Metal Fabrikalarından Haberler

''Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinde metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

Zincirlerimizden kurtulmak için 1 Mayıs’a

Merhaba, ben Kurtoğlu Alüminyum'da çalışan ve birçok zorluğa göğüs germek zorunda kalan işçi arkadaşlarınızdan birisiyim. Çalışma koşullarımız çok ağır. Baksanız fabrikada işçileri düşünerek alınmış bir sürü önlem var ama hepsi göstermelik. İşçi sağlığı ile ilgili duvarlara asılan tabelalardan tutun da çevreye çöp atmayınız yazan tabelalara kadar sadece göz boyama hizmeti veriyorlar. Üstümüze zimmetledikleri kulaklıklar bile en kalitesiz ve en sağlıksız olanlarından. Kulağınızda olup olmaması bile çok da fark etmiyor. Fabrikada bir dakika bile oturmanıza izin yok. Eğer kendi çalıştığımız bölümde işler kötüyse, yani o bölümün işleri azalmış ise, hemen başka bir bölüme yollanıyoruz. Bununla da kalmıyor. Boya kokusu bazen tüm fabrikada o kadar fazla oluyor ki hem boğazımız hem gözlerimiz yanıyor. Buna karşılık havalandırma arada sırada çalışıyor ancak havalandırma çalıştığında da kulaklarımız hiçbir şeyi duyamaz oluyor. Saatlerce çalışmanın getirdiği beden ağrısı ve yorgunluk... Bazen boya kokusunun yarattığı duman ve nefessizlik... 12 saat mesai üstüne bir de serviste geçirdiğimiz zamanları da çıkarınca, bırakın kendimize zaman ayırmayı uyku uyuyacak doğru dürüst vakit bile bulamamak... Ve biz bu kadar fedakarlık ve zorluğa katlanırken elimize geçen üç kuruş parayla ayı tamamlamaya, kredi kartlarında biriken hayatlarımızın borçlarını ödemeye çalışıyoruz. Çocuğumuzun bezini almak için diğer çocuğumuzun ayakkabı parasından kesiyor diğer aya alırız umuduyla bir ayı daha bitiriyoruz. Peki bu kadar şeye karşılık üzerimizden geçinen patronlar ne yapıyor? 12 saatin bir kaç saatinde gelip tepemizde durup işçinin gözünü korkutmaya çalışıyor. Akbaba gibi başımızın üstünde dönüp çalışma baskısı yapıyor. Peki biz "uslu çocuk" olursak bunlar bizi rahat bırakacak mı? Hayır elbette. Bizi zincirlerimizden daha çok çekecekler. Bizi daha da ağır çalışma koşullarında köleleştirecekler… Buna izin vermeyeceğiz. Tüm gücümüzle güzel bir gelecek için, çocuklarımızın daha iyi koşullarda yaşaması için ve en önemlisi verdiğimiz o kadar emek için mücadele edeceğiz. 1 Mayıs bu mücadelenin miladı olsun! Biz emekçilerin bayramında zincirlerimizden kurtulmak için bir adım atalım.

Çorlu Kurtoğlu Alüminyum’dan bir işçi

 

