ADANA ANILARI (N.Cemal - 22-03-2009)

Enternasyonalist dayanışma amacıyla gelen yabancı konuklara ise İngilizce olarak merhaba ve alandaki coşkulu kitle adına "hoş geldiniz" diyor ve "Adana ile Küba'yı kardeş şehir yapma sözü" veriyordu. Kürdistan'ın dört parçasındaki Amed'e, Cizre Botan'a, Kamışlo'ya ve Mehabad'a alandaki kitleyle birlikte selam gönderirken, Kürkçüler'den Diyarbakır ve Tekirdağ'a F tipi cezaevlerindeki tüm devrimci, sosyalist ve Kürt özgürlük hareketi tutsaklarına da hep birlikte bir merhaba diyordu. Ve ardından Tuzla, Unilever, Vodafone, Makyal-Erka başta olmak üzere grev ve direnişteki tüm işçilere selamlar gönderen Şiar, Gazze, Filistin, Yunanistan, Küba, Venezüella, Arjantin ve Meksika'da direnenleri selamlamayı da unutmuyordu.

Yumruğunu Newroz kitlesiyle birlikte havaya kaldıran Şiar; "bu yumruk Demirci Kawa'nın yumruğudur. Pir Sultan'ın, Şeyh Bedreddin'in yumruğudur. Bu yumruk Bedirxan'ın, Qazi Muhammed'in yumruğudur. Bu yumruk Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Lazların, Çerkezlerin, kadınların, gençlerin, bütün ezilenlerin yumruğudur. Ve bu yumruk işçi sınıfının, emekçilerin yumruğudur!" diye haykırıyor ve ekliyordu "bu yumrukla 29 Mart'ta seçim sandıklarında tüm düzen partilerinin, burjuvazinin ve emperyalistlerin kafasını ezeceğiz!" Şiar'ın konuşması sık sık "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları ile kesiliyor ve "Kürt Halkı Seninle Gurur Duyuyor" sesleri yükseliyordu...

"Hesap soracağız" diyen Şiar, "bu hesap Vedat Aydın'ın, Musa Anter'in, Uğur Kaymaz'ın, Silopi kayıplarının, Botaş'ın asit kuyularının, boşaltılan köylerin, tecavüz edilen kadınların hesabıdır", "Bu hesap Maraş'ta, Çorum'da katledilen, Sivas'ta yakılan Alevi canlarımızın hesabıdır" diye haykırıyordu. "Bu hesap Hrant Dink'in, katledilen ve sürülen Ermeni kardeşlerimizin hesabıdır" diye devam ediyor ve "Bu hesap, 15-16 Haziran'da öldürülen işçilerin hesabı, 77 1 Mayıs'ında, Beyazıt'ta katledilen devrimcilerin hesabı, Mustafa Suphi'lerin, Hikmet Kıvılcımlı'ların, Nazım Hikmet'lerin hesabıdır" diye ekliyordu. Adana'daki yüz bine yakın Newroz kitlesi ise Şiar'a "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganları ile cevap veriyordu...

"İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği" sloganları arasıda Şiar'ın konuşması şu sözlerle son buluyordu; "Ne mutlu Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yanındayım diyene! Ne mutlu yoksulların acısını yüreğimde hissediyorum diyene! Ne mutlu işçi sınıfının, emekçilerin safındayım diyene! Ne mutlu devrimciyim, sosyalistim diyene! Ne mutlu enternasyonalistim diyene! Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! Her biji yekitiya karkeren! Her biji bratiya gelan!"     


Newrozun Ardından:

Kararlı ve becerikli çabalarıyla yoldaşları Şiar Rişvanoğlu'nun seçim kampanyasını yürütmekte olan Devrimci İşçi Partisi Girişimi militanları heyecanlı ve gururlu bir şekilde çabalarına ve yorgunluklarına değdiğini söylüyorlar. Ama yorgunlukların bitkin düşürdüğü yoldaşlarından bazıları Şiar'ın konuşmasının ardından adeta yığılıp kalıyor. Biri Newroz alanından yoldaşlarının yardımı ile biri de Newroz sonrası geldiği parti bürosundan hastaneye götürülüyor ve iğne-serum desteği alıyorlar; bir diğeri ise evinde hastalanıyor. Diğerleri ise "daha bir haftamız var ve kendimize dikkat etmeliyiz" diyerek faaliyet planlarına koyuluyor.

