Ankara Üniversitesi İşçileri Yemekhane İşgalinde (26-11-2008)

İlerleyen süreçte rektörlük de yemek üretemeyen taşeronla olan sözleşmesini feshetti ve yeniden ihale açtı. 1 Ocak 2009’dan itibaren işi devralacak olan yeni taşeron işçilerle masaya oturduğunda önce tamam dedi, sonra vazgeçti. Hal böyle olunca içinde yemekhane işçilerinin, DİSK’e bağlı OLEYİS’in ve öğrencilerin yer aldığı Ankara Üniversitesi Meclisi toplanarak mücadeleyi nasıl devam ettirmek gerektiği üzerine kafa yordu ve yemekhane işgaline karar verdi.

Bu karardan sonra hemen yemekhane işgaline başlandı. İlk gece işçilerle birlikte sabahlamak için iki yüze yakın kişi yemekhanede kaldı. İşgal süresince işçiler ve öğrenciler hem zaman geçirmek hem de morallerini yüksek tutup kaynaşmak için oyunlar oynadılar, bağlama eşliğinde şarkılar ve marşlar söyleyip halay çektiler.

 Bu şekilde günler birbirini kovaladı. Rektörlükle ve yeni taşeronla görüşmeler yapıldıysa da anlamlı bir sonuç alınamadı. Rektörlük ‘ben eski taşeronun sözleşmesini feshettim, siz de onun işçisiydiniz, benimle alakanız kalmadı, gidin yeni taşeronla anlaşın’ diyor. Halbuki herkes biliyor ki daha önce de şirket değişse de işçiler değişmiyordu. On senenin çok üzerinde bir süredir Ankara Üniversitesi’nin yemekhanesinde çalışan işçiler var. Rektörlük burada mücadele edip hakkını arayan işçiyi sorun olarak görüp uğraşmak istemediğini ve kimin tarafında olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yeni taşeron ise ‘benim şartlarım bu, kabul ederseniz’ diyor ve 1 Ocak’a kadar kendi kadrosunu oluşturmaya çalışıyor.

Sonuçta işgal devam etse de işçiler şu an için bir muhatap bulamıyorlar. Aslına bakılırsa hamle sırasının işçilerde olduğu rahatça söylenebilir. Herhangi bir muhatap bulamadan sadece işgale devam edip çevik kuvvetin yemekhaneyi boşaltacağı gün beklenirse çok büyük hata yapılır. Yapılması gereken işçiler arasında birliği bozmadan yemekhaneyi asıl işlevine kavuşturup bir an önce üretime başlamaktır.

Yemekhanede üretime başlanması her şeyden önce rektörlüğü istese de istemese de işçilerle muhatap olmaya zorlayacaktır. Bunun da ötesinde üretime başlayıp yemek dağıtımının taşeron olmadan gerçekleştirilmesi taşerona karşı mücadelede işçilerinin elini çok kuvvetlendirecektir. Herkese bu işin taşeron olmadan da yapılabileceğini gösterecektir. Buna ek olarak yemekhanede yemek çıkması öğrencilerin çok büyük bir kısmını işçilerin yanına çekecektir. Rektörlük sırf işçilerin taleplerini kabul etmemek için öğrencilerin yemek sorununu iki aydır çözmüyor. Şu durumda ‘İşçiler Üretime El Koydu’ diyerek (bu slogan da konuştuğumuz işçilerden gelen bir öneriydi) yemek çıkarmak ‘atsanız da satsanız da bu yemekhanenin işçileri vardır ve işlerinin başındalar’ mesajını vermek olacaktır.

Bundan sonraki süreçte mücadele nasıl devam ederse etsin eğer yemekhane işçileri kararlılıklarını bozmazlarsa mutlaka kazanacaklardır. Yeter ki güçlerinin üretmeyi ve üretmemeyi birlikte gerçekleştirmekten geçtiğinin bilincinde olmaya devam etsinler.