ABD İran'a savaş hazırlığında (12-10-2007)

BM toplantısında ABD, Britanya ve Fransa’nın da desteğiyle İran’a yaptırım kararı çıkması için bastırdı. Ancak, özellikle Rusya ve Çin’in muhalefeti sonucunda karar Kasım ayına ertelendi ve İran’a uranyum zenginleştirme faaliyetinden vazgeçmesi için bu zamana kadar süre tanındı. Avrupa Birliği dış ilişkiler sorumlusu Javier Solana, bu süre içinde İran’la bir anlaşma zemini aramak için diyalog kurmakla görevlendirildi. Solana’nın görevi, İran’ı nükleer enerji üretmek için gerekli bir uygulama olan uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçirmek. İran’ın böyle bir şeye yanaşması pek olası gözükmüyor. Zira İran dışişleri bakanı Manuçehr Muttaki yaptırımların bile İran’ın akılcı biçimde belirlediği politikalardan vazgeçmesini sağlayamayacağını açıkça beyan etmiş durumda. Ayrıca ABD’den gelen tehditlere karşılık olarak İran parlamentosu, ABD ordusunu ve ABD’nin istihbarat teşkilatı CİA’yı terörist ilân eden bir karar aldı.

Kasım ayına kadar işleyecek bir başka süreç de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’yla (IAEA) ilgili. BM kararına göre İran, ülkede incelemeler yapacak olan IAEA’yı ve onun temsilcisi Muhammed El Baradey’i nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla geliştirdiğine ikna etmek zorunda. El Baradey benzer bir rolü Irak’ta da üstlenmişti. El Baradey ısrarla Irak’ta kitle imha silahı olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığını söylemişse de bu ABD’nin Irak’ı işgalini engelleyememişti. El Baradey bu sefer, geçmiş deneyimine de dayanarak İran konusunda “hızla uçuruma doğru sürükleniyoruz” diyor.

Dünyayı uçuruma sürükleyenin ABD’nin sürekli savaş stratejisi olduğunu sürekli vurguluyoruz. Sürekli savaşın amacı ABD’nin dünya üzerinde ekonomik ve siyasi hâkimiyetini güvence altına almak. Bunun için de engel oluşturan ya da engel oluşturma potansiyeli gösteren her gücü bertaraf etmek. Birleşmiş Milletler ise her zaman olduğu gibi emperyalist girişimlere meşruluk kazandırmak için kullanılan bir arenadan başka bir işlev görmüyor. İşin aslı bu olunca ABD nasıl Irak’a tek bir meşru gerekçe bile yaratamadan saldırdıysa, İran’ı da benzer bir akıbetin beklediğini düşünmek için yeterince neden var demektir.

Bu durumda İran’ın emperyalist dayatmalara karşı çıkan tutumunu desteklemek ve Irak savaşından önce olduğu gibi ABD emperyalizminin İran’a saldırmasının önüne geçecek uluslararası bir muhalefet oluşturmak gerekiyor. İran’a yönelik muhtemel bir saldırı, özellikle Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Bu savaşın sadece komşularımızla ilişkilerimiz açısından değil, iç politika açısından da temelli sonuçları olacak. ABD’nin İran savaşı yaklaştıkça Türkiye’yi yanına çekme çabalarının arttığına tanık olacağız. ABD Türkiye’den destek almak için Kürt sorununda savaş politikasını destekleyip Türkiye’yi bataklığın içine daha fazla çekme politikası güdecektir. Irak’la yapılan son anlaşmalar bu politikanın sinyallerini veriyor. Ulusalcılar, faşistler ve Kürt düşmanlığı yapan herkes bu yüzden ABD’nin politikası için gerekli taşları döşüyor. Bu, emperyalist politikanın değirmenine su taşıyor. Türk, Kürt, Arap ve İran halklarının birbirini kırdığı bir savaşı engellemek için tek yolun halkların kardeşliğini savunan gerçek bir anti-emperyalizm olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.