Newroz sonrası DİP Girişimi militanları alandan ayrılarak faaliyetlerinin merkezi kıldıkları parti bürosuna yöneliyorlar. Tıpkı alana giderken olduğu gibi dönüş sırasında da ellerinde orak-çekiçli bayrakları ile ve toplu olarak seçim bildirilerini dağıtmaya devam ediyorlar. Yoldan aldıkları peynir-ekmek-domates ve kırmızıbiberle bir yoldaş sofrası kuruyorlar. Ve çaylar geliyor. Yorumlar ve değerlendirmeler arasında alandan Şiar arıyor ve "ben de açım, biraz ayırın geliyorum" diyor ve hemen bir tabağa yiyeceklerden ve sıcak lavaştan ayırıyorlar. Geldiğinde yoldaş sofrasında Şiar da yerini alıyor ve sohbet koyulaşıyor. Espri ve şakalarla yorgunluk atılmaya çalışılıyor. Akşama mahalle gezileri devam edecek. Derken Şiar, biraz dinlenmesi için yoldaşlarının eşliğinde ve korumasında -birkaç saat sonra buluşmak üzere- yolcu ediliyor...

Saat 19:00'dan sonra Şiar ve ekibi Levent Mahallesine doğru yola çıkıyorlar. Sokak ortasına koyulan plastik sandalyeler ve bir masa ile hemen bir açık hava toplantısı atmosferi oluşuyor.

55-60 kişilik ve ağırlıklı olarak Alevi emekçilerinden oluşan bir kalabalığa Şiar konuşma yapıyor. Sorular, cevaplar, tartışmalar ve bileşenin konumu ile de bağlantılı olarak CHP ele alınıyor. Olumlu bir etkileşim içerisinde Şiar'ın konuşması uzuyor ve geçen saatle birlikte de hava soğukluğunu iyice hissettirmeye başlıyor. Yoldaşları "artık bitirelim" diye uyarıyorlar ve Şiar arabada giderken neden uzattığını anlatmaya çalışıyor ve "bunları CHP'den kopartmalıyız" diyor.

Hemen ardından Güzelevler'de oldukça kalabalık bir Kürt topluluğuna hitap etmeye başlıyor Şiar. DTP yöneticileri ve adayları da buradalar ve gelen çaylar eşliğinde hemen bir kaynaşma ortamı oluşuyor. Bir süre sonra bizi yolcu ediyorlar ve ayrılıyoruz. Ertesi günkü yoğunluk değerlendirilmeye başlanıyor ve geç bir saatte de olsa "İsot" dostun kapısını çalmaya karar veriyoruz. Çok da güzel karşılanıyoruz ve sohbet yine koyulaşıyor. Hemen çiğköfte hazırlanıyor ve yer sofrasına oturuyoruz. Kıvırcıklar, tereler, taze naneler, çaylar ve ayranlar derken ilerleyen saatlerde oturduğumuz yerde hepimiz yorgunluğumuzu hissetmeye başlıyoruz. "Burada kalın" ısrarlarına karşın kalkıp yola çıkıyoruz. Hastaneden dönen arkadaşlardan durumlarına ilişkin bilgi alıyor ve biraz rahatlıyoruz. Beraberce Şiar'ı "yarın buluşmak üzere" diye bırakıp kalacağımız yerlere doğru yola çıkıyoruz. Gittiğimizde de, "yattığımız yeri beğeniyoruz" tabirinde olduğu gibi uyumaya ve dinlenmeye çekiliyoruz...              

Newroz Devam Ediyor: 22 Mart 2009 Adana

Sabah saatlerinde bir grup yoldaş DİP Girişimi bürosunda buluşuyoruz. Bildiriler takviye ediliyor ve araçlara yerleştiriliyor. Bir yoldaşımız hemen Newroz mitingini yazmaya koyuluyor ve "haberi hemen gönderelim" deniyor. Bunun için Şiar'ın miting konuşması sırasında kullandığı not kâğıdı çoktan alınmış bile. Alelacele çayla bir şeyler atıştırıp kahvaltı yapılıyor. Bildiri dağıtımına çıkacak olanlar konuşuluyor. Şiar'ı alıp yola koyuluyoruz.

