Petrol-İş'te AKP operasyonu

AKP, uzunca bir süredir Türk-İş'i toptan kontrol altına almak için büyük bir çaba içinde. Mustafa Kumlu ve Ergün Atalay dönemlerinde Türk-İş yönetimini kendi kontrolündeki unsurlara teslim eden AKP, muhalefeti de tamamen susturmayı amaçlıyor. 5-6 Eylül'de genel kurulunu yapacak olan Petrol-İş'te genel başkanlık için aday olan Ali Ufuk Yaşar yine AKP'ye yakınlığı ile öne çıkıyor.

Türkiye'de sermaye iktidarı hangi parti vasıtasıyla hüküm sürerse sürsün mutlaka sendikal harekete müdahale etmeye çalışmış, sendikalarda yükselen her türlü mücadeleci eğilimi baskılamayı, sendikaları kendi yedek gücü yapmayı hedeflemiştir. Hak-İş konfederasyonu, AKP iktidarı altında, bir işçi sendikası olma özelliğini adım adım, tümüyle yitirmiş ve AKP'nin işçi koluna dönüşmüştür. Uluslararası sendikal harekette bile kuşku uyandıran bir hızla büyüyen Hak-İş, bugün AKP'nin sermaye adına yürüttüğü en azgın saldırı başlıklarından biri olan kıdem tazminatı hakkının kaldırılmasını savunan tek konfederasyon durumundadır. Türk-İş, halen son Temmuz ayı istatistikleriyle 820 binden fazla üyesiyle Türkiye işçi sınıfının en büyük sendikal örgütüdür. Bu yüzden de AKP'nin ve sermayenin gözü her zaman Türk-İş'in üzerinde olmuştur. Türk-İş'in tümüyle iktidarın kontrolüne girmesi, işçi sınıfına kolayca diz çöktürülmesine olanak sağlayacaktır.

Bu doğrultuda AKP, 2008 yılında doğrudan Türk-İş kongresine müdahale etmişti. Erdoğan, AKP'yi Tes-İş'in salonlarında kurduk demiş ve 2008'de bu sendikanın başkanı Mustafa Kumlu'yu Türk-İş'in başına geçirmişti. Kumlu, sendikasızlaştırma yasasından, Tekel işçilerinin direnişinin satılmasına kadar Erdoğan'a ve AKP'ye sayısız hizmetlerde bulunmuş, ancak bu hizmetleri yaparken bir o kadar da yıpranmıştı. Kumlu, istifa ettikten sonra yerini yine Erdoğan'la ve AKP ile çok yakın bir ilişki içinde olan Ergün Atalay'a bıraktı. Türk-İş içinde AKP yanlısı bir yönetim yapısı kalıcılaştırılmaya çalışılırken ve bu çabaya alabildiğine sınıf işbirlikçisi bir sendikal ihanet politikası eşlik ederken, Türk-İş içinden muhalif sesler de eksik olmadı. Bu muhalif sesler Sendikal Güçbirliği Platformu'nu oluşturdular. Bu platform, Petrol-İş, Hava-İş ve Tek Gıda-İş önderliğindeki on sendikayı kapsıyordu.

Türk-İş'te iktidarı alan AKP, muhalefeti de yıkmak için hamle üstüne hamle yaptı ve yapmaya devam ediyor. Önce Hava-İş'te operasyon yaptılar ve Atilay Ayçin'i başkanlıktan uzaklaştırarak yerine adamları Ali Kemal Tatlıbal'ı getirdiler. Daha sonra Tek Gıda-İş'te Mustafa Türkel'i düşürmek için sendika içindeki yandaşlarını harekete geçirip Çaykur grevinin fiyaskoyla sonuçlanmasını sağladılar. Mustafa Türkel düşmedi ama süreçten büyük yara aldı. Nihayet son operasyon Sendikal Güçbirliği'nin amiral gemisi Petrol-İş'e yapılıyor. Petrol-İş, 35 bin üyesinin yanı sıra Tüpraş ve Petkim gibi ekonominin stratejik kalelerinde örgütlü bir sendika olarak öne çıkıyor. Mustafa Kumlu'nun karşısında Sendikal Güçbirliği'nin başkan adayı da Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın'dı.

Ali Ufuk Yaşar'ın Petrol-İş'e başkan adayı olmasını işte tüm bu genel tablodan ayrı bir şekilde anlamak olanaksızdır. AKP'nin sendikal hareketteki uzun erimli operasyonlarının son halkalarından biriyle karşı karşıyayız. Özellikle Bursa'da metal işçilerinin Türk Metal'in sarı sendikacılarına karşı başlattıkları isyanın bir grev dalgasına dönüşerek yayılması, AKP ve sermaye açısından Türk-İş bünyesinde işbirlikçi yönetimleri tahkim etme ihtiyacını arttırıyor. Mustafa Öztaşkın da dâhil olmak üzere Türk-İş muhalefetinde yer alan sendika yönetimlerinin pek çok eksiğinden bahsedilebilir. Bugünkü yönetimin izlediği çizginin sınıf mücadeleci bir sendikacılığın ihtiyaçlarına karşılık vermediği söylenebilir. Bunlar ve daha ötesi tartışılabilir. Ancak bugün tabandan yükselen bir hareketin, bu eksikleri ve bürokrasiyi aşmak üzere sahneye çıktığını söyleyemeyiz. Nitekim Ali Ufuk Yaşar'ın temsil ettiği çizgi Mustafa Kumlu, Ergün Atalay, Pevrul Kavrak çizgisidir. Bu çizgi, sermayenin ve AKP iktidarının saldırılarına karşı en ufak bir direnç merkezini bile ortadan kaldırmak istiyor.

5-6 Eylül'de yapılacak Petrol-İş Genel Kurul'unda sonucun sadece petrokimya sektörünü değil tüm işçi sınıfı etkileyeceğini bilerek hareket etmek gerekir. AKP'nin sendikal hareketteki operasyonlarının nihai hedefi Türk-İş'in Hak-İş'leştirilmesidir. Bunun işçi sınıfı için pratik anlamı kıdem tazminatı gibi büyük sınıf saldırıları ile sermayenin ciddi bir dirençle karşılaşmaksızın işçilerin haklarını gasp etmesidir.

İşçi sınıfının bütün dostlarının Petrol-İş’in ve Türk-İş’in AKP tarafından ele geçirilmesi çabasına ikirciksiz olarak karşı çıkması elzemdir.