Birlik için haydi 1 Mayıs’a

Merhaba ben Sistem Alüminyum'da çalışıyorum. Asgari ücretin üzerinde ücret alıyoruz. Ancak sigortayı asgari ücret üzerinden gösteriyorlar. Bu durum da sigorta priminin düşük olmasına sebebiyet veriyor. Emeklilik yaşının 60'dan fazla olduğu gerçeği ortadayken bu durum o yaştan sonra bir de düşük emekli maaşı almak demek, emekli olduktan sonra bile rahat edemeyeceğimiz anlamına geliyor. Bu durumdan rahatsız olan işçiler çalışma bakanlığına şikayette bulundular. Şikayetten bir ay sonra müfettişler nihayet geldi. Patronun adamlarının kendilerinin seçtiği kişilere, müfettişler, fabrikada asgari ücret ile çalışıp çalışılmadığını sordu. Patronun adamları, sadece kendi seçtikleri işçileri müfettişlerle konuşturmak dışında kendince başka tedbirler de almıştı tabii. Herkesle konuşup asgari ücretle çalıştığımızı söylememizi istediler. İşimizi kaybedeceğiz korkusuyla herkes bunu kabul etti ve onların istediği gibi cevap verdi. Bu, birlik olmadığı için böyle oldu. Ancak eğer birlik olsaydık onların tehditleri karşısında kimse korkmaz, müfettişler geldiğinde doğru olanı söyleyebilirdik. İşten atılmaktan çekinip söylediklerini yapmak yerine birliğimizi kurup istediklerimizi söyleyebilseydik hem iş güvencemiz olacak hem de daha rahat bir gelecek bizi bekleyecekti. Bu sefer öyle olmadı ama hâlâ geç değil. 1 Mayıs yaklaşıyor. Haydi emekçinin birliğinin günü olan bayramımızda, 1 Mayıs'ta bu birliği göstermek için bir adım atalım. İşçilerin birliğini Sistem Alüminyum'da gösterelim. Sadece burada değil, tüm fabrikalarda!

Çorlu Sistem Alüminyum’dan bir işçi

 

1 Mayıs'ta zorunlu fazla mesaiye hayır!

Merhaba, ben Sistem Alüminyum'da çalışıyorum. Ocak ayında işçilerin iyi bir zam beklemesi (100-200 TL!) patronun da öncesinde söz verdiği halde zam vermemesi üzerine sendikal faaliyete girmemiz sonucu 200 kadar işçi işten atıldı. Çünkü patron zam vermediği gibi asla sendika da istemiyordu iş yerinde. Üstelik atılan işçilerin hepsi eski işçiler, yani 4 ila 10 yıl arası çalışan işçilerdi. Şimdi fabrikada yüzlerce yeni işçi var. Atılandan daha çok işçi aldılar, fakat çıkan iş oranı eskiye oranla %50 kadar düştü. Geçen gün müdür işçileri topladı, eskiden çok daha az işçiyle daha çok iş yaptığını, şimdi bu kadar kişiyle iş çıkaramadığını söyleyerek üstü kapalı tehditlerle baskı yapmaya başladı. Şimdi içeride çok ağır baskıyla nefes almadan çalıştırılıyoruz. Bunun için de elinde tek kozu dışarıdaki işsiz ordusu. ''Buranın şartları bu, beğenmeyene kapı orada, burada çalışmak isteyen bir sürü insan var kapıda'' diyor her seferinde. Eminim okuduklarınız birçoğunuza yabancı gelmemiştir. Çünkü artık birçok iş yerinde bu ve buna benzer olayları hepimiz yaşıyoruz. Patronların ellerinde sermayeleri, arkalarında devlet desteği ve birlikleri var. Aslında bizim elimizdeki koz onlarınkinden daha büyük. Bunu onlar çok iyi de biliyor. Başta bahsettiğim sendika mücadelemizdeki işten çıkarmalar falan da bu yüzden oldu. Onların asıl derdi bize 100-200 TL zam vermemek değil, işçilerin istediğini vermemek. Onların istemediği bizim birlik olmamız ve istediğimizde olabildiğimizin farkına varmamamız. Çünkü bizim birliğimiz onların elindeki güçten daha etkili, daha büyük. Önümüz 1 Mayıs, bizler öncelikle meydanlarda, alanlarda kendi safımızda, büyük işçi kitleleri oluşturarak onlara birliğimizi göstermeliyiz. 1 Mayıs'tan başlayarak iş yerlerimizde, fabrikalarımızda örgütlenerek, sendikalaşarak birliğimizi kurmalı, onlara kendimizi ezdirmemeliyiz. Tüm işçi kardeşlerimi bu vesileyle 1 Mayıs'ta, bizim bayram meydanlarımızda buluşmaya davet ediyorum. Bunu söylerken de biliyorum ki, birçok işçi gönlü o meydanlarda olduğu halde gidemeyecek, fazla mesaide olacak. 1 Mayıs resmi tatil ama birçok fabrikada izin yok. Patronların tümüyle fiili ve hatta yasadışı dayatması ile işçiler çalışmak zorunda kalıyor. Bu 1 Mayıs başka taleplerimizle birlikte fazla mesai dayatmasına karşı çıkarak haklarımızı savunduğumuz bir gün olsun.