Bugünkü program seçim bürolarını ziyaret ve hepsi de birer küçük miting olan mahalle aralarında kitleyle buluşma. Gittiğimiz mahallelerin bir kısmı "polisin giremediği yerler" olarak adlandırılıyor. Mahalle aralarında lastikler yanıyor, barikatlar tazeleniyor ve Newroz kutlamaları sürüyor. Yer yer yanan lastiklerin dumanı içinden ve barikatlardan geçiyoruz. Çatışmanın izi olarak yerlerde yığılı taşların üzerinden geçerken bize yol açıyorlar. Gençler ve çocuklar hemen tanıyorlar ve "Şiar Rişvaroğlu" diyerek aracın etrafını sarıp sarmalıyorlar. Ellerinde taş ve sapanlarıyla geçmemizi bekleyen Kürt milislerini ve militan gençleri görüyoruz. Gittiğimiz yerlerde sıcak haberler de alıyoruz ve "AKP'nin dağıttığı erzak ve malzemelere el koyan hevaller elde ettiklerini götürüp kendi kitlemize dağıtıyorlar" deniyor...

- Barbaros Mahallesi (Yenibey) seçim bürosu önünde hazır bekleyen kitleyle buluşuyoruz ve çocukların etrafımızı sarmasıyla ortalık yeniden bayram yerine dönüyor. Önce seçim bürosunu ziyaret eden Şiar, sokağa / yola çıkıyor ve coşkulu kitleye hitap ediyor. Alkışlar ve sloganlar konuşmasına eşlik ediyor; "Kürt Halkı Seninle Gurur Duyuyor!" Şiar her zaman olduğu gibi kadınların öne gelmesi ve yakınında bulunması için yer açılmasını istiyor. Yoldaşlarımız da her zaman olduğu gibi tek tek kadınlara öne geçmeleri için çağrılar yapıyorlar. Şiar yeniden Newroz kutlaması yapıyor ve seçimin önemini vurgulayarak "sermaye ve düzen partilerine oy yok" diyor. Kitle hep bir ağızdan "Oy Namustur Satılmaz!" diye destek veriyor. Bu slogan seçimlerde DTP'nin en öne geçen sloganı diyebiliriz.

Diğer seçim bürolarından sürekli olarak acele etmemiz ve kitlenin bizi beklediği haberleri geliyor. Ama laf lafı açıyor, sorular ve ısrarlar gidilen her yerden öyle kolayca ayrılma fırsatını tanımıyor. Hatıra fotoğrafı çektirme ısrarları, hele bir de halaya davet edilmiş ve halaya durmuşsanız sizi bırakmak istemiyorlar. Nerede ise herkes tek tek Şiar'la el ele halay çekmek istiyor. Bir de Şiar kendini kaptırmaya görsün, yoldaşları bazen nerede ise zorlayarak programda yetişilecek yerleri hatırlatarak alıp götürüyor...

- Gülbahçesi Mahallesi de seçim bürosu önünde ve kitlesel olarak hazır bekliyor. Şiar'ın gelişi ve mikrofonu eline alışıyla birlikte kalabalık da artıyor ve araç trafiği kesiliyor. Özellikle de kadınlar Şiar'ın sesini ve geldiğinin haberini duyduktan sonra geliyorlar. Kadını, çocuğu, genci ve yaşlısıyla rengarenk bir coşku etrafı kaplıyor ve her alan, sokak ve cadde gerçekten de bir gül bahçesine dönüşüyor. Seçim bürolarının ve kitlenin toplandığı alanın karşısındaki evlerin balkon veya çatılarına çağrılıyoruz ve daha iyi / rahat fotoğraf çekmemiz için canla başla yardım ediyorlar. Tabi arada bir de "güvenlik nedeniyle" kim olduğumuz sorulmuyor değil...

Şiar kalabalık içinden rast gele bir çocuk seçiyor ve adını soruyor. Çocuk da adını ve soyadını söylüyor hemen. Ve Şiar çocuğu göstererek kitleye sesleniyor "işte geleceğin milletvekilleri ve belediye başkanlarından birisi de bu" diyor ve ekliyor "daima hazırlıklı olun, bunun için hazırlanın ve bilin ki artık bu bir hayal değildir..." Alkışlar ve sloganlar Şiar'ı iyice coşturuyor; "yoksul ve emekçi çocuklarının okumasına izin ve imkan tanımayan bu düzenin yasak ve bağlayıcılıklarını tanımayacağız" diyor ve ekliyor "onların bu kapitalist düzenini yıkacağız!" Artık Şiar'ın her mahalle ve sokakta bir vekili var diyebiliriz. Çocuklar da buna kendilerini bir başka kaptırıyorlar...      

