizi biliyoruz. Ama daha da önemlisi şudur: DİSK ve KESK birlikte yüz binlerce proleteri temsil ediyorlar. Taksim'e gidenleri, "sınıfı önemsememekle" suçlamak ne biçim bir demagoji?

Bilindiği gibi, Leninist parti işçi sınıfının mücadele ederek bilince kavuşmaya başlayan katmanlarını örgütlemeyi hedeflediği için öncü parti diye bilinir. 1 Mayıs Taksim mücadelesinden Türk-İş'in yanında durmak gerekçesiyle yan çizen ve başkalarının kazandığı meydandan çok memnuniyet duyan partiler ise tarihte yeni bir kategori olarak ortaya çıkıyor: artçı partiler.