Çiftçinin ve yeşilin dostu, işçinin düşmanı Taral makina!

Tarım malzemeleri satan Taral Makina, satış sloganı olarak "çiftçinin ve yeşilin" dostu sloganını kullanıyor. Ancak aynı Taral Makina, işçiler sendikalı olduğu için, onları kapı dışarı ediyor!

İstanbul Bayrampaşa'da bulanan Taral Makina işçileri, pazartesi günü (04.02.2013) mesai bitimi DİSK'e bağlı, Birleşik Metal sendikasına üye olmak için yola çıkıyorlardı ki, bu durumdan haberdar olan patron, "sendikaya üye olmayın, yoksa iş akitlerinizi fes ederim" diyerek işçileri tehdit etti. Ve "her ne olursa olsun sendikaya üye olmaktan vaz geçmeyeceklerini" belirten 12 işçiyi işten çıkardı. Buna karşılık işçiler, "işe iade oluncaya kadar direnişte olacaklarını" belirtip fabrika önünde direnişe geçtiler. Ancak, direnişin başladığı gün 15 işçinin daha işine son verildi. Direnişin ikinci gününde ise Taral patronu, gece vardiyası çalışmasını kaldırarak gece çalışan işçileri gündüz vardiyasına çağırıp, 2 işçinin daha işine son verdi. Böylece, Taral Makina'da işten atılan işçi sayısı 29'a çıkmış oldu.

İçeride ise farklı bir politika izleyen patron, çıkartılan 29 işçiyi, çalışmaya devam eden işçilere tehdit unsuru olarak gösterebileceğini zannedip, "sendikayı bırakın, kredi kartı borçlarınızda dahil tüm borçlarınızı kapatırım" şeklinde "düşmanca" bir teklifte bulundu. Tüm bunlara rağmen, işçilerin sendikalarından vazgeçmeyeceğini anlayınca da , "direniş kırıcılığı yapmak amaçlı, Birleşik Metal'den vazgeçin yerine Türk-iş'e bağlı Türk Metal sendikasına üye olun." şeklinde başka bir "düşmanca" teklifte bulundu. Ancak bu durumda işçiler tarafından püskürtüldü.

Fabrika önünde direniş başlayalı fazla bir vakit geçmemesine rağmen, işçilerin sendikaya üye olmaları tüm hızıyla sürüyor. Tüm bu durumlar hakkında işçilerden Kazım Polat,"neden sendika?" Sorusuna şöyle cevap veriyor: "Taral, bir yılı doldurduktan sonra zam vermemeye başladı. Ve insanları zorunlu mesaiye bırakmak için kağıtlar getirip bıraktı. Zaten insanlar zor durumdaydı, geçinemiyorlardı. İnsanlar yüz saat, seksen saat mesaiye kaldı. Mayıs’tan beri mesailer kesildi. İnsanlar gittikçe ekonomik  olarak zor duruma düştü. Kiracı olan insanlar vardı, iki tane çocuğu okuyan insanlar vardı, bekar olan arkadaşlarımız vardı. Ki onlarda burada ev tuttular. İstanbul'un kira şartlarını biliyorsunuz, bir gecekonduya gitsen bile üçyüz dörtyüz milyon. Normal bir yerde oturduğun zaman, beşyüz milyon kira veriyorsun. Peki biz kaç paraya çalışıyoruz? Yediyüz milyona!  Beşyüz milyonu kiraya verdin. Elektrik verdin, su verdin derken, açsın! E tabi bu süreçte de, kredi kartına yüklenen, dostundan borç alan, bileziklerini bozan derken, bu noktaya geldik" dedi.

Eren Doğan ise, "Normalde hak ettiğimiz parayı, kendimizi yıpratarak kazanıyorduk.Ramazan ayında ise, sırf iş yok bahanesiyle bunca insanı "ücretsiz izine" yolladılar. Ve dediler ki: "Kimseyi mağdur etmeyeceğiz, aralıklarla ufak tefek keseceğiz" Ama izinden döner dönmez, bir aylık paranın tamamını kestiler. Kimisi on lira aldı! Kimisi yirmi lira aldı! Bir ayda yirmi lira alan bir insan, o ayı nasıl çıkartabilir ki?! Adam beş yüz lira kira veriyor zaten! Çıkartma imkanı diye bir şey yok! Ve baktık ki, her şey bizim aleyhimize işliyor. On beş sendir, yirmi senedir... On seneden beri işçiler burada eziliyordu ama, burada birlik yoktu o zaman. Bizde, şakayla karışık olarak, "sendikayı yapabilir miyiz?" Derken, birden baktık ve bu işin olacağını anladık. Bölümler arasında uzlaşmayı sağladık. Şu anda direnişteyiz. Bunca zaman direnişler olmuş ve işçiler kazanmış. Bizde kazanacağız." sözleriyle direnişe kadar gelen süreci ve mücadele kararlılıklarını ifade etti.