- Dağlıoğlu Mahallesi seçim bürosuna geçiyoruz ve bu kez büro içerisinde hazırlanmış bir kapalı salon toplantısı gerçekleştiriliyor. Yine çok kalabalık ve soruları / yorumları ile diyaloga açık bir kitle. Kalabalık arttıkça kapı önünde ve dışarıda da birikmeler oluyor. Yalnız işin kötü yanı burada kadınlar yok...

Şiar'ın ekibine, onunla beraber gelen yoldaşlarına ısrarla ve sevgiyle çaylar ikram ediliyor. Şiar ekonomik krizden ve emekçi yoksul kitlelere etkilerinden söz ediyor ve "AKP'si ile, CHP'si ile, MHP'si ile bütün düzen partilerinden kurtulmamız gerekir" diyor. Kendisinin DTP ve Kürtlerin adayı olduğu kadar işçi ve emekçilerin, seçim platformundaki sosyalist güçlerin ve tabi ki partisi olan Devrimci İşçi Partisi Girişimi'nin de adayı olduğunun altını çiziyor.

Dağlıoğlu'ndan tam ayrılacağımız sırada bir grup kadın seçim bürosunun önüne geliyor. Geç haberleri olmuş ve Şiar'ı dinlemeye kararlılar. Şiar çok özür diliyor ve kendisini bekleyenlerden söz ederek çok geciktik diyor. Kadınlar kararlı ve gideceğin yere gelip orada seni dinleyeceğiz diyorlar. Birden hepimizin içi aydınlanıyor...

- Karasu Mahallesi seçim bürosunda da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanıyoruz. Kadınlar kenarda ve yanlarda kalarak erkek kalabalığına uzak duruyorlar ve hemen Şiar'ın isteğiyle yer açılıp önlere taşınıyorlar. Dağlıoğlu Mahallesinde bize katılan diğer gurptaki yoldaşlarımızla birlikte Karasu'ya daha da kalabalık bir kadro ile gelmiş oluyoruz. Bu kez hem seçim bürosu içerisinde hem de dışında bir kalabalık var ve Şiar'ı dinliyorlar.

Her fırsatta kadınlar ve gençler Şiar'ın etrafını sararak hatıra fotoğrafı çektirme yarışına giriyor. Fotoğraf çektiremeyenler de kalabalığın içinden yüksek sesle hayıflanıyorlar. Tabiî ki bunun nedenleri var; Şiar gerek açık hava gerekse de kapalı salon toplantılarında kadınları en öne çağırıyor, onlara yer açılmasını istiyor ve öncelikli olarak onlara hitap ediyor. "Seçimleri kazanırsak o belediye sarayını öncelikle kadınların sarayı yapacağız" diyor ve kalabalık içindeki erkeklerin tüm rahatsızlığına karşın "kadına yönelik şiddetin mutlaka önüne geçeceğiz ve kendi denetledikleri ve yönettikleri kadın sığınma evlerini açacağız" diyor ve ekliyor; "belediyeyi ben değil, biz hep birlikte yöneteceğiz ve tartışmadığımız, konuşmadığımız, birlikte karar almadığımız hiçbir şeyi yapmayacağız ve mahalle meclisleriyle şekillenen kent meclisi ve kadın meclisleri karar merkezlerimiz olacak."

Zaman sıkıntısı nedeni ile Şiar yine güçlük içinde kalabalığın içinden çıkartılıyor ve bir haber geliyor; "diğer büroda sizi dinleyemeyen kadınlar yolda ve beklesin diyorlar..." Şiar uzaktan yaklaşmakta olan kadınlara doğru yürüyor ve kitle de onun arkasından. Kadınlar "konuşman bitti mi seni dinleyemeyecek miyiz" diye soruyor. Şiar ise "sizle özel olarak konuşacağım" diyor ve kalabalık etrafını sarınca da adeta bir sevgi ve mücadele yumağı oluşuyor...

