Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini durdurmak için mücadele şart!

İktidara geldiği günden beri kamuya ait ne varsa bir bir özelleştiren AKP, şimdi de şeker fabrikalarını özelleştirmeye karar verdi. Bu kararın ardında işçilere, çiftçilere ya da toplum sağlığına fayda sağlayacak bir şey aramak anlamsız. Çünkü AKP hükümeti daha öncekilerde olduğu gibi bu kararı alırken de emperyalist şirketlerin raporlarını kendine kılavuz edindi ve onların çıkarları doğrultusunda fabrikaların satış ihalesini açtı.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) kararına göre 14 şeker fabrikasının satış ihaleleri Nisan ayında gerçekleşecek. Türkiye Şeker Fabrikası AŞ’ye ait 14 şeker fabrikasından; Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesi 3 Nisan’a kadar, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan’a kadar, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan’a kadar teklif verilebilecek.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini birkaç boyutta değerlendirmek gerekiyor. Özelleştirme demek, işçiler açısından işsiz kalmak ya da düşük ücretlere mahkûm olmak demek. Kamuya ait fabrikaların elden çıkarılması, sektörün adım adım NBŞ (nişasta bazlı şeker) üreten şirketlere bırakılması, pancar üreten çiftçinin ürününü satacak bir adres bulamaması demektir. AKP, bu yüzden çiftçilere özelleştirmeden sonra fabrikaların kapanmayacağını, 5 yıl boyunca Türkşeker’in yaptığı bütün kota anlaşmalarının geçerli olacağını, işçilere ise yeniden istihdam için çeşitli seçenekler sunulacağını söylüyor. Bunların özelleştirmeye karşı gelecek ilk tepkiyi azaltmak adına söylendiği açık. Çünkü bunları garanti altına alan bir düzenleme yok, hatta garanti altına alınsa bile daha sonra kaldırmak kolay. Hükümet meseleye “Hele bir özelleştirmeyi gerçekleştirelim, sonrası kolay” diye bakıyor.

AKP sadece işçinin, çiftçinin ekmeğiyle değil aynı zamanda genel olarak toplumun sağlığıyla da oynuyor. Mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerler; şekerlemelerden şekerli ve unlu ürünlere, bisküvi ve geleneksel tatlılardan (baklava vb.) dondurma, helva, reçel ve marmelat, alkollü ve alkolsüz içeceklere kadar çok geniş bir yelpazede kullanılıyor. NBŞ’lerin üretiminde ise çeşitli kimyasal katkılar ve modifiye enzimler kullanılmaktadır. NBŞ’lerin kalp damar hastalıklarından obeziteye, çeşitli kanserlere yol açtığı, karaciğerde yağlanma riskini arttırdığı bilimsel araştırmalarca ortaya konulmuştur.

Bütün bu gerçekler ortadayken, şeker fabrikalarının özelleştirilmesini kim, hangi gerekçeyle isteyebilir? Sorunun cevabını, NBŞ üreticisi ABD’li emperyalist tekel cevapladı. Satış ihale ilanının hemen ardından Cargill şeker sektörüyle ilgili hükümete kapsamlı bir rapor sunmuş. Cargill raporunda, NBŞ kotasının tamamen kaldırılması, kamunun elindeki şeker fabrikalarının satılması ya da kotaların otomatik olarak arttırılarak NBŞ’nin önünün tamamen açılması yönündeki taleplerini iletmiş.

AKP, emperyalist Cargill’lerin taleplerini tereddütsüz ve olanca hızıyla yerine getirmenin, emperyalistleri kollamanın derdinde, Türkiye halkı ise geleceğini kurtarmanın. Emperyalistlerle iş birliği içinde, emekçi düşmanı uygulamalara imza atan, halkın sağlığına kasteden hükümetin özelleştirme hamlelerine karşı çıkmak geleceğimizi kurtarmanın en önemli adımlarından biridir. Yalnızca özelleştirmelere karşı çıkmak yetmez, özelleştirilen tüm kamu kurumlarının işçi denetiminde kamulaştırılmasını da savunmalı ve bu mücadele için seferber olmalıyız.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2018 tarihli 103. sayısında yayınlanmıştır.