Çorlu Sistem Alüminyum'dan bir işçi

 

Düzeni değiştirmek için kol kola omuz omuza emekçi kardeşlerim!

Merhaba arkadaşlar. Hepimizin fabrikalarda yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek istiyorum. Her günümüzü, patronu daha çok zengin etmek için çalışarak geçiriyoruz. Bizlere emeğimizin karşılığını vermedikleri halde en iyi performansı bekliyorlar. Arıza yapan bir makine kadar değer görmüyoruz. Onun tamiratı için ne harcamalar, ne çabalar sarf ediyor fakat bir işçi hastalandığında veya kaza geçirdiğinde işverenin umurunda olmuyor. Her ne kadar oralarda çalışıp belirli bir ücret alsak da sağlığımızdan oluyoruz. Geçimimizi daha iyi sağlayabilmek için fazla mesailere kalma gereği duyuyoruz. Bu da dolayısıyla hem sağlığımızı etkiliyor hem de ailemizle, çevremizle ve kendimiz için vakit geçirmemizi engelliyor. Zaten bir günümüzün büyük bir kısmını çalışarak geçiriyoruz. Çok daha iyi performans sergilememiz istendiği için fazlasıyla yoruluyoruz. Böylece başka hiçbir şeye vakit ayıramıyoruz. Bunların hepsi bizim hakkımız. Çalışıp emeğimizin karşılığını almak, sevdiklerimizle doya doya vakit geçirmeyi hepimiz isteriz. Bu hakları patronlar bize vermez. Bunları alacak yine biziz. Gerek grevle, gerek eylemlerle, gerek işgalle. Yıllardır böyle gelmiş böyle giden bu düzeni değiştirmenin vakti geldi, geçiyor. Birlik olmalıyız, her daim. Birlikte olduğumuz zaman neler yapabileceğimizi, neler yaptığımızı biz de biliyoruz, patronlar da, hükümet de. Onun için sayın emekçi kardeşlerim insanca bir yaşam için hep birlikte yürüyelim. Kol kola, omuz omuza.

Bilecik Mefro Wheels’den (TEKERSAN) bir metal işçisi

 

Fabrikalarda işçi demokrasisi üzerine

Sendikalarımızın örgütlü olduğu fabrikalarda, işçilerin söz, yetki ve kararına dayanan mekanizmalar kurmak oldukça önemlidir. Birincisi, işçiler kendi mücadelelerine sahip çıkarlar. İkincisi, kararı işçiler aldığı için işçinin menfaatine aykırı kararların çıkması zorlaşır. Ancak söz hakkının işçide olduğu her olayda doğru karar alınır diye bir durum söz konusu değildir. İşçilerin ne kadar bilinçli, sendikanın ne kadar mücadeleci, sendika komitesinin ve temsilcilerin ne kadar bağımsız olacağına göre değişir. Örnek verelim. 1 Mayıs bu sene hafta içine denk geliyor. Bilinçsiz işçilerin çalıştığı bir fabrikada, işçiler 1 Mayıs’ta fazla yevmiye alacakları için çalışma isteyebilirler. Sendika temsilcisi ve yönetimi de buna ses çıkarmazsa, o işçilerde ve sendikada bilinçten bahsetmek mümkün değildir. Bilinçli işçi ve mücadeleci sendika, 1 Mayıs’ta ne olursa olsun kimsenin çalışmaması, 1 Mayıs sabahı tüm işçilerin 1 Mayıs alanında olması için çaba gösterir. Bundan geri atmaz. Tüm sendikalarımız, bu 1 Mayıs’ta bir işçinin bile fabrikada çalışmamasını, mücadele ederek kazandığımız 1 Mayıs'ı alanlarda geçirmemizi sağlamak için olağanüstü çabayı göstermelidir.