-Viyadük inşaatında çalışan işçileri görüyor ve yolculuğa ara veriyoruz. Şantiyenin yanında duruyoruz.

Şiar, kısa da olsa işçilerle sohbet etmek üzere şantiyeye gidiyor. İşçilerle tanışıp, belediye başkanı adayı olduğunu söyleyerek projelerini anlatıyor. SSK'lı olup olmadıklarını soruyor ve seçimi kazandığımız takdirde SSK'sız çalışanın kalmayacağını söylüyor. 

Kısa süren sohbetin ardından broşürler dağıtılıp vedalaşılıyor...

- Mirzaçelebi Mahallesinde gördüğümüz ilgi de bundan önceki mahallelerden hiç farklı değil... Ekip iyice yoruldu ve herkes acıktı. Şiar koca bir alana yayılan halay ekibine daldı ve halay başını tuttu. Bakkaldan alelacele peynir ekmek alarak sandviçler hazırlayıp yoldaşlara dağıtıldı. Yorgun ve aç görüntümüzün buruk tebessümler yarattığının da farkındaydık elbette. Bütün bu yorgun çabaya o esnada cinsel yönelimi farklı bir arkadaşımızın da destek vermek üzere aktif olarak katıldığını görmemiz ve mücadele kadar ekmeğimizi de paylaşıyor olmamız daha da bir anlam katmış oldu...

Yolda tuvalet için yine benzin istasyonlarına uğranıyor. Çünkü seçim bürolarındaki yoğunluk ve kalabalığın beklentisi en temel ihtiyaçların bile karşılanmasına izin vermiyor. Bundan en fazla etkilenenin de Şiar olduğunu belirtmemize gerek var mı?    

- Yeşiloba Mahallesine geldiğimizde artık akşam olmuştu. Koca bir alan dolmuştu. Müzik ve sloganlar ortalığı inletiyordu. Mikrofondaki DTP yöneticisi "Adana adayımız Şiar Rişvanoğlu geliyor" diye anons edince coşku iyice arttı. Konuşması sırasında kimi Şiar'a içmesi için su uzatıyor, kimi poşu ve sarı/kırmızı/yeşil bandajlar uzatıyor, kimi Che tişörtlerini gösteriyor, kimi de Che'li kemerini vermeye çalışıyordu. Cep telefonları, fotoğraf makineleri, kameralarla özel hatıra kayıtları yapanlar göze çarpıyor, Şiar'ın sosyalizm vurguları merak uyandırıyordu.

Konuşmanın ardından Şiar'a yine halay başı tutturuldu ve koca alanda iç içe geçen halkalar oluşturuldu. Şiar yorgun ama mutluydu. Bir o kadar da coşkulu ve kararlı.

Tıpkı diğer yoldaşları gibi...

Gün sona ererken bizim için Adana'dan ve yoldaşlarımızdan ayrılma vakti de gelmişti. Şiar'ı kalabalığın içinden çıkartarak ve zorla da olsa aracına bindirerek biz diğer araca -vedalaşamadan- geçtik. Bizi doğruca Adana otobüs terminaline getiriyorlar ve ilk otobüse bilet alıyoruz. Terminalde de yoldaşlarımızın seçim kampanyası telaşı sürüyordu. Etraftakilerle diyalog halindeydiler. Kalkış saatine kadar bir yerde oturup sohbete daldık ve ayrılık hüznü çöktü. Uğurlamaya gelen cinsel yönelimi farklı arkadaşımızın yaşadığı sorunlardan hareketle başlayan sohbet birazdan feminizm tartışmasına ve sosyalist feminizmin sorgulanmasına dönüşecek ve kalkış saatimizin gelmesi nedeni ile de tadı damağımızda kalmış vaziyette otobüsümüze binecektik.

O esnada Şiar telefonla arıyor ve "vedalaşamadık da..." diyor. Yoğun ve yorgunsun, sonra gelir ve telafi ederiz diyoruz. "Size hazırladığım müzik CD'leri de arabada kalmış, unutmuşuz" diyor. Böylece telefonda vedalaşıyoruz...

13 saatlik yol boyunca da Adana'da yaşadığımız coşku ve mücadele dolu iki gün gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi akıp geçiyor...

Görüşmek üzere yoldaşlar, başarılar...

Sağlıcakla kalın...

Hoşçakalın...