Gebze’den Birleşik Metal üyesi bir işçi

 

8 Mart’tan 1 Mayıs’a emekçiler hep en önde olmalı!

Sendikamızın İstanbul Küçükyalı’da düzenlediği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü organizasyonuna katıldık. Günün önemini anlatan konuşmalar ve sloganlar, biz kadın işçilerin örgütlü olmasının güçlülüğünü gösterdi. Program içinde konuşmaları ilgiyle takip ettik. Açıkçası, tiyatro ilk başlarda güzel, sona doğru ise sıkıcı bir hâl aldı. Tiyatrodan sonra müzik dinletisi çok güzeldi. Biz, kadın işçiler olarak, daha aktif olmalı, işçi sınıfı mücadelesi için örgütlülüğümüzü daha da sağlamlaştırmalıyız. Bunun için bu tür organizasyonlar daha da çok olmalı. Olmalı ki, kadın işçiler daha bilinçlensin.

Etkinlikte kürsüde kadın işçiler de vardı. Kürsüde çalışma alanlarımızda, aile hayatımızda, akraba ilişkilerimizde ve toplumun her alanında gördüğümüz, çifte standarda maruz kaldığımız erkek egemenliğine karşı uzun yıllara dayanan bir mücadelemiz olduğundan bahsettik. Her bölgeden gelen kadın arkadaşlarımız çok doğru noktalara parmak bastılar. Bunun yanında 3 ay önce sendikamızda örgütlendik. HT Solar’da fabrika mevcudunun yarısını kadınlar oluşturuyor. Etkinliğe yaklaşık 100 kadın arkadaşımızla katıldık. Bu bilinç ve çalışma disipliniyle 1 Mayıs’a hazırlanıyoruz!

Biz emekçi kadınlar mücadelede en öndeyiz!

İstanbul Tuzla HT Solar’dan emekçi kadınlar

 

Ford Otosan’da iş güven(siz)liği

Ben Ford Otosan’da kaynak bölümünde çalışan bir işçiyim. Size Ford Otosan’ın işçi sağlığına verdiği değerden bahsetmek istiyorum. Ford Otosan’da yaşanmış ve işçi sağlığını tehdit eden üç örnek var. Bunlardan ilki ameliyat olan bir işçi arkadaşımızın tam iyileşmeden işe geri başlatılması ve bunun sonucunda ameliyatlı yerin iltihap kapmasına rağmen hâlâ hatta çalıştırılması. Bu yüzden ameliyatlı yerin patlaması sonucunda yaralandı ve bu olay fabrika kayıtlarına bile geçmedi. İkinci olay ise aşırı efordan dolayı tansiyonu düşüp bayılan arkadaşımıza müdahale etmek için hattın durdurulması gerekirken hat durdurulmadan hiç bir şey olmamış gibi davranılması. Bayılan arkadaşımıza yardım etmemiz gerekirken hattın durdurulmaması, arkadaşımıza geç müdahale etmemize neden oldu ve bayılan arkadaşımız çok sağlıksız ve gecikmeli bir şekilde revire götürüldü. Son olarak üçüncü olay ise gece vardiyası 08:00 çıkışını dağıtan servislerin, sabah saat 10:00 girişi yapacak olan işçi arkadaşlarımızı almak için hızlı ve kontrolsüz bir şekilde sürmesi. Servisler bu yüzden kaç kez kazadan döndü. Reno’da geçen sene trafik kazası adı altında yaşanan iş cinayetini hepimiz biliyor ve hatırlıyoruz.

Ford Otosan’da sözde "önce iş güvenliği" diyen amirlere, müdürlere, Türk-Metal temsilcilerine (işçilerin servis ile olan ilişkisini sendikacılar sağlar) şunu sormamız gerek: "bu ve benzeri olaylarda iş güvenliği nerede?" Haftada en az iki kere kayıtlı olarak "iş kazası" yaşanıyor, bir de kayıtlı olmayan kaç tane "kaza" yaşanıyor. Gerek Ford Otosan’da gerekse tüm metal fabrikalarında bu durumu kökünden çözecek olan ne Türk-Metal’dir ne de amirler veya müdürlerdir. Uzun ve zor olsa da bu sorunları tamamen çözecek olan biz işçilerin örgütlendikleri fabrika komiteleri olabilir. Şu an birçok fabrikada işçilerin kendi kaderlerini ellerine almaları zor olabilir ama imkânsız değildir. Yapılması gereken tek şey tüm işçilerin sözleşmeli, kadrolu fark etmez birleşmeleri ve planlı bir şekilde hareket etmeleridir.

Kocaeli Ford Otosan’dan bir işçi

 

İşçilerin sağlığı özelleştirilemez!

Arkadaşlar merhaba. Ben Kocaeli’de Ford Otosan fabrikasının yan sanayisi olan B Plus fabrikasında çalışıyorum. İş yerinde operatörün çalışma süresi, cycle (çevrim süresi) proses (istasyon) denemeleri sırasında ölçülerek belirlenir ama zaman içerisinde bu süre aşağıya çekiliyor ve böylece biz operatörler stres ve baskı altında çalışıyoruz. Bu süreler iş yerimizde o kadar aşağıya çekildi ki işler çığırından çıktı; artık işi yetiştirebilmek için makinelerdeki operatörü korumaya yönelik bütün ekipman ve teçhizatları devre dışı bırakmak zorunda kaldık.

Sendika bu durumu denetlemek ve düzeltmek istiyor mu?

Türk Metal sendikası 2017 sözleşme taslağının reklam afişinde bu konu ile ilgili şöyle söylüyor: "Söz sahibi olmak istiyoruz. Küresel rekabetin kızışmasıyla fiyat avantajı kazanmak isteyen işyerleri, işçilik maliyetlerini minimuma düşürmeye çalışıyor. Bazı iş yerleri bunu verimlilik artışı ile sağlarken diğerleri 'daha az zamanda daha çok iş yaptırarak' bütün yükü işçiye yüklüyor. Üyelerimiz için sürdürülebilir olmayan bu yolun derhal terk edilerek, soruna kalıcı ve akılcı bir çözüm bulunmasını istiyoruz."

Lakin reklam afişinde yer alan bu güzel cümleler masada kaldı. Sendika bunun için doğru düzgün bir şey yapmadı. İşçilerin tüm dikkatini zam oranına çeken sendika, iş güvenliğiyle alakalı işçilerin hiçbir talebini dikkate almadı. Operatörün çalışma süresini denetlemek için mühendisler, amirler, İSG uzmanları bu denemenin içinde ama tek bir sendika temsilcisini bile bu denemenin içine almak istemiyorlar. Türk Metal ise zaten oralı değil, bunu masada işçileri bu konuda patrona satarken gördük.

Burada İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanlarının bu kadar basiretsiz olmasının birkaç sebebi var. Birincisi İSG uzmanları işinin devamlılığını korumak için patronun aleyhine çalışmıyor. İkincisi iktidar bu konuda "devletin kangren olmuş kolunu kestik" diyor. Yani İş Sağlığı ve Güvenliğini şirketler aracılığıyla özelleştirerek yine iş güvenliğini şirketlerin, sermayenin insafına bırakıyor. İnsanın yaşam hakkını özelleştirmek fren pedalını iptal etmektir. Bu durumlardan dolayı biz işçiler, her gün faili belli iş cinayetlerine kurban gidiyoruz. İşçi üretiyor, patronun kâr hırsı da devletin desteği ile emeğimizi yiyor, yetmiyor öldürüyor.

Fabrikalardaki bu sorunlar çözülemeyecek sorunlar değildir. İşçiler fabrikalarda, madenlerde ve birçok sektörde ölüm ve yaralama riskinin nerede daha çok olacağını en iyi kendileri bilir. Bizi öldüren şey özelleştirme, patronların kâr hırsı, devletin umursamazlığıdır. Bu kötü durumlar biz işçilerin artık sorunları kendi eline almasıyla çözülebilecek sorunlardır. İş ki en küçük fabrikadan en büyüğüne kadar sabırlı bir şekilde komitelerimizi kuralım, sarı sendikaya baskımızı eksik etmeyelim, sendikasız yerlerde sendikalaşalım. Sendika bürokrasisine de, patronlara da makine başında canımızı emanet etmeyelim. İşçinin işçiden başka dostu yoktur.

Kocaeli B Plus fabrikasından bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2018 tarihli 103. sayısında yayınlanmıştır.